Atatürk’e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor.
Biri Batılılaşma konusunda…
Diğeri din konusunda…
İlki, Atatürk’ün hedef olarak Avrupa’yı göstermediği iddiasına dayanıyor.
İkincisi, -dünkü Vakit gazetesinde bir örneğini gördüğümüz gibi- ısrarla
Atatürk’ü dua ederken, sarıklı mebuslarla ya da peçe içindeki Latife
Hanım’la gösterip cumhuriyetin temelinde bir din motifi arıyor.
Bu 2 konuda 2 belge hatırlatacağım.
***
İlk belge, 29 Ekim günü Mustafa Kemal Paşa’nın Fransız yazarı Maurice
Pernot’ya verdiği demeç… Paşa, o gün Revue Des Deux Mondes için Meclis
Başkanı sıfatıyla verdiği son demecinde şöyle diyor:
“Osmanlı İmparatorluğu, Batı’ya karşı elde ettiğimiz başarılardan çok
gururlanarak kendisini Avrupa uluslarına bağlayan bağları kestiği gün
düşüşe başlamıştır. Bu bir hataydı. Bunu tekrar etmeyeceğiz. Bizim
vücutlarımız Doğu’da ise de düşüncelerimiz Batı’ya dönüktür.
Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmalarımız Türkiye’de
çağdaş, bu sebeple Batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek
arzu edip de Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir?”
***
Din meselesine gelince…
İlk Meclis’in dualarla açıldığı ve cumhuriyete oy veren milletvekilleri
arasında 100 kadar din adamı olduğu doğru… Ancak böyledir diye
cumhuriyetin kökeninde ve Atatürk’ün düşünce evreninde din motifleri
aramak nafile uğraş.
Afet İnan cumhuriyetin ilanından 6 yıl sonra Yurt Bilgisi dersleri
vermeye başlamıştı. Okutacağı kitabı Kemal Paşa’ya gösterdi. Gazi
beğenmedi. Yeni bir Medeni Bilgiler kitabı yazdırdı.
Kitap, 1931′de Afet İnan imzasıyla çıktı; ortaokul ve liselerde
okutuldu. İşte Kemal Paşa’nın el yazısıyla kaleme aldığı o notların
“Millet” bölümünden satırlar:
***
“Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet
idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların (..)
Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi.
Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini,
milli heyecanını uyuşturdu. (..)
“Türk milleti birçok asırlar, (..) bir kelimesinin manasını bilmediği
halde Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndü. (..)
“Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini,
benliğini unutturacak, Allah’la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve
yorgunluk beşiğinde uyuttular. (..)
“… din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal Türk milletinin
vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, Türk düşmanları olan Arap
çöllerine gitti. (..) Artık Türk, cenneti değil, (..) son Türk ellerinin
müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. İşte dinin, din hissinin Türk
milletinde bıraktığı hatıra…”
***
Yeterince açık değil mi?
Nasıl oluyor da din konusundaki görüşleri bu kadar net olan bir lider hâlâ yanlış yorumlanıyor?
Yukarıdaki satırların çoğu, Türk Tarih Kurumu tarafından 1969 ve 1988′de
basılan “Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları”
kitabında yer almıyor da ondan…
İnanması zor; ama kendi kurduğu kurum, Atatürk’ün notlarını sansür ederek yayımladı.
“Medeni Bilgiler”i geçenlerde yeniden basan Örgün Yayınevi, Türk Tarih Kurumu’ndan bir özürle yeni baskı beklediklerini yazmış.
Atatürk’ün okullarda okutulsun diye kaleme aldığı kitabının bile sansür edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Düşünce özgürlüğü mü dediniz?
Can Dündar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder