Eğitime yeni bir yaklaşım getiren çoklu zeka kuramı ( Multiple Intellegence MI Theory ), Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından 1983 yılında geliştirilmiştir.
Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok, neler yapabileceği düşünülmelidir. Çoklu zeka kuramı da bu amaçla yeni pedagojik yöntemlerin düşünülmesi için ortaya atılmıştır. Gardner, zekayı “problem çözme kapasitesi ya da değerli bir veya birden çok kültürel yapı ürününe şekil vermek” olarak tanımlamaktadır.
Gardner’a göre çoklu zeka kuramının temelinde biyolojik ve kültürel boyutlar yer almaktadır.
Zekanın gelişmesinde avantaj ve dezavantaj yaratan çevresel etkenler vardır. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir.
1- Kaynaklara ulaşım şansı : Aile çok fakirse çocuk keman, piyano gibi müzikal zekayı geliştirebilecek enstrümanlara ulaşamadığından bu zekanın güçlenmesi, gelişmesi zorlaşabilir.
2- Tarihsel, kültürel faktörler : Okulda matematik ve fene dayalı programlar önemseniyorsa, öğrencinin mantık, matematik zekası gelişebilir.
3- Coğrafi faktörler : Köyde yetişmiş bir çocuk apartmanda büyümüş bir çocuğa oranla bedensel zekasını daha çok geliştirebilir.
4- Ailesel faktörler : Ressam olmak isteyen bir çocuğun ailesi avukat olmasını istiyorsa çocuğun dil zekası desteklenecektir.
5- Durumsal faktörler : Kalabalık bir ailede büyümüş ve kalabalık bir ailede yaşayan bireyler doğalarında sosyallik olmadıkça kendilerini geliştirmek için daha az zamana sahip olurlar.
Buradan da görüldüğü gibi, bu etkileşimler ve bunlara bağlı olarak zekanın değişik boyutları artırılabilir. Zekanın farklı boyutları olmakla birlikte bu boyutlar birbirlerinden çok ayrı yapılar ya da özellikler değildir. Örneğin bir futbol oyuncusu bedensel zekayı koşarken, yakalarken ve vururken; uzamsal (şekil-uzay) zekayı, sahayı, diğer oyuncuların pozisyonlarını düşünürken; dil ve sosyal zekayı oyun kurallarını öğrenirken ve takım arkadaşlarıyla paylaşırken; özedönük (kişisel) zekayı kendini değerlendirirken kullanmaktadır.
Çoklu zeka kuramında 8 çeşit zeka belirlenmiştir. Bunlar :
1- Sözel – Dil
2- Mantık – Matematiksel
3- Şekil (Görsel) – Uzay (Uzamsal; Alansal)
4- Müziksel – Ritmik
5- Bedensel – Kinestetik
6- Kişilerarası – Sosyal
7- Kişiye dönük (İçsel ; Özedönük)
8- Doğa
ÇOKLU ZEKA TEORİSİ HANGİ TEMELLERE DAYANIR ?
Çoklu zeka teorisi aşağıdaki temelleri esas alır (Armstrong, 1994)
1- Her insan, çeşitli zeka alanlarının tümüne sahiptir. Çoklu zeka teorisi, insanda yalnızca tek bir zekanın geçerliliğini belirlemek yerine, her insanın bütün zeka alanlarında yeteneğinin olduğu görüşünü benimsemektedir. Ancak, her insanda söz konusu olan bu zeka alanları değişik düzeylerde bulunabilmektedir.
2- Her insan, çeşitli zeka alanlarından her birini yeterli düzeyde geliştirebilir. Çoklu zeka teorisi, yeterli ve uygun destek , imkan ve
eğitim sağlandığında, gerçekte her bireyin zeka alanlarının hepsini oldukça yüksek bir düzeyde geliştirebilme kabiliyetine sahip olduğunu ileri sürmektedir.
3- Çeşitli zeka alanları, genellikle, bir arada karmaşık bir yapıda çalışırlar. Genellikle, gerçek hayatta hiçbir zeka alanı tek başına var
olmaz. Çeşitli zeka alanları birbirleri ile sürekli olarak etkileşim içindedirler.
Örneğin, bir yemeği pişirecek bir kişinin önce tarifi okuması ve anlaması (sözel-dil zeka alanı), yemek tarifini oluşturan elementleri tasniflemesi ve yemeğe karışım oranlarını hesaplayabilmesi (mantıksal-matematiksel zeka alanı) ve yemeğin kendi damak zevkine uygunluğu (kişisel zeka alanı) yanında, ailedeki bütün fertlerin memnuniyetini de sağlayabilmesi (kişilerarası zeka alanı) gerekir. Yine, benzer bir şekilde, basketbol oynamakta olan bir kişinin koşmak, topu başkasına atmak ve topu yakalamak gibi özellikleri içeren bedensel-kinestetik zekaya sahip olmasının yanında, bu kişinin kendisini oyun sahasına adapte edebilmesi için görsel-uzaysal zekaya ve oyunda ortaya çıkabilecek muhtemel anlaşmazlıkların çözümü için kişilerarası zekaya sahip olması gerekmektedir.
4- Bir kişinin her alanda zeki olabilmesinin bir çok yolu bulunmaktadır. Bir kişinin belli bir zeka alanında zeki sayılabilmesi için eğitimcilerce benimsenmiş standart sayılabilecek birtakım nitelikler söz konusu değildir. Örneğin; sözel-dil zekasına sahip bir kişi okumayı çok iyi beceremeyebilir fakat çok geniş bir kelime haznesine veya çok iyi hikaye yazma ve anlatma kabiliyetlerine sahip olabilir.
1- SÖZEL – DİL ZEKASI
Bu türdeki zeka, bir insanın kendi dilini, gramer yapısına, sözcük dizimine, kavram telaffuzuna ve sözcüklerin anlamına uygun olarak büyük bir ustalık ve beceri ile kullanmayı gerektirir. Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci;
1- Diğer öğrencilerden daha iyi yazar.
2- Uzun hikayeler ve fıkralar anlatır.
3- İsimler, yerler ve tarihler ile ilgili iyi bir hafızaya sahiptir.
4- Sözcükleri anlamlarına uygun bir biçimde kullanır.
5- Yaşına göre iyi bir kelime haznesine sahiptir.
6- Başkalarıyla yüksek düzeyde sözel iletişime girer.
7- Tekerlemeleri, anlamsız ritimleri ve sözcük oyunlarını sever.
8- Okumayı sever.
9- Dinleme becerisi yüksektir; dinleyerek daha iyi öğrenir.
10- İyi bir hafızası vardır.
2- MANTIKSAL – MATEMATİKSEL ZEKA
Bu tür zekaya sahip olan insanlar, mantık kurallarına ve benzerliklerine, neden-sonuç ilişkilerine ve bunlara benzer soyut işlemlere karşı çok hassas ve duyarlıdırlar. Bu kişiler kategorilere veya sınıflara ayırarak, genelleme yaparak, hesaplayarak, mantık yürüterek ve soyut ilişkiler üzerinde çalışarak iyi şekilde öğrenirler. Mantıksal – matematiksel zekası kuvvetli bir öğrenci ;
1- Olayların oluşumu ve işleyişi hakkında çok soru sorar.
2- Soyut ve kavramsal düşünebilir.
3- Bilgiler arasında bağlantılar kurar.
4- Güçlü bir muhakemesi vardır.
5- Satranç ve briç gibi oyunları oynamaktan zevk alır.
6- Matematiksel problemleri kafasında kolayca ve çabucak çözer.
7- Matematik dersini sever.
8- Matematiksel hesaplama oyunlarını ilginç bulur.
9- Mantıksal bulmacaları çözmeyi ve satranç veya dama gibi stratejik
oyunları oynamayı sever.
10-Olayları ve nesneleri kategorilere ayırmayı veya onları hiyerarşik olarak
düzenlemeyi sever.
11- Yüksek düzeyde bilişsel düşünme becerisi içeren deneylere katılmayı
sever.
12-Yaşıtlarına kıyasla soyut düşünebilme ve sebep-sonuç ilişkisi kurabilme
kabiliyetleri çok iyi gelişmiştir.
3- GÖRSEL – UZAYSAL ZEKA
1- Haritaları, çizelgeleri ve diyagramları yazılı materyallerden daha
kolay okur.
2- Sanat içerikli etkinlikleri sever.
3- Arkadaşlarına oranla daha çok hayal kurar.
4- Yaşına göre yüksek düzeyde beceri gerektiren figürleri ve resimleri
çizer.
5- Filmleri, slaytları ve diğer görsel sunuları izlemeyi tercih eder.
6- Bulmaca çözmekten hoşlanır.
7- Renklere karşı çok duyarlıdır.
8- Resimli yayınlardan daha çok hoşlanır.
9- Elinde bulunan materyallere bir şeyler çizer.
10- Daha önce gittiği yerleri kolay hatırlar.
11- Yaşına göre ilginç üç boyutlu yapılar veya modeller oluşturur.
12-Okurken kelimelere oranla resimlerden daha çok öğrenir.
13-Varlıkların görsel imgelerini çok iyi çizer.
4- MÜZİKSEL – RİTMİK ZEKA
Bu zeka türü ile bir kişinin bir müzik parçasındaki ritme, akustik düzene, melodiye, müzikteki iniş ve çıkışlara, müzik aletlerine ve çevreden gelen seslere olan duyarlılığı kastedilir. Bu zeka türündeki bireyler en iyi ritim, melodi ve müzikle öğrenirler. Bu zekası kuvvetli olan bir öğrenci ;
1- Şarkıların melodilerini çok iyi hatırlar.
2- Güzel şarkı söyleyebilme sesine ve yeteneğine sahiptir.
3- Bir şarkının makamını, notalarını, eslerini ayırdedebilir.
4- Öğrendiği şarkıları paylaşmak ister.
5- Herhangi bir müzik aletini çok iyi çalar ya da bunun eğitimini almak
ister.
6- Konuşurken veya hareket ederken elleri ve ayakları ile ritim tutar.
7- Farkına varmadan kendi kendine mırıldanır.
8- Ders çalışırken farkında olmadan masaya vurarak ritim tutar.
9- Çevresindeki seslere duyarlıdır.
10-Bir şarkı duyduğunda farkında olmadan ona eşlik eder.
11- Müzik çalan bir ortamda daha verimli çalışır.
5- BEDENSEL – KİNESTETİK ZEKA
Bu tür zeka alanı, koordinasyon, denge, güç, esneklik ve hız gibi bazı fiziksel özelliklerin yanısıra, dokunsak nitelikteki bazı becerileri de içermektedir. Bu zeka türüne sahip bireyler, yaparak-yaşayarak, dokunarak ve hareket ederek en iyi şekilde öğrenirler. Bedensel – kinestetik zekası kuvvetli olan bir öğrenci ;
1- Duygularını belirgin olarak vücut diliyle ifade eder.
2- El becerileri iyidir.
3- İnsanlara, canlı ve cansız varlıklara dokunmaktan hoşlanır.
4- Bir veya birden fazla sportif faaliyetlerde başarılıdır.
5- Bir yerde uzun süre kaldığında hareket etmeye, kımıldamaya ihtiyaç duyar.
OMÜ-GSEB
*Yaşadıkça Eğitim Dergisi
Mayıs/Haziran 1998,
Sayı: 58, sayfa: 12-16.
Önceleri -doğuştan geldiğine inanılan- belli bir zekâ
ile doğup yaşamını onunla sürdürme görüşü hakimken günümüzde, insan
Zekâsının sınırları “neyin mümkün olabileceği” hakkındaki
inançlarımızla ilgilidir. Hemen hemen her yaş ve yetenek düzeyindeki
bireyin zihinsel fonksiyonları geliştirilebilmektedir. Aslında farkında
olmaksızın kullandığımız Zekâmızın düzeyini, biliş ve algılama
yeteneklerimizin nasıl harekete geçirileceğini keşfederek geliştirmeyi
öğrenebiliriz.
Bir
problemle karşılaşıldığında Zekâmız, değişik problem çözme yolları
arar ve bu sırada bütünleşik bir uyum içerisinde çalışır, sonuç olarak
da bizi doğal sonuca yada başka bir deyişle bizi problemin çözümüne
ulaştırır. Dünyanın her yerinde insan, bu yolları nasıl kendi kendine
bilmekte, öğrenmekte ve anlayabilmektedir? İşte bu soru,
araştırmacıları insan Zekâsının doğasını, gizil yönlerini ve
sınırlarını araştırmaya yöneltmiştir.
“Çoklu
Zekâ Kuramı” Harvard Üniversitesi bilişsel araştırma projesi “Proje
0”ın müdürü Dr. Harward Gardner’ın çalıştığı bir araştırmanın
sonucudur. Gardner, normal ve yetenekli çocukların bilişsel
potansiyellerinin gelişimini ve beyindeki hasarlardan doğan Zekâ
bozukluklarını incelemiştir. Araştırma Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi
ile Boston Emekliler İdaresi Tıp Merkezi’nde yapılmıştır.
Belirli
bir kültürel birikimin sonucu olan problem çözme ve özgün bir ürün
ortaya koyma yeteneği bir Zekâ gerektirir. Bir problemin çözülmesi,
yaratılan bir hikayenin bitirilmesinden satrançta bir mat hamlesine
veya bir söküğün onarılmasına; özgün ürünler ise bilimsel teorilerden
müzik eserlerine, başarılı politik kampanyalara kadar değişiklik
gösterir.(Gardner, H.&Walters, J.M. 1985).
Öte
yandan yaşamlarında karşılaştıkları problemleri çözebilen ve
kültürümüzde değer verilen ürünler ortaya koyabilen insanları “zeki”
olarak nitelendiririz. Beyin/düşünce sistemi yaklaşımlarına göre ara
verilen, değişik kapsamlı yollar bulma çalışmaları, Zekânın çoklu bir
olgu olduğunun keşfi ve Zekâ hakkına önceden bilinenlerle birlikte
çoklu Zekâ araştırmalarını başlattı. Gardner’ın araştırması -bizim
gerçeği öğrenmemizi ve bilmemizi sağlayan- yedi tür Zekâ ortaya
çıkarmıştır ve Gardner daha başka türlerin de olduğuna inanmaktadır.
Bu Zekâ türleri aşağıdaki şekilde sınıflanabilmektedir:
· Sözel/Dilsel Zekâ
· Mantıksal/Matematiksel Zekâ
· Görsel/Mekânsal(Uzamsal) Zekâ
· Bedensel/Devinduyusal Zekâ
· Müziksel/Ritmik Zekâ
· Kişilerarası (İletişimsel) Zekâ
· İçsel Zekâ
Sözel / Dilsel Zekâ
Sözel/dilsel
Zekâ; şiir, mizah, hikaye anlatma, gramer, mecazlar, teşbihler, soyut
ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve kelime yazma gibi karmaşık
olasılıkları içeren dil üretim sorumluluğudur. İnsanın sözel/dilsel
Zekâsı, konuşulan kelimenin, okunan şiirin, yazılan yada tartışılan
fikir veya düşüncelerin farkındadır.
Bu
Zekâ türünde gelişmiş insanlar okuma, yazma, konuşma ve tartışma gibi
konularda başarılıdırlar ve şiir, mizah, hikaye anlatma, tartışma ve
yaratıcı yazım konularında da isteklidirler.
Bu Zekâyı harekete geçirmek için:
· Hoşlandığınız bir hikayeyi okuyun ve hikayenin sonunu kendiniz getirin
· Birilerinin kendi fikirleri hakkındaki açıklamalarını dinleyin ve onlarla bir tartışmaya girin.
· Hergün, yeni ve ilginç bir kelimenin anlamını öğrenin ve onu kullanmaya çalışın.
· Sizi en çok ilgilendiren ve heyecanlandıran bir konuda, bir söylev yapın.
· Bir dergiye abone olun yada günlük olaylardan izlenimlerinizi bir günlüğe yazın.
Mantıksal / Matematiksel Zekâ
Mantıksal/matematiksel
Zekâ, bize çoğu kez “bilimsel düşünme” yada tümdengelimci düşünmeyi
çağrıştırır. Bunun yanısıra tümevarımcı düşünme sürecide aynı şekilde
karışıktır. Tümevarımcı düşünme, objektif gözlemler yapma ve incelenen
verilerden bir sonuç çıkarma, yargıya varma ve hipotez kurma
yeteneğidir. Tümdengelimci düşünme, genel bir durumu, onun bütününe
bakarak gözleme ve anlama yeteneğidir. Mantıksal/matematiksel Zekâ,
problem çözme veya yeni bir şeyin doğruluğunun tartışıldığı durumlarda
harekete geçer. Bu Zekâ, kavramları tanıma, sayılar ve geometrik
şekiller gibi soyut sembollerle çalışma, bilginin belirgin parçaları
arasında ilişkiler kurma ve/veya bu parçalar arasındaki farklı
bağıntıları görme kapasiteleri gerektirir.
Bu
Zekâ türünde gelişimiş olan insanlar, nesneleri tanımlamada, analiz
etmede ve matematik/bilim gibi konularda problem çözmede başarılıdırlar
ve benzer şeyleri eşleştirme, karışık resimlerden şekil çıkarma,
matematik, bilim, bulmaca ve problem çözme gibi konulardan hoşlanırlar.
Bu Zekâyı harekete geçirmek için:
· Hobinizin
4 ana noktasını belirleyin ve bu ana noktaların herbiri altında 4 alt
başlık ve bu alt başlıkların her birinin altında da 4 alt nokta daha
oluşturun.
· İki
nesneyi kıyaslama ve karşılaştırma yoluyla çözümsel düşünme
egzersizleri yapın. Örneğin bir daktilo ve bilgisayarın kendine has 4
tipik özelliğini ve sonra da bu iki nesnenin ortak 4 tipik özelliğini
bulun.
· Genelde
saçma olduğu düşünülen bazı konularda, gerekçeleri ile ikna edici bir
açıklama yapın. Örneğin futbolu basketbol topuyla oynamanın yararları.
· “Bilimsel
yöntem” kullanımı gerektiren bir projede yer alın. Eğer bir aşçı
değilseniz yemek yapmaya, tarifin en başından başlayın.
Sözel/dilsel
Zekâ ve mantıksal/matematiksel Zekâ biçimleri, günümüzde tüm Zekâ
testleri, standart başarı testleri ve batı eğitim sisteminde kullanılan
kolej giriş sınavları için temeldir.
Görsel / Mekânsal (Uzamsal) Zekâ
Resim,
grafik ve heykel gibi görsel sanatlar; denizcilik, harita yapımcılığı
ve mimarlık gibi yüzey ve onun içinde bilginin kullanımını gerektiren
durumlar; ve farklı derinlik ve açılardan objeler tasarlama yeteneği
gerektiren satranç gibi oyunlar görsel/mekânsal
Zekâ ile ilgilidir. Bu Zekânın temelindeki anahtar duyu, görme duyusu
ve buna bağlı olarak şekiller tasarlama ve zihinde resimler yaratma
yeteneğidir. Uçabildiğimizi iddia ettiğimiz, sihirli yaşantılar
geçirdiğimiz ve belki de harika bir macera hikayesinde başkahraman
olduğumuz çocukluk düşlerimizde, tamamıyle bu Zekâ kullanılır.
Bu
Zekâ türünde çok gelişmiş olan insanlar, zihinlerinde resimler yaratır
ve bunları çizerler. Bununla birlikte yaratıcıkları, renkleri kullanma
ve harita okuma yetenekleri ile iyi bir hayal güçleri vardır. Çizim,
resim, heykel yapımı ve zihinlerinde nesneler tasarlamayı severler.
Bu Zekâyı harekete geçirmek için:
· Fikir
veya düşüncelerinizi ifade etmek için “estetik araçlar”la (boya, kil,
renkli ve keçeli kalemler gibi) çalışın. Örneğin 21. yüzyılın neye
benzeyeceği hakkındaki düşüncelerinizi bu araçlarla anlatın.
· Bilerek düş kurun; örneğin hayaliniz, ideal bir tatil yeri ve olabildiğince oranın görsel detaylarıyla ilgili olmalıdır.
· Hayal
gücünüzü artıracak çalışmalar yapın; kendinizi tarihin farklı bir
döneminde hayal edin veya kahramanınızla hayali bir sohbet yapın.
· Fikir
veya düşüncelerinizi başkalarına anlatmak için resim, mimari,
grafikler veya bir poster yapımı gibi çeşitli “tasarım becerileri” ni
kullanın.
Bedensel / Devinduyusal Zekâ
Bedensel/devinduyusal
Zekâ, duygularını, vücudu kullanarak (dans ve vücut dili gibi), bir
oyun oynayarak (spor yapma gibi) yada yeni bir ürün yaratarak
(düşünerek bir icat yapma) ifade etme yeteneğidir. Eğitimin önemli bir
bölümünde yaparak öğrenme, uzun zamandır kabul görmektedir.
Vücutlarımız çok akıllıdırlar. Öte yandan onlar düşündüğümüz şeylerin
yapılır yada yapılamaz olduğunu bilirler. Örneğin size bir parça kağıt
verilir ve parmaklarınızı kullanmaksızın bunu daktiloya takmanız
istenirse bunu yapabilirmisiniz? Büyük olasılıkla hayır. Fakat
parmaklarınız bunun yapılamayacağını bilir.
Bu
Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, spor yapmayı ve dans etmeyi
severler. Bunu yanı sıra ellerini iyi kullanırlar, vücut kontrol ve
koordinasyonunda başarılıdırlar. Aktörler, palyaçolar ve pandomim
oyuncuları gibi insanlar, insan ruhunu derinden etkilemek için vücudun
kavrama, anlama ve iletişim kurmadaki sonsuz olanaklarını en iyi
şekilde kullanan insanlardır.
Bu Zekâyı öne çıkarmak için:
· Dramatik
bir oyunda görev alın; bir fikir, düşünce veya duyguyla ilgili bir rol
yapın. Güncel olayları yada modern buluşları inceleyerek mimiklerle
anlatın (sessiz film oynamak gibi).
· Fiziksel
etkinlik ve fazla devinim gerektiren, yarışma olmayan bir oyun
oynayın; örneğin, düşündüklerini el-kol hareketleriyle ifade eden bir
grup içindeki insanların isimlerini öğrenin.
· Halk
dansı, koşma, yüzme ve yürüme gibi fiziksel etkinlik gerektiren
aktivitelere katılın. Ruh halinizi değiştirmek yada karşılaştırmak için
farklı yollardan yürümeyi deneyin.
· Vücudun
bildikleri ve fonksiyonlarının nasıl olduğunun daha da farkına varmak
için her gün yaptığınız ve fiziksel güç gerektiren kar küreme, çim
biçme, tabak yıkama ve aracınızı parketme gibi işlerde dikkatlice
kendinizi gözleyin.
Müziksel / Ritmik Zekâ
Bu
Zekâ, ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma ile çevreden gelen
seslere, insan seslerine ve müzik aletlerine karşı duyarlılık
kapasitelerini içerir. Alfabede öğrendiklerimizin bir çoğu bu Zekâ ve
“A-B-C Şarkısı” sayesindedir. Biraz düşünün; stresliyken müzik sizi
nasıl sakinleştiriyor yada sıkılmışken nasıl gayrete getiriyor veya
daktilo yazarken ve egzersiz yaparken düzenli bir ritme ulaşmanıza
nasıl yardım ediyor. Müzik dini inançlarımızın ve ulusal bağların
güçlenmesinde, büyük kayıpların ifadesinde yada şiddetli sevinç
durumlarında da kullanılmaktadır.
Bu
Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, bir müzik aleti çalmaktan,
mırıldanmaktan, şarkı bestelemek ve bunu seslendirmekten hoşlanırlar.
Bu Zekâyı çalıştırmak için:
· Ruh
halinizi düzeltecek farklı çeşit müzikler dinleyin; örneğin, stresli
bir durumda veya öncesinde, -sınav gibi- korku yaratan durumlarda
gevşemek için, enstrümantal müzik çalın.
· Duygularınızı
anlatmak için -duşta bile!- şarkı söyleyin. Güncel bir melodi
kullanın ve ailenizle ilgili basit bir şarkı besteleyin.
· Mırıldanarak,
kafanızın içinde değişik titreşimler oluşturun; örneğin, her seferinde
ünlü harflerden birini, değişik yükseklikte ve kalınlıkta kullanın.
· Doğadan
farklı sesleri içeren kasetler çalın (deniz dalgaları, bir şelale,
rüzgar fırtınası ve hayvan sesleri gibi). Kendinize doğanın
örüntüsünden ve ritminden ne öğrenebileceğinizi sorun.
Kişilerarası (İletişimsel) Zekâ
Kişilerarası
Zekâ bir grup içinde işbirlikli çalışma yeteneği gerektirir. Diğer
insanlarla sözel ve sözsüz iletişim kurma yeteneği gibi. Bu Zekâ
insanlar arasındaki ilgi farklarını ortaya koyar. Örneğin ruh halleri,
huyları, yönelimleri ve amaçlarındaki zıtlıklar gibi. Bu Zekânın daha
ileri bir şekli, kendini başkalarının yerine koyma ve onların niyet ve
arzularını anlayabilmedir. Bir şekli de başkalarının duygu, korku,
önsezi ve inançlarıyla özdeşleşebilmedir.
Bu
Zekâ türünde çok gelişmiş olan insanlar, genellikle danışmanlar,
öğretmenler, terapistler, politikacılar ve dini liderlerdir.
Bu Zekâyı çalıştırmak için:
· Başarıyla
tamamlanması gereken bir proje için farklı görevdeki güvenilir
insanlarla bir araya gelin.(takım aktivitesi yada komite çalışması
gibi)
· Bir
başkasını derinden ve olduğu gibi dinleme çalışması yapın. Konuşan
birini dinlerken genellikle “aklı kurcalayan” düşüncelere engel olun ve
sadece bir noktaya, onların ne dediğine dikkat edin.
· Bir
kimsenin mimiklerinden -sözsüz ipuçlarından- onun duygularını ve ne
düşündüğünü tahmin etmeye çalışın ve daha sonra tahmininizin
doğruluğunu kontrol edin.
· Herhangi
biriyle -konuşmadan- iletişim kurmak için farklı yollar bulun. Örneğin
yüz ifadeleriyle, vücut şekilleriyle, jestlerle ve seslerle.
İçsel Zekâ
İçsel
Zekâ, insanın duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini
(bilişbilgisi) tanıma, kendini yansıtma ve öz benliğini anlama yetisi
ve önsezisi gibi kendi iç görünüşünü bilmesidir. Başka bir deyişle
içsel Zekâ, bizim kendi bilincimizin farkında olmamıza, kendi kendimizi
tanımamıza olanak sağlar; bu, bizim kendimize dönme ve kendimizi
izleme aşamasıdır. Bizim kendi kişiliğimiz ve kendimizi aşma
yeteneğimiz, içsel Zekâmızın işleyen kısmıdır. Bununla birlikte,
tecrübelerimizdeki birlik ve bütünlük, yüksek bilinç durumunu fark
etme, geleceğin çekiciliğini yaşama ve rüyalardaki olasılıkları
gerçekleştirir ve kapasitemizi artırır.
Bu
Zekâ türünde gelişmiş olan insanlar, başkalarının duygu ve
düşüncelerini anlama, yoğunlaşma, konsantre olma ve nesne ötesi düşünme
konularında başarılıdırlar ve meditasyon yapmaktan hoşlanırlar.
Gardner’a
göre bu Zekâ çok özeldir ve dil, müzik, sanat, dans, semboller ve
kişilerarası iletişim gibi tüm diğer Zekâ türlerini kapsar.
Bu Zekâyı çalıştırmak için:
· Rutin
bir aktivite sırasında pür dikkat göstermeye çalışın. Bu olup biten
herşeyin farkında olmaktır. Örneğin düşünceler, duygular hareket
değişiklikleri ve ruhsal durumlar.
· Şayet
tarafsız olabiliyorsanız, dışarıdan bir gözlemci gibi duygu, düşünce
ve ruh halinizi izlemeye çalışın. Belirsiz durumları, bilinen örneklere
uydurmaya çalışın. Örneğin “kızgınlık durumu”, “şakacılık durumu”,
“korku durumu”.
· Problem çözme stratejileri ve çözümsel düşünme süreci gibi durumlardaki çeşitli düşünme stratejilerinde tarafsız olun.
· “Ben
kimim” sorusuna 25 kelimeyle yada kısa bir cevap yazın. Sizi tatmin
edene kadar üzerinde çalışmaya devam edin. Bir hafta süreyle hergün
yeniden gözden geçirin ve gerekli olduğunu düşündüğünüz düzeltmeleri
yapın.
KAYNAKLAR
Campbell, Linda., 1996.Teaching
& Learning throught Multiple Intelligences. Needham Heights,
Massachusetts 02194, by Allyn & Bacon, A Simon & Schuster
Company.
Gardner H..&Walters, J.M., 1985. The Development and education of intelligences. Essays on the intellect. Alexandria, Virginia: Association for Supervision and Curriculum Development, pp.3-4.
IRI SkyLight Training and Publishing, 1996. http://www.business1.com/iri_sky/SevenWK/swoki.htm
Rising Sun Publishing, Multiple Intelligences Theory, 1997. http://www.rspublishing.com/Multiple%20Intelligences.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder