Thales
M.Ö. 650 yıllarında Yunan felsefesi İonia’da Thales ile başladı.
Felsefenin Thales ile başladığı açıklaması kısmen doğru olmakla
birlikte, kısmen de uygun olmayan bir açıklamadır. Felsefe, hem
Thales’ten sonra gerçek anlamıyla ortaya çıkmıştır, hem de daha önce
insanlığın dünya ve doğa hakkında bir takım görüşleri vardır. Ancak bu
nokta üzerinde daha fazla durmadan, genel kabullere uyarak Batı
felsefesinin M.Ö. 650 yıllarında Thales ile başladığını söyleyelim.
Çünkü felsefe dediğimiz etkinliğin ortaya
çıkışı tesadüf değildir. Yunanlıların Thales’den önce, her toplumun
olduğu gibi, toplumun din, dünya, toprak ve doğayla ilgili görüşlerini
ortaya koyan Homeros, Hesiodos gibi bilgeleri ve şairleri var. Bilge
kişilerin özelliği, toplumsal olayları, insan ilişkilerini, doğa
olaylarını bilen insanlar olmalarıdır.
İnsanoğlunun genel eğilimi, içinde
bulunduğu çevreyi anlamaktır. Bunun en geniş şekli de kainatı
anlamaktır. Kainatı anlamak yalnız teorik kaygı değil, aynı zamanda
pratik bir kaygıdır. Çünkü buradaki amaç evrenin ne olduğunu anlamak
değil, evrenin anlamının ne olduğunu anlamak. Evrenin anlamının ne
olduğunu sorduğunuzda sizin anlamınızın ne olduğu da ortaya çıkar.
İnsanlar ister felsefi olsun ister olmasın, insan olmakla birlikte
evrenin ya da kendilerinin anlamını sorgulamışlardır.
Buna kısaca “hayatın anlamı nedir” sorusunu karşılık gösterebiliriz. İşte bu noktada toplumlar bir takım görüşler ortaya koyarlar. Bu görüşlerin ana noktasını da ölüm sonrası düşünceler oluşturur.İnsan herzaman ölüm sonrasını ya da bilinmeyeni merak etmiş ve günlük hayatını bu sorulara verdiği cevaplardan kurmuştur. Daha sonraki aşamada “insanın anlamı nedir” sorusu ortaya çıkar. Ancak, bu soruların sorulması için felsefeye gerek yoktur, herkes bu soruları sorabilir. Öyleyse felsefe neden Thales ile başlamıştır?
Çünkü Batı düşüncesi tarihinde Thales ile birlikte bir dönüşme ortaya çıkar. Dönüşmenin anlamı da şudur; Thales doğayı, bununla beraber evreni, bugünkü anlama gelmese bile bir kurguyla açıklamak ister. Onun temel amacı rosyonel bir kurgu meydana getirmektir. Rasyonel olarak doğayı açıklamanın anlamı da, doğadaki her olayın nedeni olarak doğadaki başka bir olayı görmektir. Thales’den önceki dönemin en belirgin özelliği, doğa olaylarının nedeninin bir takım insan benzeri varlıklarla açıklanmasıdır. Biz buna mitolojik açıklama diyoruz. Ancak ister mitolojik, ister rasyonel olsun her zaman bir sonuç, bir etki vardır.
Thales’in farkı nedir? Thales ticaretle uğraşmış, Mezopotamya’yı ve Mısır’ı gezmiş bir kişi. Mısır’da geometriyi ve mumyalamayı görüyor. Babil’de uzun yıllar boyunca rahiplerin toplamış olduğu gök gözlemlerinin kayıtlarını elde ediyor. Gökyüzü sabit ve düzenliliği olan bir yapıdır; yıldızlar senenin belirli zamanlarında hep aynı yerdedir, hareketlerinde bir düzenlilik vardır. Bundan başka güneş ve ay tutulmalarının da sistematiği vardır. Thales işte bu düzenliliği alıyor. Yunan dünyasının baştan beri düzen tutkusuna sahip; buna form diyoruz. Bu tutku Batı kültürünün neredeyse temelidir. Bu nedenle Yunan kainata cosmos adını veriyor; cosmos düzenli, güzel yapı demek.
Thales doğabilim kayıtlarında gökyüzünde bir düzenlilik olduğu fikrini ortaya çıkarıyor. Mesela, Thales’in M.Ö. 585 yılında bir güneş tutulmasını haberdar ettiği biliniyor. Ancak o dönemin bilgisiyle güneş tutulmasını hesaplayabilmesi imkansızdı, çünkü güneş, ay ve dünyanın birbirine göre olan konumları ile hangisinin hangisi etrafında döndüğünün bilinmesi gerekir. Güneş tutulması, dünya ile güneşin arasına ayın girmesidir. Thales bu bilgiden yoksundu. Öyleyse bu olayı nasıl tahmin ediyor? Thales, doğa olayları ile ilgili kayıtları inceliyor ve doğadaki bir seyir olduğunu görüyor. Bu seyir fikri onda şu düşünceyi uyandırıyor; doğa olaylarının seyri kendi içinde bir düzenlilik arzediyor. İşte bu, modern bilimin yolunu açan düşünce. Çıplak gözle gökyüzüne bakıldığında beş tane gezegen görülebilir; Merkür, Venüs, Satürn, Mars ve jüpiter. Thales’e göre baştan itibaren bu yıldızlar doğu-batı yönünde dönüyor. Bu fikir ondan önce de mevcut; gerek Homeros ve Hesiodos’da, gerekse Mısır ve Babil’de bu gezegenlerin hareketleri biliniyor. Thales’in farklılığı en azından bir evren tasviri ortaya koymasında ortaya çıkıyor. Gökyüzü aslında olağanüstü bilgiler sunmasına rağmen, daha öncekiler evreni bu kadar yalın biçimde tasvir edemiyorlar.
Thales’in bu noktada başarısı; hem kainatı insan aklının kurabileceği en yalın tasvirle sunması hem de kainatta bir düzenlilik olduğunu düşünmesi. Thales’in ikinci başarısı geometride ortaya çıkıyor. Geometri dedüktif (tümdengelen) bir düşüncedir. Geometrinin özelliği başlangıçta ortaya atılan kabullerden doğru sonuçlar çıkartılmasıdır. Geometrik düşünce aslında felsefenin de temelidir. Ve tuhaf şekilde dini düşünmenin temeli de geometridir. Dini düşünmenin temelinde de kabuller vardır. Ancak bunun ayrıntısına inmeyeceğiz.
Felsefi düşünce thales ile başlar ve bunun sebebi de şudur; thales kabulleriyle tutarlı sonuçlar çıkarmaya çalışır. Öte yandan geometrik yöntemle düşünmüştür ve ayrıca geometride bazı buluşların da sahibidir. Örneğin Thales teoremi. Thales teoremi uzaktaki bir cismin mesafesinin hesaplanmasıdır. Thales neden böyle bir teori ortaya koyuyor? Miletos bir ticaret şehri, o dönemde ticaret gemilerle yapılıyor ve bu ticaret için bir sigortacılık sistemi mevcut. Gemi uzaktan görüldüğü vakit ne kadar sürede limana gireceğinin hesaplanması fiyatların ayarlanması için gerekli. Thales aynı zamanda bir tüccar olduğu için, geometriyi gemilerin limana olan mesafesini hesaplamak için kullanıyor.
Thales’in öneminin üçüncü yönü, evrendeki çeşitliliği tek bir ilkeye indirgemesidir. İnsan aklının en önemli özelliklerinden biri çokluğu ve çeşitliliği tek bir ilkeye bağlama arzusudur. Dünyaya baktığınız zaman birbirinden çok farklı nesnelerle karşılaşırsınız. Bütün bunların ana maddesi nedir? Bunlar neden meydana gelmişlerdir? Thales, ana maddesinin su olduğunu ileri sürüyor. Burada su; sıvı, özellikle hayat veren sıvı anlamına geliyor. Bu noktada önemli olan suyun seçilmesinden önce, “bu çokluğun arkasındaki birlik nedir?” sorusu. Aynı soru bugünde soruluyor; nesneler atomlardan, atomlarda elektron, proton, nötrondan meydana gelmiş. Bunlarında nelerden meydana geldiği araştırılıyor. Bugün hala nasıl evrenin ana maddesi aranıyorsa, o zamanda bu aranmış ve Thales bu maddenin su, uçsuz bucaksız, sınırsız bir su olduğunu öne sürmüş.
Thales’in evrendeki herşeyin ana maddesi olarak suyu seçmesinin iki nedeni var; birincisi mitolojik neden, ikincisi rasyonel neden. Thales’in yaşadığı bölge bir su bölgesi ve civardaki medeniyet merkezleri su üzerine kurulu. Mezopotamya mitolojisinde su ve su ile ilgili tanrılar önemli bir role sahip. Öte yandan, su rasyonel olarak canlılığın temeli; bir ağacı kestiğinizde içinde bir sıvı görüyorsunuz, bir böceği ezdiğinizde sıvı çıkıyor, insanda da sıvılar hakim. Su değişik şekillerde bulunabiliyor. Thales, herşeyin ana maddesinin su olduğunu söylerken farkında olmadan önemli bir ilkeyi de ortaya koyuyor; gördüğümüz çokluk birlikten meydana gelmiştir. Bu insan aklının en önemli paradokslarından biridir; bir yanda çokluk ve onunla beraber birlik, birin çok olması.
Thales, evrenin ana maddesinin su olduğunu söylerken, Yunan dünyasının ve modern bilimin ikinci bir ilkesini ortaya koyuyor. Suyun ezeli ve ebedi olduğunu belirtiyor; yani herzaman vardır, yok olmamıştır ve yok olmayacaktır. Bu, maddenin korunumu ilkesidir. Yani evrende hiçbir madde kaybolmaz. Madde kaybolduğu anda enerjiye, enerji maddeye dönüşür. Suyu enerji olarak görmek mümkündür. Evrendeki toplam enerji miktarı ne azalır, ne de çoğalır, sadece madde ile dönüşme içindedir. İşte bu ilkenin kaynağı Thales. Bir başka soru şudur: Gözlemlediğim evren bu temel maddeden nasıl meydana gelmiştir? Ancak bu sorunun cevabı yoktur, varsa da kaybolmuştur.
Bugün modern kozmoloji, “evren nasıl meydana geldi” sorusuna, “büyük bir patlama oldu ve bu patlamadan evren oluştu” biçiminde cevap veriyor. Thales de bu oluşu su ile açıklıyor, bu suyun bir kısmı düzenli hale dönüşüyor. Bu planın merkezinde çok daha katılaşıyor ve toprağı meydana getiriyor, su buharlaştığı zaman atmosferi, çok ısındığı zamanda güneşi ve ayı meydana getiriyor. Thales’in evrenin oluşumuna ilişkin bu görüşü ile bugünkü görüş arasında fark yok. İşte bu tür düşünmenin temelinde Thales yatıyor.
kaynak:sevgiadasi.com
Thales M.Ö. 624 yılında milet de doğmuş
ve M.Ö. 546 yılında yine milet te ölmüş Anadolulu gökbilimci, filozof,
matematikçidir. Varlıklı bir tacirdi. Babasının ismi Eksamyes olup
Karia’lıdır.
Thales ile ilgili şu hikaye kayıtlara
geçmiştir. Lidyalılarla Persler arasında uzun süren bir savaş sırasında,
28 Mayıs 585 tarihinde, Güneş’in tutulacağını önceden bildirmiş ve bu
olaydan çok etkilenen iki kral derhal bu savaşa son vermişlerdir. Bu
hikaye, ilk bakışta inanılmaz gibi görünmekteyse de, şu noktayı göz ardı
etmemek gerekir: Babilliler, Güneş tutulmasını önceden bildirme olanağını veren Saros Periyodu’nu biliyorlardı.
Söylendiğine göre, Thales Mısır’a
gittiğinde bunu öğrenmişti. Ayrıca Mısır’da 603 yılındaki Güneş
tutulmasını ya bizzat görmüş ya da Mısırlılardan işitmişti. 18 yıl 11
gün sonra, başka bir tutulmanın daha olacağı hesaplanabilirdi ve bu
tutulma da 585 yılına rastlıyordu.
İlk Yunan matematikçisi Thales’tir. Proklos, Thales’e ilişin olarak şunları söyler :
“İlk önce Mısır’a gitti ve bu çalışmaları
(geometriyi) Yunanlılara tanıttı. Bizzat kendisi, pek çok temel önerme
keşfetti; diğer prensiplerin ışığı altında, onları kendisinden sonra
gelenlere öğretti. Onun yöntemi daha genel (daha kuramsal ve daha
bilimsel), diğerlerinin yöntemleri ise daha emprikti.”
Thales’le birlikte geometri ilk defa
dedüktif (yani tümdengelimsel) bir bilim dalı haline geldi. Buna ilişkin
olarak Plutarkos, Yedi Bilge adlı yapıtında şunları söyler :
“Görünen şudur ki Thales, aklıyla pratik
yararın ötesine geçip, akıl yürütmeye girişenlerden birisidir. Geri
kalanlar aklın ününü, politikada arayanlardır.”
Thales’in bir piramidin yüksekliğini nasıl
ölçmüş olduğuna ilişkin söylentiler çok değişiktir. Bunlardan en yalını
Aristoteles’in bir öğrencisi olan Hieronymus’a aittir. Onun
açıklamaları, Diogenes Laertius tarafından şöyle anlatılır :
“Hieronymus, Thales kendi gölgesinin, kendi
boyuna eşit olduğu anda, piramidin gölgesini ölçerek yüksekliğini
bulmuştur demektedir.”
Bu yaklaşımıyla, Thales bir cismin
gölgesinin, kendi boyuna eşit olduğu bir anda, diğer bütün cisimlerin
gölgelerinin de, kendi boylarına eşit olacağı sonucuna ulaşmış oluyordu.
Thales’in kullandığı bu yöntem, Mısırlıların kullandıkları se get
hesabından başka bir şey değildir. Bu yöntem 57 numaralı Ahmes
papirüsünde açıklanmıştır.
Thales, bir geminin kıyıdan ne kadar uzak
olduğunun ölçülmesi ile de ilgilenmiştir. Bu ölçümü, iki dik üçgenin
kenarları arasındaki orantıdan yararlanarak yapmıştır. B, şekildeki
(şekil 4) kulenin tabanı, C ise gemi olsun. Bir kimse kulenin tepesinde,
elinde birbirini dik açıyla kesen bir araç bulundursun. Onun bir kenarı
olan AD, Yer’e dik bir konumda bulunsun. AE kenarı ise gemi yönünde
olsun. Sonra öyle bir gözlem noktası saptansın ki, bu noktadan C gemisi
görülebilsin. AC doğrusu, E noktasında, aracın yatay kolunu keser. AD =
1, DE = m ve BD = h denilecek olursa, BC doğrusu, yani geminin karaya
olan uzaklığı, BC = (h * 1) . m / 1 olur.
(Thales teoremi uygulanarak BC:DE=AD:DB, BC = (AD / DB). DE elde edilir.)
Aşağıdaki geometrik öneriler ona atfedilmektedir :
1. Yarıçap, daireyi iki eşit parçaya böler.
2. İkizkenar bir üçgenin tabanına komşu olan açılar eşittir.
3. İki doğru kesiştiğinde karşıt açılar eşittir.
4. Yarım daireyi gören açılar diktir.
5. İkişer açısı ve birer kenarları eşit olan üçgenler birbirlerine eşittir.
1. Yarıçap, daireyi iki eşit parçaya böler.
2. İkizkenar bir üçgenin tabanına komşu olan açılar eşittir.
3. İki doğru kesiştiğinde karşıt açılar eşittir.
4. Yarım daireyi gören açılar diktir.
5. İkişer açısı ve birer kenarları eşit olan üçgenler birbirlerine eşittir.
Thales, eşit açı yerine benzer açı deyimini
kullanmaktadır; bundan da açıyı nicel bir büyüklük olarak değil, bir
şekil olarak düşündüğü sonucu çıkmaktadır.
Bunların kanıtlamalarını yapabiliyor muydu?
Eşit oldukları sonucuna nasıl ulaşmıştı? Bu soruların yanıtını bulmak
olanaksızdır. Ancak tarihte geometrik önerilerin gerekliliğine inanan
ilk kişi Thales’tir.
Thales aynı zamanda astronomiyle de
ilgilenmiş ve tarih kitaplarına ilk Yunan astronomu olarak geçmiştir.
Gökyüzündeki yıldızları gözlemlerken bir kuyuya düştüğünü herkes bilir.
28 Mayıs 585 yılında gerçekleşen Güneş tutulmasını daha önceden tahmin
etmiş olmasına rağmen, Yer’in bir disk biçiminde olduğunu düşündüğünden,
Ay ve Güneş tutulmalarının nedenlerini bilmesi olanaksızdı.
Mısırlılardan yılın 365 gün olduğunu
öğrenmişti. Kuzey yönünün bulunmasında Küçük Ayı’nın kullanılabileceğini
biliyordu ve Yunan gemicilerine Küçük Ayı takım yıldızını gözlemleyerek
seyahat etmelerini önermişti. Nitekim denizci bir millet olan
Fenikeliler de Büyük Ayı’yı kullanıyorlardı.
Thales her şeyin aslının su olduğunu
söylüyordu; su, katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç durumda bulunabilirdi.
Suyun olmadığı yerde hayatın da olmayışı, bu maddenin aslî oluşunun en
güçlü kanıtlarından biriydi. Thales, bu görüşleri ve Homeros’un
hikayelerini bir yana bırakan gözlemsel düşünceleri nedeniyle bilimin
doğuşunda önemli bir rol oynamıştır.
Aristoteles’e göre, Thales, mıknatısın
demir tozlarını çekmesi nedeniyle canlı olduğuna inanıyordu. Nasıl bir
yorum getirirse getirsin, mıknatıstan söz eden ilk kişi de Thales’ti.
Kaynak: www.bilimtarihi.gen.tr
Tales Teoremi:
Birbirine benzer iki çokgen arasında
kurulmuş bağıntıdır. Geometrinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Hatta
trigonometri ile hesaplanmış ama ispatlanmamış bazı özel durumların
ispatındada Thales Teoremi kullanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder