ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE ÇAĞDAŞLAŞMA
Çağdaşlaşma nedir ? :
Çağın gelişmiş kurumlarına, gelişmiş uygarlık düzeyine ulaşabilmek
için gerekli olan ekonomik,toplumsal, psikolojik,siyasal değişmeyi
gerçekleştirmek demektir.
Tanımdan da anlaşılabileceği gibi çağdaşlaşma sadece ekonomik ve
sanayileşme alanında değil, diğer alanlarda da yenileşmeyi
amaçlamaktadır.
Atatürk, Türk toplumunu her sahada uygar bir toplum durumuna
getirmeyi amaçlamaktadır. İnkılabı ” Milletin esenliği için halk adına
yapıldı” ve ” Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı,
Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlamı
ve biçimiyle uygar bir toplumsal heyet durumuna getirmektir ” diyen Atatürk’ün çağdaşlaşma amacı budur.
Atatürk niçin çağdaşlaşma gereğini duymuş, köklü değişiklikler ve yenilikler gerçekleştirmiştir?
Türkiye’de Çağdaşlaşma Çabaları :
Osmanlı Devleti 1299′da kuruluşundan , XVI.yy. ortalarına kadar üç
kıtaya yayılmış güçlü bir imparatorluk durumuna gelmişti. Ancak bu güçlü
durumunu XVI.yy.sonlarından itibaren sürdüremedi.
Ortaçağ’da XV. yy.a kadar silik bir görüntü veren Avrupa’da bu yüzyılda önemli buluşlar oldu. Pusula, Barut, Matbaa Avrupa’da
büyük değişiklik ve gelişmelere yol açtı ;
Pusula’nın kullanılmaya başlaması ile coğrafi keşiflere çıkan Avrupa’
ya bol altın ve gümüş kaynaklarının akması ve sömürgecilik Avrupa’ yı
zenginleştirdi.
Barut’ un ateşli silahlarda kullanılması , Avrupa’ nın siyasi
yapısını değiştirerek, küçük devletçiklerin ( Feodalite) yıkılarak
yerine güçlü krallıkların kurulmasını sağladı.
Matbaa’ nın kullanılması kültürel yapının gelişmesini sağladı.
Zenginleşen Avrupa çeşitli alanlara yatırım yaparak kendisini
geliştirmeye başladı. Rönesans hareketleriyle aydınlanma dönemine giren
Avrupa
Reform hareketleriyle, Kilise’nin devlet ve toplum üzerindeki olumsuz
etkilerini kırdı. Serbest düşünce ortamının gelişmesi ve ilimdeki
başarılar, teknik alandaki gelişmeleri sağladı ve Avrupa Sanayi
Devrimine girerek siyasi, sosyal, ekonomik yapısında çok önemli ve büyük
değişiklikler meydana getirdi.
Büyüklüğünün gücüne ve gururuna kapılan Osmanlı Devleti bu gelişmeleri izleme ihtiyacı duymadı. XVI. yy. sonlarından itibaren,
idari, askeri, mali, ilmi, toplumsal alanlarda duraklama dönemine
girdi. Duraklama nedenlerini düzeltemeyen devlet gerileme ve dağılma
süreçlerini yaşamak zorunda kaldı. Fransız İhtilali sonucu dünyaya hızla
yayılan milliyetçilik akımı Osmanlı Devletinin parçalanmasını
hızlandırdı.Avrupa’daki köklü değişme ve gelişmelerin farkına varamayan
Osmanlı Devleti askeri, idari, ekonomik, toplumsal bozulmaları
düzeltebilmek için , 17. ve 18. yy.larda ıslahat çalışmaları yaptı.
19.yy.da Tanzimat ve Islahat fermanlarını, yüzyılın sonlarına doğru
I.Meşrutiyet ve 20.yy. başlarında ikinci meşrutiyeti ilan etti ise de
yapılan çalışmalar köklü değişiklik ve gelişmeler sağlayamadı. Sonuçta
çökmek zorunda kaldı.
Atatürk, içinde yaşadığı Osmanlı Devletini ve Avrupa’ nın yapısını
gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmişti. I.Dünya savaşı sonucunda
Osmanlı Devletini bölmek ve paylaşmak isteyen Avrupa’ nın gelişmiş ve
emperyalist devletlerine karşı kurtuluş mücadelesine girişti. Kurtuluş
Savaşı sonucunda imzalanan Lozan Barış Antlaşması ( 24 Temmuz 1923 )
Türkiye’ ye bağımsızlığını ve coğrafyasını kazandırmıştı. Ancak bu
coğrafyanın kalıcı olması ve yeni Türk devletinin, Osmanlı Devletinin
düştüğü duruma düşmemesi için gerekli köklü yapısal değişiklik ve
yenileşmeleri gerçekleştirmek gerekiyordu.
Atatürk Döneminde Çağdaşlaşma Hareketleri :
Kurtuluş savaşının kazanılmasıyla işin bitmediğini bilen ve
bağımsızlığın korunup sürdürülebilmesi için çağdaşlaşmak gerektiğinin
bilincinde olan Atatürk için mücadelenin başka yönü başlıyordu.Atatürk ”
İstiklal-i Tam ” a ulaşmak istiyordu. Atatürk şu sözleri ile neler
yapılması gerektiğini açıklamaktadır :
” İstiklal-i Tam denildiği zaman bittabi siyasi, mali, iktisadi,
adli, askeri, kültür, vb. her konuda İstiklal-i Tam ve Serbest-i Tam
demektir.Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet,
millet ve memleketin manayı hakikisiyle bütün istiklalinden mahrumiyeti
demektir. ”
” Memleket behemehal asri, medeni ve müreffeh olacaktır. Bizim için bu hayat davasıdır.”
Siyasal Yapıda : TBMM ‘nin açılmasıyla millet egemenliğine dayalı
yeni bir devlet kurulmuştu. Yüzlerce yıl yönetilmeye, yönlendirilmeye
alıştırılmış Türk Halkı egemenlik hakkını elde etmiştir. Devlet rejimi
olarak Cumhuriyet belirlenmiş, egemenlik kayıtsız-şartsız millete
verilmiştir.Devlet yapısındaki dinsel etkiler giderilmeye çalışılmış,
yapay olarak kullanılan Halifelik’e son verilmiştir.
Demokraside : Çok Partili yaşama geçiş denemeleri yapılmıştır.
Hukuksal Alanda : Devletin hukuksal yapısı laikleştirildi. Saltanat,
Halifelik, Şer’i ye Vekilliği vekilliği kaldırıldı. Tevhid-i Tefrisat
Kanunu kabul edildi, Tekke ve Zaviyeler kapatıldı. Anayasa’ ya laiklik
hükmü kondu. Türk Medeni Kanunu kabul edildi.
Eğitim ve Kültür Alanında : Tevhid-i Tedrisat Kanununun kabulü ile
eğitim ve öğretim kurumları devlet denetimine alındı. Eğitimde fırsat
eşitliği sağlandı. Çağın ihtiyaçlarına cevap verebilme özelliğini
kaybeden medreseler kapatıldı. Yeni Türk Harfleri kabul edildi.
Millileşme , çağdaşlaşma, okullaşma çabaları arttı. Türk Dili ve Türk
Tarihinin geliştirilmesi için kurumlar oluşturuldu. Milli kültürü
geliştirerek , yaygınlaştırma çabaları.
Toplumsal Yaşamda : Tekke, Zaviye, Türbelerin kapatılması. Kıyafette
değişiklik, Soyadı Kanununun kabulü. Takvim, saat, ölçülerde değişiklik.
Ekonomik Alanda : Milli Ekonomi ilkesinin kabul edilerek, ülkenin
yeraltı ve yer üstü kaynaklarının , güçlü devletlerin boyunduruğu altına
girmeden değerlendirilmesi çabaları. Tarım, Sanayi, Madencilik,
Bayındırlık,Ulaştırma, Sağlık ve Tıp alanında.
Askeri Alanda : Türk ordusu ve Milli Savunmanın güçlendirilmesi için yapılan çalışmalar.
Atatürk, döneminde yapılan köklü değişiklik ve yenilik hareketlerini ”
Biz büyük bir İnkılap yaptık. Memleketi bir çağdan alıp, yeni bir çağa
götürdük ” şeklinde açıklamaktadır.
Atatürkçü Düşüncede Çağdaşlaşma Özellikleri :
” Türklerin asırlardan beri takip ettiği hareket, devamlı bir istikameti muhafaza etti. Biz daima Şark’tan (Doğudan ) Garb’a
( Batıya) yürüdük ”
Evet, Atatürk, Osmanlı siyasal, sosyal, hukuksal, kültürel, estetik
hayat biçimi ve kurumlarını değiştirirken batıya yönelmiştir. Çünkü
bunlar belirli bir uygarlığın ürünüdür. Atatürk’ün deyişiyle ülkeler
çeşitlidir fakat uygarlık birdir. Bu uygarlık ise batı’da vardır.
Atatürk’ün batılılaşmaktan amacı çağdaşlaşmaktır. Batıyı taklit etmek
değildir. Körü körüne batılılaşma değildir.Kurtuluş mücadelesini
verdiği batıya yönelmesinin temelinde çağdaş uygarlık düzeyi vardır.
Batı’ya rağmen batılılaşma amacında taklitçilikten uzak Muasır Medeniyet
içinde kendi değerleri ve kurumları ile çağdaş uygarlık düzeyine
ulaşmış bir Türkiye vardır.
Batı uygarlığının temelinde yatan düşünce özgürlüğüdür. Bu duruma
Türkiye’nin de ulaşması batı uygarlık seviyesine Türkiye’yi de
ulaştıracaktır. Atatürk bilim zihniyetinin, inkılapların temelinde yatan
esas olması yanında onların korunması ve geliştirilmesi için de
” Dünya’da her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet
için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve Fennin dışında mürşit
aramak gaflettir,cehalettir, delalettir ” sözleriyle çağdaşlaşmada
izlenecek yolu göstermektedir.
Çağdaşlaşırken, milletin, devletin kimliğini, özbenliğini
kaybetmemesi önemle dikkat edilecek bir noktadır. Günümüz dünyasında
sıcak savaşların sayısı azalırken, asıl savaş alanı ekonomik ve kültürel
alanlarda olmaktadır.
Atatürkçü çağdaşlaşma anlayışında milli ve manevi değerler korunup geliştirilirken, çağla bütünleşmek esastır.
” Biz Garb ( Batı ) medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye
almıyoruz, onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun
bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz ”
” Her ulusun kendine özgü geleneği, kendine göre ulusal özellikleri
vardır. Hiçbir Ulus, ne kendini benzettiği ulusun aynı olabilir, ne
kendi ulusal bütünlüğünde kalabilir, bunun sonucu hiç kuşkusuz düş
kırıklığıdır ”
“Dünya’nın bize saygı göstermesini istiyorsak, önce bizim kendi
benliğimize, ulusal varlığımıza, bu saygıyı duyguda, düşüncede, açıkça
bütün davranış ve tutumumuzda göstermemiz gerekir. Bilelim ki ulusal
benliğini bulamayan uluslar başka uluslara av olurlar ”
” Biz doğrudan doğruya milletseveriz ve Türk Milliyetçisiyiz.
Cumhuriyet’in dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun bireyleri ne
denli Türk kültürüyle yoğrulursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet’te
güçlü olur. ”
sözlerinden anlaşılabileceği gibi, Atatürk’ün çağdaşlaşma çabasında taklitçilik yoktur.
Atatürkçülük, gerçeklere dayanan,evrensel ağırlıklı, geleceğe
yönelik, birbiri ile uyumlu amaçlar, uygulamalar ve ilkeler bütünüdür.
Bu içeriği ile yeniliğe açık, dinamik özelliği ve bütünlüğü olan
birbirini tamamlayan bir düşünce sistemidir. Bağımsız milli devleti,
milli egemenliği, kişi özgürlüğünü ve her çağda çağdaş olmayı amaçlar
ve akla ve bilime dayanır. Atatürk’ün çağdaşlaşma anlayışı
özelliklerinden biri de çağdaşlaşmanın sürekli olmasıdır. Çağdaşlaşmanın
sürekliliği konusunda da şunları söylemektedir:
” Efendiler, uygarlık yolunda başarılı olmak yenileşmeye bağlıdır.
Toplumsal yaşamda, ekonomik yaşamda, bilim ve teknik alanda başarılı
olmak için tek ilerleme ve yükselme yolu budur. Yaşam ve geçime egemen
olan kuralların zaman ile değişmesi, ilerlemesi ve yenileşmesi
zorunludur. Uygarlığın buluşları, teknik harikaları, dünyayı değişmeden
değişmeye uğrattığı bir dönemde yüzyıllık köhne düşüncelerle, mazi
severlikle varlığı koruyup, sürdürmek olasılığı yoktur. ”
” Efendiler bugüne değin elde ettiğimiz başarılar bize ancak ilerleme
ve uygarlığa doğru bir yol açmıştır. Yoksa ilerlemede ve uygarlıkta
hedefe ulaştırmış değildir. Bize ve torunlarımıza düşen görev bu yol
üzerinde hiç şaşkınlaşmadan yürümektir. ”
“Uygarlık öyle güçlü bir ateştir ki ona yabancı olanları yakar, mahveder ”
” Uygar olmayan kimseler, uygar olanların ayakları altında kalmakla karşı karşıyadır.”
” Uygarlık yolunda yürümek ve başarılı olmak, yaşamak için baş koşuldur ”
Sonuç :
Atatürk dönemi Türk çağdaşlaşması uygarlığa giden yolu açmıştır. Yeni
Türk Devleti, yapısı ve görünümüyle mazlum milletlere önderlik etmiş,
onlara örnek olmuştur. Atatürk’ün gösterdiği hedef muasır medeniyet
seviyesidir, hatta onun üzerine çıkmaktır. Bunun gerçekleşebilmesi
çağdaşlaşmanın sürekliliğiyle mümkündür. Osmanlı Devleti yeniliklere
kapalı kaldığı için çökmüştür. Türkiye Cumhuriyeti bu duruma düşmemek
için yenilikleri sürdürmeye devam etmek mecburiyetindir. Uygarlık
sürekli gelişmektedir. Çağa uyum sağlayabilme, bu gelişmeyi izlemekle
mümkündür. Uygarlaşamamış devlet ya da milletlerin durumlarının
perişanlığı göz önündedir.
Milli Benliğini koruyup geliştirebilen ve çağla bütünleşebilen bir
Türkiye, gelişmiş, uygarlaşmış devletlerin arasında yerini
alabilecektir. Atatürkçülük, dinamik bir ulusal ideolojidir. Onu
durağanlıktan, doğmacılıktan kurtaran, yaşayan, yaşatacak olan, çağın
gerisinde bırakmayacak olan inkılapçılıktır.
Kaynaklar :
1- Düşünceleriyle Atatürk, A.İnan, Türk Tarih Kurumu, 1983
2- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 1,19
3- TC İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük , M.K.Su, A.Mumcu, 1988
4- Türkiye’de Çağdaşlaşma Hareketleri, N.Berkes.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder