1 Mayıs 2012 Salı

Madencilikte Hukuki Gelişmeler

MADENCİLİKTE HUKUKİ GELİŞMELER
Cumhuriyet Dönemi’nde devletin yeniden yapılandırılmasına paralel birçok yasal düzenlemeler getirilmiştir. 1950 Demokrat Parti iktidarı ile özel sektörün ve yabancı sermayenin de sıcak bakacağı bir maden kanunu hazırlama çalışmaları başlatılmıştır. 1954 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu çıkarılmıştır. Uzun yıllar tartışmalara neden bu yasa, 1985 yılında 3213 sayılı Maden Kanunu’nun çıkışı ile yürürlükten kaldırılmıştır. 3213 sayılı yasa da çıktığı günden beri tartışılmaktadır. Aralıklı olarak yeni tasarılar hazırlanmakta, ancak bir sonuç alınamamaktadır.
Gerek 6309 ve gerekse 3213 sayılı yasaların sonlarında, “Maden Dairesi, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra ülke düzeyinde teşkilatını kurar” denmesine rağmen, 1954’den günümüze kadar 45 yıl geçtiği halde, bu Teşkilat; hangi sebeplerledir bilinmez kurulamamıştır. 22 bin ruhsatlı sahanın denetimi; bina sorununu çözememiş, yeterli kadrosu olamayan, baskıların ve politik müdahalelerin had safhaya ulaştığı bir ortamda 40-50 mühendis tarafından yürütülmeye çalışılıyor. Tabii ki hiçbir şey istenen boyutta yürümüyor.

1906 yılında çıkarılmış Taşocakları Nizamnamesi hala yürürlüktedir. Patlayıcı maddenin kullanılmadığı, inşaat sektörünün gelişmediği, ülkede mühendis sayısının sayılı olduğu bir ortamda çıkarılan bu nizamname, günümüz Türkiye’sindeki katrilyonlara varan para boyutuna ve milyonlarca tonluk üretimine nasıl cevap verecektir; Tabii ki veremiyor. Birçok problemler,ölümcül kazalar, çevre problemleri devamlı gündemdedir.
1984 yılında çıkarılan “Maden ve Taşocakları İşletmelerinde, Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük” ün de günümüz ihtiyaçlarına cevap  vermediğini belirtmek isteriz. Tüzüğün ismini kapsayan alanların içinde yeterli düzeyde olmadığı, 6309 sayılı Maden Kanunu’nun yürürlükten kalkmasına rağmen, hala bu kanun hükümlerine atıfta bulunması, ağırlıklı olarak kömür konusunun işlenmesi gibi konular sıralanabilir.
Türkiye, her dönem, maden kanununu tartışıyor. Herhangi bir sonuca varılamıyor. Ne 6309 sayılı yasa, nede 3213 sayılı yasanın lâyığı ile uygulandığı söylenemez. 3213’ün birçok maddeleri formalitelerin yerine getirilmesi şeklinde değerlendiriliyor. Yasanın iyi uygulanabilmesi için, iyi bir denetim mekanizması olmalıdır. Maalesef bu mekanizma kurulmamıştır. Hayali arama raporları, buna bağlı olarak hayali rezervler ve bu rezervler  üzerinde gerçekleri yansıtmayan işletme projelerinin bolca olduğu, bir gerçektir.
Maden sahalarını teknik yönden denetleyen fenni nezaretçilerin, yetki ve sorumlulukları yeterli düzeyde açık değildir. Teknik elemanın maaşını veren patronunu denetlemesi kolay olmasa gerek.
Herşey işverenin iki dudağı arasında. Ancak, sahada herhangi bir iş kazası olduğunda sorguya ilk alınan, tutuklanan ve mahkeme sonucu maddi olarak cezalandırılan kişi de maden mühendisidir. Bu konunun üzerinde düşünülmesi, daha sağlıklı zemine oturtulması gerektiğine inanıyoruz.
Madencilik sektörünü ilgilendiren yasa, tüzük ve yönetmelikler çeşitli kuruluşlar tarafından çıkarılmaktadır. Bazen bu tüzük ve yönetmeliklerde, madenciliğin yapılmasını engelleyen maddelerle karşılaşıyoruz. Bir doğal kaynak için gösterilen hassasiyet başka bir doğal kaynağın üretilmesi engeller boyuta varıyor. Kurumlar arasında yeterli koordinasyonun sağlanmaması sonucu birçok madenci sıkıntıya girmekte ve üretimi gerçekleştirememektedir.
Yürürlükteki 3213 sayılı yasanın aksayan maddeleri değiştirilmeli, taşocakları, Maden Kanunu kapsamına alınmalı, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmeli. Ayrıca madencilik sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler iyi incelenmeli, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı çıkılmalıdır. Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için yasal altyapı hazırlanmalıdır.
MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE EĞİTİM
Cumhuriyet dönemi öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda maden mühendisi yetiştiren kurum yoktur. O dönemde çok az sayıda olan mühendisler, Avrupa’ da tahsil görmüş kişilerdir. İlk maden mühendisi İbrahim Ethem Paşa’dır. Osmanlı Dönemi’nde maden üreten ustalara “Taş Ustası” tabiri kullanılmaktadır. İlk maden mühendisi yetiştiren okul 1924 yılında Zonguldak’ta kurulmuştur. Bu okuldan 70 civarında meslektaşımız mezun olmuş ve okul 1932 yılında, bu kadar maden mühendisi yeter gerekçesiyle, kapatılmıştır. Cumhuriyetin 30’lu yıllarında özellikle Avrupa’ya gönderilen öğrenciler, Maden Mühendisliği tahsili görmüşlerdir. İhtiyaç bu mühendislerle karşılanmaya çalışılmıştır. Gerek Zonguldak’daki yüksek okuldan mezun olan ve gerekse yurt dışında okuyan değerli mühendislerin madenciliğin gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Maden mühendislerinin sektöre girmesiyle plan proje fizibilite kavramaları yerleşmiş, madencilik yeni bir boyut kazanmıştır. İTÜ Maden Fakültesinin kuruluşunu, ODTÜ ve H.Ü Maden Mühendisliği Bölümleri izlemiştir. 70’li yıllarda Eskişehir ve Zonguldak’dan sonra, diğer bölümlerin açılışı ile bugünkü 15 bölüme ulaşmıştır.
Bu bölümlere her yıl 1000 civarında öğrenci alınmaktadır. Odamıza da yılda ortalama 300 civarında meslektaşımız katılmaktadır.
Madencilik sektörü özellikle son yıllarda ciddi sıkıntılar içerisindedir. Yeterli düzeyde aranmadığını belirtmiştik. Kamu yatırımlarının yapılmadığı ve özel sektörün de kamunun boşluğunu dolduracak yatırımı gerçekleştirmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gerekli altyapı hazırlanmadan açılan bu bölümler, şu anda, ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Madencilik sektörünün bugünkü ihtiyacından çok fazla sayıda meslektaşımızın aramıza katıldığını belirtmek isteriz. Yeni bölümler açılmamalı ve açılmış, ancak öğretim kadrosu ve altyapı hizmetlerini veremeyen bölümlere zaman geçirilmeden gereken yatırımlar yapılmadır. Belli düzeye ulaşamayan bölümler kapatılmalı, öğrenciler diğer maden mühendisliği bölümlerine  aktarılmalıdır. Bugün sayıları 6500’e yaklaşan meslektaşımızın arasında, madencilik  sektöründe iş bekleyen ve iş bulamadığı için başka alanlarda iş arayan yüksek oranda meslektaşımız mevcuttur. Bazı bölümlerde eğitim programları yeniden ele alınmış ders programları yeniden düzenlenmiştir. Bütün bölümlerin, ders programlarını çağın gereklerine göre, yeniden düzenlemesi kaçınılmazdır.
Teknikerlik ve teknisyenlik mesleklerinin görev, yetki ve yükümlülükleri iyi tarif edilmemiştir. Madencilik sektöründe ara elemana gerçekten ciddi ihtiyaç olduğu görüşümüzü tekrarlamak isteriz.
1935 yılında ve daha sonra kurulan madencilik sektöründeki kamu kurumlarının meslek içi eğitim konusunda çok önemli katkıları olmuştur. Bunların başında MTA gelmektedir. Ancak bugün bu görevleri çeşitli nedenlerle yerine getirmedikleri, getiremediklerini de üzülerek belirtmek isteriz. Bu hususta çok ciddi bir boşluk doğduğu bir gerçektir. Odamız elinden gelenleri yapmaya çalışıyor. Ancak beklenen desteği gördüğünü maalesef söyleyemeyiz
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, Madencilik Sektörüne ilişkin gerekli stratejileri geliştirmesi durumunda sektörün GSMH içindeki payı % 4-5 düzeylerine çıkacağı bir gerçektir. Ancak;
a-Madencilik Sektörüne ilişkin Yasa ve Yönetmelikler yetersiz ve birbirleriyle çelişki içermesi; bürokrasiyi artırmakta, anlaşmazların çözümünde zaman kaybedilmekte, farklı Kanunlara tabi olan Bakanlıklar ile Kurumlar ve Kurumların birbirleri arasındaki koordinasyon eksikliği yatırım tutarını ve iş programını önemli ölçüde etkilemektedir. Böyle dağınık yapıdaki madencilik sektöründe stratejiler geliştirilemez.
b) Yürürlükteki 3213 sayılı yasanın aksayan maddelerinin değiştirilmesi, taşocakları, Maden Kanunu kapsamına alınması, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmesi, ayrıca madencilik sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler iyi incelenerek, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı çıkılması, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için yasal altyapı hazırlanması gerekmektedir. Ancak, bugün gelişmekte olan Türkiye’nin ucuz, güvenilir ve yeterli miktarda enerji talebinin karşılanması yönelik politikalar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı aşmış olup ETKB’nin gündeminde her zaman enerji sorunu bulunmaktadır. ETKB bugünkü yapısıyla madenciliğin sorunlarının çözümüne ilişkin yasa ve yönetmelik değişikliklerini gerçekleştirememektedir.
c) Madencilik farklı Bakanlıklar bünyesinde ayrı Yasalar ile yürütülse de madenciliğin sorunları ortaktır. Ülke içi taşıma maliyeti ocak içi üretim maliyetinin çok üzerinde gerçekleşmekte, arama çalışmaları finansman ve teçhizat yetersizliğinden yapılamamakta, MTA’nın aramalarda işlevsiz hale getirilmiş olması nedeniyle gerekli rezerv geliştirme ve teknolojik araştırma çalışmaları yapılamamaktadır. Önemli ölçüde enerji üreten ve tüketen bir sektör olan Madencilik Sektörüne; elektrik, su, yol, liman ve pazarlama gibi altyapı  hizmetlerinde hiç bir teşvik sağlanmamaktadır.
d) Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı Bakanlıklar altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ; KBİ gibi büyük madencilik Kuruluşlarına yeterli düzeyde sahip çıkılamamaktadır.

1935 Yılında 2804 ve 2805 Sayılı Yasalar ile MTA ve Etibank’ın kurulması ile birlikte Madencilik kısa bir zaman içerisinde her alanda patlama yaptı. 1978 Yılında 2172 Sayılı Yasa ile Linyit Ruhsatlarının birleştirilerek havza madenciliğine geçilmesi ile linyit üretimi 5 kat arttı. Yine aynı Kanun kapsamında Bor ruhsatlarının Etibank’a devredilmesi ile birlikte Bor ihracatı 10 kat arttı. 1985 yılında Mermerin 3213 Sayılı Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla Mermer Üretimi değer bazında 25 kat arttı. Ayrıca, 1960’lı yıllarda, 1961 Anayasa’sının getirdiği demokratik ortamda, Madenciliğe dayalı sanayi yatırımlarının büyük bir kısmı o yıllarda gerçekleştirildi.
Bu gelişmeler göstermektedir ki, Siyasi oteritenin Madenciliğe sadece yasal ve kurumsallaşma bazında ilgi göstermesi halinde çok kısa bir zaman içerisinde Sektör patlama yapabilecektir.
Bu nedenle, Madenciliğin bütün kamu ve özel sektör kuruluşlarını bünyesinde toplayan bir “MADENCİLİK BAKANLIĞI’NIN” kurulması, kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması, gelecekle ilgili stratejilerin tek elden oluşturulması olasılığını sağlayacaktır.
Ancak, bu Bakanlığın kurulması Maden İşleri Genel Müdürlüğü gibi sürümce de bırakılmamalı, tüm teşkilat yatayda ve düşeyde en kısa zamanda yapılandırılmalı, kurulmadan önce her boyutuyla tartışılmalıdır.

Madencilik sektörü istihdam yaratır, kırsal kesimden büyük şehirlere göçü büyük oranda önler, madencilik yapılan bölgeler sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan oldukça hızlı kalkınır. Madencilik yol, elektrik, haberleşme gibi altyapı hizmetlerini kırsal kesime taşır. Madencilik sanayinin itici gücü olup hem madenciliğe dayalı sanayileşmeyi teşvik eder hem de teknoloji kullanılarak yapıldığından imalat sektörlerini geliştirir.
Önümüzdeki dönemde Madencilik, başta bor, trona, krom, bakır, mermer, demir, endüstriyel hammaddeler ve kömür gibi madenlerin üretimini ve bunları uç ürüne dönüştüren kimya, metalurji, inşaat ve enerji sektörlerini geliştirecektir.
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASININ MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN YAPILANDIRILMASINA İLİŞKİN TEMEL PRENSİBİ
Madencilik Sektörü fiyat dalgalanmalarına ve işletme risklerine çok duyarlı bir sektör olup sadece özelleştirme ile maden işletmeleri verimli hale gelmez ve bu nedenle de küçültülmüş şirketlerin uluslar arası piyasalarda yaşayabilmesi mümkün değildir. Geniş ürün çeşidi olan, bu kapsamda makine ve teçhizatı ile personelinin hareket esnekliğine sahip, alternatif piyasalar yaratabilen, meslek içi eğitim programları uygulayabilen, aramadan-pazarlamaya kadar AR-GE yatırımlarına kaynak yaratabilen büyük madencilik şirketleri uzun süre varlıklarını sürdürebilmektedir. Ancak, özel sektör madenciliği, güçlü kamu madenciliğinin güvencesi altında istikrarlı üretim yapabilir. Bu kapsamda, Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı Bakanlıklar altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ gibi büyük madencilik Kuruluşlarının küçültülerek özelleştirilmesinin ve/veya kapatılmasının ne özel sektöre ne de ülke madenciliğine bir faydası olabilir. Bu nedenle, hangi işletmelerin geliştirileceği hangilerinin kapanacağını veya tatil edileceği ile hangi yatırım ve işletme modellerinin uygulanacağına ilişkin sağlıklı politikaların oluşturulabilmesi ancak öncelikle “TEK BİR BAKANLIK ALTINDA YAPILANDIRILACAK KAMU MADENCİLİK KURULUŞLARININ ÖZERKLEŞTİRİLMESİ” ve her bir özerk kurumun kendi yapısına ve faaliyet alanına göre kendi politikalarını oluşturması ile mümkün olabilir.
Son söz olarak, biz Maden Mühendisleri Odası olarak, ülkemiz için yeni temiz sayfaların 21.yüzyılda açılmasını temenni ediyoruz. Barış, özgürlük, kardeşlikten yana, mühendislerin denetim ve kontrolünde bilim ve teknolojilerin uygulandığı üretimden yana, hukukun üstünlüğünün yerleştiği, demokratik, insan haklarına saygılı bir yönetim anlayışında sanayileşmiş aydınlık bir Türkiye özlemi içerisinde umutlarımızı çalışma azmimiz ile birlikte 21.yüzyıla taşıdığımızı belirtmek isteriz.
Şubat 2000
Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
REFERANSLAR :
1.                  Prof.Dr.Gülten Kazgan, “Yeni Ekonomik Düzende Türkiye’nin Yeri” Nisan 1995, 2.Basım, Altın "Kitaplar Yayınevi
2.                  Peter.F.Drucker “Yeni Gerçekler” ,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1992, Ankara
3.                  Server Tanilli,” Devlet ve Demokrasi”, Say Yayınları, 5.Baskı, 1988
4.                  T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Türkiye 2.Madencilik Şurası”, 11-13 Kasım 1993, Ankara
5.                  TMMOB, “KİT ve Özelleştirme Sempozyumu” Ankara, 23-24 Temmuz 1993, TMMOB Yayınları,
6.                  TÜRKİYE-AT Mevzuatı Uyumu Sürekli Özel İhtisas Komisyonu Raporları, DTP, Kasım 1995
7.                  TMMOB, “Küreselleşmenin Ekonomik,Sosyal, Siyasal, Kültürel Boyutları” Mayıs1998, TMMOB Yayınları
8.                  TMMOB Maden Mühendisleri Odası, “Cumhuriyet Dönemi ve Madenciliğimiz” Ocak-Şubat 1999, Madencilik Bülteni Sayı 56, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yayını
9.                  TUSİAD-"21.Yüzyıla doğru Türkiye: Geleceği dönük bir atılım stratejisi" Kasım 1992, Yayın No: TÜSİAD T/92.11.55
10.               TMMOB Maden Mühendisleri Odası “2000’e 5 Kala Dünya Madencilik Sektörünün Genel Görünümü”, TMMOB Birlik Haberleri, Mart 1996
11.               Yalçın ÇİLİNGİR, Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik 4. Kongresi
12.               Burhan ULUTAN, Etibank (1935-1985)
13.               Kadri YERSEL, Madencilikte Bir Ömür
14.               Doç.Dr. Oğuz OYAN, Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik 12. Kongresi
15.               Savaş DİLEK,TMMOB Jeoloji Müh.Odası Bülteni Sayı 98/1-2
16.               Fuat İ. KARAYAZICI, Mining in Türkiye Minerals Industry International Bulletin of the Institution of Mining and Metallugy, Kasım 1997.
Türkiye 1.Enerji Şurası 3.Alt Komisyonu Raporu, 1999,İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder