11 Mayıs 2012 Cuma

Nerden Nereye – Ünlüler

Neydiler, Ne Oldular?
Michael Dell: Dünyanın en büyük bilgisayar üreticilerinden Dell’in Başkanı Michael Dell, ilk gençlik yıllarında, bir Çin lokantasında bulaşık yıkayarak harçlığını çıkarıyordu. Dell daha sonra, lise öğrencisiyken Houstondaki yerel gazeteye abone toplayarak öğretmenlerinden daha fazla para kazanmaya başladı.
Johnny Depp: Hollywood’un ‘asi adamı’ Johnny Depp, biyografi yazarı Nigel Goodall’ın aktarımına göre, üne ve paraya kavuşmadan önce, The Kids adlı bir müzik grubuna solistlik ediyordu. 22 yaşında iken ‘Elm Sokağı Kabusu’ filmi ile Hollywood’a ayak basan ve bugün 29 milyon dolarlık bir servete sahip olan Depp, Florida’da solistlik yaptığı yıllarda gece başına yalnızca 25 dolar kazanıyordu.
Michael Caine: Yönetmenliğini Woddy Allen’ın yaptığı ‘Hannah ve Kız Kardeşleri’ (Hannah and Her Sisters) adlı filmdeki oyunuyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında Oscar ödülü kazanan, daha sonra da bir çok başarıya imza atan Caine, Londra’nın güneyinde yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Caine de iş hayatına lokantalarda bulaşık yıkayarak başladı.

Dünyanın en büyük helikopteri

Dünyanın En Büyük Helikopteri Mİ-26
Image
ADI: Mi-26 HALO
ÜRETİCİ: Mil
SINIFI: Ağır nakliye helikopteri
GÖREV: Ağır nakliye, lojistik destek
MOTOR: 2xZMKB Progress D-136 Turboşaft, her biri 10.000 bg
MÜRETTEBAT: 2 (pilot ve yardımcı pilot) + 3 (uçuş ve yük teknisyenleri)
İLK UÇUŞ: 1977
HİZMETE GİRİŞ: 1982 veya 1983 (?)
BOY: 33.73 metre (110 feet)
GÖVDE YÜKSEKLİK: 15 metre (26 feet)
PALLER İLE BOY: 40 metre (110 feet)
ROTOR ÇAP: 32 metre (105 feet)
ROTOR PAL SAYISI: 8 adet
Image

Adım Adım Yozlaşma

Adım Adım Yozlaşma…
Yıl: 1965
“Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım.. Nasıl bir edâ takınacağıma hükûm veremedim, âdetâ vecde geldim. Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı.. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle ‘akşam-ı şerifleriniz hayrolsun’ dedim..”
Yıl: 1975
“Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım.. Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle ‘iyi akşamlar’ dedim..”
Yıl: 1985 “Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım.. Nitekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi. Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı.. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle ‘hayırlı akşamlar’ dedim..”

Beyin Göçü Kavram ve Kapsamları

Beyin Göçü
Beyin Göçü iyi eğitim görmüş, kalifiye, nitelikli, seçkin, uzman ve yetenekli işgücünün yetiştiği az gelişmiş/ gelişmekte olan bir ülkeden gelişmiş bir ülkeye en verimli olduğu dönemde çalışmak/araştırma yapmak için akışı/göçü olarak tanımlanabilir. Kıt ve sınırlı kaynakları ile yetiştirdiği değerli beyinleri kaybeden az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerin beyin göçü nedeni ile gelişmeleri daha da yavaşlarken, gelişmiş ülkelerin yetişmiş beyinlere daha yüksek ücret ve daha iyi olanaklar sağlaması ile gelişmeleri daha da hızlanmaktadır. Beyin göçü ülkeler arasındaki gelişmişlik farkının daha da artmasına neden olmaktadır.
Beyin göçü 1960�lı yıllarda başlamış olup, önce doktorlar, mühendisler ve sonra bilim adamları arasında yaygınlaşmıştır. Beyin göçü iç ve dış beyin göçü olarak ikiye ayrılabilir. Ülke içindeki beyin göçüne iç ve ülke dışına olan beyin göçüne ise dış beyin göçü adı verilir. Ülkemizde iç beyin göçü çoğunlukla devlet sektöründen özel sektöre olmaktadır. Örneğin Devlet Üniversitelerinden Vakıf Üniversitelerine Öğretim Üyesi erozyonu veya devlet dairelerinden yetişen elemanların özel sektöre geçişi iç beyin göçü olarak adlandırılabilir. İç beyin göçünün ülke açısından pek fazla zararı yoktur. Dış beyin göçü ise iyi yetişmiş yetenekli işgücünün gelişmiş ülkelere akışı şeklinde algılanabilir ve ülkeye zararı çok büyüktür.

Rubik (Zeka) Küpü nedir?

 
Türkiye’de piyasaya sunulduğu adıyla Sabır Küpü, Zeka Küpü ya da özgün adıyla Rubik Küpü (Rubik’s Cube), 1974 yılında Macar heykeltıraş ve mimar Ernõ Rubik tarafından icat edilen mekanik bir bulmacadır. Bu plastik küp başlıca dört şekilde piyasaya sürülmüştür: 2×2×2′lik Pocket Cube (Cep Küpü), 3×3×3′lük standart küp, 4×4×4′lük Rubik’s Revenge (Rubik’in Öcü), 5×5×5′lik Professor’s Cube (Profesör Küpü). 6×6×6 ve 7×7×7′lik küpler hâlihazırda üretilmektedir. “Sabır Küpü” diye bilinen 3×3×3′lük modelin her yüzünde 9 kare olmak üzere alanı toplam 54 kare, hacmi de 26 birim küptür (ortadaki görünmeyen küpü saymazsak). Yüzeyindekikareler genel olarak altı farklı renk ile etiketlendirilmiştir. Bulmaca çözüldüğünde küpün her yüzü tek renkten oluşur. 3×3×3′lük özgün modelin yirmi beşinci yıldönümü, 2005 yılında, beyaz yüzün ortasında bulunan etiketin, “Rubik’s Cube 1980-2005″ yazılı logoyu taşıyan parlak bir etiketle değiştirildiği özel serinin satışa çıkarılmasıyla kutlandı.
Yaratıcısı tarafından ilk olarak “Sihirli Küp” adı verilen bulmacaya 1980 yılında “Rubik’s Cube” adı verildi ve aynı yılın Mayıs ayında tüm dünyaya dağıtıma başlandı. 300 milyon adetle dünya üzerinde en çok satılan oyuncak olduğu söylenir.

Dünyanın en pahalı 5 maddesi

Alman Bild am Sonntag gazetesi, gramı bir servete bedel olan dünyanın en pahalı maddelerini açıkladı… Gazetede yer alan fiyatlara göre işte dünyanın en pahalı 5 maddesi:
Örümcek zehri: Karadul örümceğine ait 1 gram zehir, 62 bin 500 euro’ya alıcı buluyor. Zehir, örümcekten sağılarak laboratuvarlara satılıyor ve ilaç üretiminde kullanılıyor.
Boğa spermi: Kanada’daki Goldwyn ve Titanic adlı süper boğaların 1 gram ağırlığındaki yoğunlaştırılmış spermi, tam 55 bin euro değerinde.

Vize Almadan Gidilebilecek Ülkelerin Listesi

Taşıdığı pasaport türü (diplomatik, hizmet, hususi ve umuma mahsus) ne olursa olsun Türk vatandaşları şu ülkelere vize almadan gidebiliyor:
Arnavutluk
Bahamalar
Barbados
Belize
Bolivya
Bosna Hersek
Dominika
Ekvador
El Salvador
Fas
Filipinler

Dünya Diktatörlerinin Akıbetleri

Irak’ın ABD tarafından devrilen devlet başkanı Saddam Hüseyin sabah erken saatlerde asılarak idam edildi. Dünyanın öne çıkan diktatörlerin bazıları da idam edilerek yaşama veda etti.
Tanınmış bazı diktatörlerin akıbetleri şöyle:
İktidardayken ölenler
Adolf Hitler:
‘Führer’, Sovyet askerlerinin Berlin’e girişinden kısa süre sonra 30 Nisan 1945′te sığınağında intihar etti.
Joseph Stalin:
30 yıldan fazla Kremlin’in ev sahibi olan Sovyetlerin bir numaralı ismi Stalin, 5 Mart 1953′te beyin kanamasından öldü.
Antonio De Oliveira Salazar:
36 yıl Portekiz’in başında kalan Salazar, 1968′de beyin travması geçirdikten sonra 27 Temmuz 1970′te öldü.
Francisco Franco:
İspanyol diktatör Franco, 35 gün süren kalp sorunlarının ardından 83 yaşındayken 20 Kasım 1975′te öldü.
Mao Zedong:
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucusu olan ve ülkeyi 27 yıl yöneten Mao, 9 Eylül 1976′da öldü. Mao, öldüğünde 82 yaşındaydı.
Kim İl-Sung:
Kuzey Kore’nin ‘ebedi başkanı’ Kim il-Sung beyin travması geçirerek öldü. Temmuz 1994′te ölen Kim İl-Sung’un yerine oğlu Kim Jong-il geçti.

Dünyada Değişmesi Gereken 50 Gerçek

BBC Programcısı Jessica Williams, dünyanın röntgenini çekmiş. Tespitlerini
ise “Dünyada Değişmesi Gereken 50 Gerçek” adını verdiği bir kitapta
toplamış. Seyfi Öngider’in editörlüğündeki Aykırı Yayınevi’nden piyasaya
yeni sürülen bu kitap, oldukça ilginç.
“50 gerçek” olarak adlandırılan aykırılıklar, yanlışlıklar veya
sorumsuzluklar, ilk bakışta birbiriyle ilintili gözükmeyebilir. Ama her
biri, dünyanın çivisinin üzerine bir balyoz gibi iniyor.
“Yokoluş”a doğru hızla sürükleniyoruz. Kendi ikbalimiz için fır dönerken,
bir de dünyanın nasıl döndüğüne bakalım…
İşte, dünyayı tersine çeviren 50 gerçek:
1- Bir Japon kadını ortalama 84 yıl, bir Botswanalı kadın sadece 39 yıl
yaşıyor.
2- Dünyadaki obez nüfusun üçte biri, gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.
3- ABD ve İngiltere, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek erken hamilelik
oranına sahip.

Kahvehane – Kıraathane Kültürü ve Türkler

Türkler kahvehanesiz yaşayamaz…
Kahvehanelerine mektebi irfan, kıraathane ya da halk üniversitesi gibi isimler veren başka bir millet de bulamazsınız yeryüzünde. Hayat Fakültesi’ nin hazırlık sınıf diyenler de vardır. Kadınlardan kurtulmak isteyen erkekler için sığınma evleri diyen de…
Ünlü hikâyecimiz Sait Faik “Dekansız, doçentsiz, bütçesiz, fakültesiz ve yüzde yüz bağımsız üniversiteler olan kahveler, insanların nabzının ne yolda olduğunu, hızlı mı atıyor, yoksa atışta hoplamalar mı var, şipşak ortaya koyarlar.” diye anlatır kahvehaneleri.
Kahvehaneler bir çeşit psikolojik tedavi merkezleridir aynı zamanda. Kimisi kimi maç seyretmek için, kimi tavla, okey, 51, batak, king… oynamak için tutar kahvenin yolunu. Kiminin maksadı ise bedava gazete okumaktır. Orada hükümetler kurulur, hükümetler devrilir, bakanlar değiştirilir… Takımlara taktik verilir…
Ne olursa olsun, kültürümüzde çok önemli bir yeri vardır bazen kısaca kahve, bazen o ‘h’ yi de yutup kâve de dediğimiz bu mekânların.
Tabii, bizim kahveleri şimdiki “cafe”lerle de karıştırmamak lâzım, onların adı da kahveden geliyor ama onlar bambaşka bir kültürün uzantıları olan bambaşka yerler. Açıkçası da “Cafe” bizi bozar.