4 Mayıs 2012 Cuma

Atatürk’e Bestelenen Marşlar

Türk Kurtuluş Savaşı’nın Dünya üzerindeki etkisi…
Kurtuluş Savaşımızın o hiç unutulmadık büyük başarısı, dünyada çok büyük şaşkınlık, hayranlık, sevinç uyandırmıştı. Sömürge olmuş ülkeler bu utkuda, yakın gelecekte bağımsızlıklarına kavuşmanın, kurtuluşlarının yolunu, yöntemini ve müjdesini görüyordu. Olacaklara bel bağlamaktan, elleri bağlı beklemekten kurtuluyor, umutlar kazanıyor, şenlikler yapıyorlardı. Avrupa’nın şaşkınlığı, hayranlığı, Asya ve Afrika’nın sevinci srmıştı her yanı. Dünya dünya olalı böyle coşkulu bir durum yaşamamıştı…
Komutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, büyük utkunun 2. yıldönümü töreninde, 30 Ağustos 1924 cumartesi günü, Kalköyü yanındaki meydan savaşını yönettiği tepede, bu sonucu şöyle değerlendirmişti:

-Türk ulusunun burada elde ettiği utku (başarı) kadar kesin sonuçlu ve bütün tarihte, yalnız bizim tarihimizde değil, dünya tarihine yeni akım vermekte kesin bir meydan savaşı anımsamıyorum…
Yabancı ülkelerde bu başarının, o günler ve gelecekler için, etkisini kavrayan uzak görüşlü ozanlar, şiirler yazıyor, müzisyenler marşlar besteliyor, yontucular büyük Kumandanın başarısını dile getirmek için adeta yarışıyorlardı.

Yazılan Marşlar…
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA MARŞI:
Avusturyalı Leopoldine KONİG tarafından yazılıp bestelenerek Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya gönderilen marşın öyküsü…
Viyana’lı müzik öğretmeni bir genç kızın Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı mektubun Türkçesi…
Türk ulusunun şanlı kurtarıcısına,
Ekselans,
Bendeniz Büyük Savaşın dehşetleri içinde bulunmuş bir subay kızıyım. Bütün dünyanın düşman kesildiği biz Avusturyalılar, uçurumun kenarında bulunuyoruz. Mutsuz ülkemiz belki daha uzun süre, daha iyi zamanları beklemek zorunda kalacaktır. Buna karşılık Türkiye, yeniden doğuşunun borçlu bulunduğu bir adama sahip olmak mutluluğunu elde etmiştir.
Türk zaferi, güçlü elinizle yaratılan bu şanlı kurtuluş, adaleti seven herkesi içten sevinçlere kavuşturmuştur. Bendeniz de yüksek denetiminiz altında Türk Ulusunun kazandığı bu çanlı zafer hakkındaki sevinç ve duygularımı, bestelediğim marşı Ekselanslarına sunmakla belirtmek istiyorum…
Ekselansın bu marştan bir zevk duymalarının benim için bir onur olacağını arz ile, ve büyük bir bağlılıkla, bir imzanızın bağışlanmasını rica ederim.

Viyana, 9.12.1922
Leopoldine KÖNİG
Wien, XIII, Steinbauergasse 25. D. Desterr
Gazi Mustafa Kemal’in Leopoldine KÖNİG’e yazdığı mektup…
4.1.1923
Matmazel,
Hassas ve rakik (duygulu ve ince) bir ruhun ifade-i alamı (elemlerinin anlatımı) olan mektubunuzu ve ulusumuzun kazandığı zaferi terennüm eden marşınızı aldım. Çok teşekkür ederim. Adalet geç olsa bile, mutlaka tecelli edecektir. Bu, Kudret-i Fatıra’nın (Tanrı’nın yaratıcı gücünün) değişmez bir kanunudur. Binalenaleyh, sevgili vatanımızın halihazırı (şimdiki durumu) sizi üzmesin. En yakın zamanda memleketinizin nail’i halas ve istiklal olmasını (kurtuluş ve bağımsızlığa erişmesini) temenni ederim, Matmazel.
Türkiye Müyük Millet Meclisi Reisi
Başkumandan Gazi
GAZİ MUSTAFA KEMAL MARŞI:
Yine o yıl (1922) Hindistan’ın doğusunda, bugün Bangladeş dediğimiz ülkede Bengalce yazılmış ve Bülbül Akademisi’nde çalınıp söylenmiş, hem bir çok yıllar yinelenmiş,GAZİ MUSTAFA KEMAL MARŞI var. Ozan-ı Nazar-ül İslam.
O’nun uzun koşuğundan bir bölüm:
GAZİ MUSTAFA KEMAL
Ey Müslüman, sen de uyan, çıramanı (meşaleyi) yak.
Gazi Mustafa Kemal Türk Ulusunu yandırdı.
Uyan artık! Sen de uyan!…
Kemal Paşa;
Büyük ananın yiğit evladı.
Kemal kükremektedir.
Karanlıklardan imdat! diye.
O’na sesler yükselmektedir.
Kardeş Kemal! Sen olağanüstüsün!
Eşsizsin, övülmeye, övülmeye değersin!
Ey Kemal! Ey düşmanını yok eden!
Kılıcını biziz alkışlayan senin.
Söyleyin varmı bu dünyada Türk kılıcından korkmayan?
Böyle Kemaller gerek bize.
Bitmeyen bir mucize yarattın sen.
Hain düşmanı ezdin ayağınla.
Hain düşmanı ezdin ayağınla.
Ve sertçe, sertçe ez.
Tüm insanlık görsün, alkışlasın seni.
Yaşa ey Türk’ün oğlu; Ey İslamın övüncü!
Çok yaşa ey Mustafa Kemal!
İnsanlık övsün seni…
Not: Bu marş, 80 yıl sonra Sayın Cumhurbaşkanı Kenan EVREN’in Bangladeş gezisi sırasında Mustafa Kemal Lisesini ziyaretlerinde öğrenciler tarafından söylendi. Adı geçen marşı ilgiyle izleyen Cumhurbaşkanımız, bu lisenin aynı ismi taşıyan Ankara Atatürk Lisesi ile kardeş lise seçilmelerinin sağlanacağını duyurmuştu.
TÜRK İZMİR MARŞI:
Yıl 1914. Tüm ulusların katıldığı uzun bir boğuşma döneminin başlangıcıdır. 1. Dünya Savaşı diye adlandırılan bu kan ve ateş çemberinin içine Almanların yanında Türkiye de girmişti. Savaşlar, hangi nedene, gerekçeye dayanırsa dayansın, uluslar için katlanılması güç bir cehennem yaşamıdır.
Saksonya Devlet Orkestrası şefi ünlü Kompozitör KURT SCHİNDLER, ulusları ölüme iten, onbinlerce ocak söndüren savaşın acılarını dile getirmek için piyanonun başına geçer ve 44. yapıtını bestelemeye başlar. Yapıt 2 bölümdür: birinci bölüm savaşın acılarını, ikinci bölüm de Alman utkusunun sevincini dile getirecektir.
Sanatçı yapıtının birinci bölümünü bitirir. Savaşın acılarını dile getiren etkili bir bölümdür bu…
Schindler, Alman utkusunu ve Alman ulusunun bu utkudan duyduğu coşkun sevinci dile getirmek için dört yıl bekler; umutla, heyecanla… Oysa 1918, Almanlara utkunun muştusunu değil, yenilginin derin acısını getirmiştir. Ve zafer nağmeleri için hazırlanmış olan nota defterinin porteleri, bestecinin gözyaşlarıyla ıslanır. Türkiye’de bağlaşık bulunduğu Almanya gibi yenilgiye uğrayarak çöker.
SANATÇININ UTKUSU…
Kurt Schindler’in özlemini çektiği utkuyu, kendi ulusu değilse bile, bağlaşık bulunduğu bir başka ulus ve bu ulusun önderi Gazi Mustafa Kemal sağlamıştır. Ünlü besteci, bu “mucize utku”dan aldığı ilhamla yapıtının ikinci bölümünü artık besteleyebilir.
Şimdi kendisine Türkçe bir güfte gereklidir. O dönemde Almanya’da bulunan Mustafa Nermi Bey’i salık verirler. Mustafa Nermi, o tarihte Alman gazetelerine Almanca başyazılar yazan bir aydınıdır. Kurtuluş Savaşı süresince Hakimiye-i Milliye (ulus) gazetesine devamlı makaleler göndermiştir.
Mustafa Nermi Bey, teklifi kıvançla karşılar ve TÜRK İZMİR MARŞI başlığında bir güfte yazar böylece Akdeniz kıyılarından gelen utku nameleri, Kurt Schindler’in portelerinde ebedileşir. Ünlü besteci, artık ülküsüne kavuşmuş ve 44. yapıtının yarım kalmış finalini 47. yapıtıyla tamamlamıştır. Bu, bir yabancı kompozitör tarafından Gazi Mustafa Kemal’in utkusunu dile getiren ilk bestesidir. Kurt Schindler imzalı notasını, kendisine bu ilhamı veren Büyük Utkunun Büyük yaratıcısı Gazi Mustafa Kemal’e armağan eder.
İZMİR MARŞI İLK KEZ ALMANYA’DA ÇALINIYOR
TÜRK İZMİR bestesi, ilk kez 1923 yılı Haziranında Almanya’nın DİRESTEN kentinde çalınmıştır. Almanya’daki Türkler, Saksonya’nın Devlet Orkestrası Şefi Kurt Schindler’in bu yapıtını dakikalarca alkışlamışlardır. Konserden sonra beste sözlerinin yazarı Mustafa Nermi, sanatçıya şu sözlerle sevincini belirtmiştir:

“Türk dilinin iyi bir opera dili olduğuna beni bir kez daha inandırdınız. Bundan dolayı size minnettarım.” BESTECİ YAPITINI İSTANBUL’DA ÇALIYOR…
8 Eylül 1927, İzmir’in kurtuluşunun 5. yıldönümü… Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’nca Tepebaşı Asri Sinema’da bir konser verilecektir. Alman bestekarı Kurt Schindler, ertesi günü kendi yapıtını (Türk İzmir)’I çalacak olan Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na şeflik edecektir. Asri sinemadaki marşın provası büyük bir başarı ile sonuçlanır. Kurt Schindler, o gün kendisiyle ropörtaj yapan Vakıf Gazetesi muhabirine duygularını şöyle dile getirir:
“Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na sanat ve örgüt bakımından taşıdığı disipline hayran kaldım. Türkiye’nin böyle bir orkestrası ile çalıştığım için sonsuz bir onur duydum. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’nın bana gösterdiği bu konukseverlikten dolayı, bu orkestranın şefi Zeki Bey’e teşekkür ederim.” BESTECİ YAPITININ ÖZELLİKLERİNİ ANLATIYOR…
Ünlü besteci, yapıtını hangi psikolojik etkenler altında hazırladığı hakkındaki muhabirin sorusunu şöyle yanıtlamıştır:
“Birinci Dünya Savaşı’na katılmış bir ulusun bireyi olarak, savaşın ve yurdun tehlikeye düşmesinin ne demek olduğunu pek iyi bilirim. Bu savaştan yenik çıkmış bir ulusun bireyi olarak da yenilginin acılarını çok iyi hissederim.
Kahraman ve asil Türkiye için, Almanya’nın uğradığı feci sonuçtan daha beteri hazırlamak isteniyordu. Ben besteme bu tehlikeli anı ifade etmeye çalışmakla başladım.
Bestenin bundan sonrası, cesur ve savaşçı Türklerin tehlike karşısında toplanmaya, sonucu elde edebilmek için varacağı hedefi bilen bir önderin etrafında birleşmeye çalışmalarını yansıtır. Savaş, insani duyguları öldürmez. Savaşların büyüklüğü de o duyguları taşıyarak savaşmasında değil midir?
Bir savaşçı, arkada bıraktığı sevgilileri özlemle anar; yurdunun uğradığı yıkımdan acı duyar. Yurttaşlarının kahrını yüreğinde taşır. Bu duygular onda birer zaaftır. Fakat bu zaaf onda birer kuvvet kaynağı olur. Çünkü yurdunu ve yurttaşlarını kurtarmak ve arkada bıraktığı sevgililerin kaderini değiştirmek için azmi ve gayretli bilenir. Nihayet istenilen ve beklenilen utku da doğar. Sırasıyla karamsarlığa, umutsuzluğa, sonra umuda, tekrar karamsarlığa, tekrar umuda kapılmış halk, utku karşısında duygularını firenleyemez. Bu kısım bestenin final bölümüdür. Beste halkın sevincini duyuyrur. Savaşı kazanan ulusal kahraman ve ulusal orduya karşı beslediği şükranı ifade eder. Yapıtın ruhu bu bölümdür.
Tenorlar maalesef Ankara’da olduğu gibi şarkı kısmı icra yapılamadı. Tenorlar ne kadar çok olursa yapıt o derece iyi yerine getirilir.”
Ne yazık ki, bundan sonra ulusumuz için övünç kaynağı olaylar yavaş yavaş unutulup gitmiştir. Bugün elimizde Türk İzmir Marşı’nın ne bestesi ne güftesi ne de bestecisi hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Kimbilir hangi gazete koleksiyonları arasında, hangi tozlu evrak depolarında ilgi bekliyor…
Kaynak:Marşlarda-Türkülerde Atatürk…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder