Maya dininin yaratılış efsanesini,Popol Vuh isimli bir kutsal kitaptan öğreniyoruz.Popol Vuh, bugüne kadar bulunan en büyük Maya belgesidir.Popol Vuh, 17.yüzyıl civarında çevrilmiştir.Yaratılış efsanesi,dünya yaratılmadan önceki şeyleri anlatarak başlar:Başlangıçta sonsuz karanlığın içinde yalnızca yukarıda gökyüzü, aşağıda deniz vardı.Hareket edecek ya da gürültü yapacak hiçbir şey olmadığı için sakin ve sessizdiler.Yeryüzü henüz sulardan yükselmemişti.Otlar ve ağaçlar, taşlar, mağaralar ve koyaklar, kuşlar ve balıklar, yengeçler, hayvanlar ve insanlar daha yaratılmamıştı.Kükreyecek ya da gürleyecek hiçbir şey yoktu, çünkü yalnızca yukarıda boş gökyüzü ve aşağıda sakin deniz vardı.Daha sonra yaratıcılardan bahseder:
Böylece dört İlk Ata yaratıldı.Yaratıcılar gövdelerini mısır unundan yaptılar.Öğütülmüş sarı ve beyaz mısırdan içecekler yaptılarve bunlar yeni yaratıklarına kas ve et oldu ve bunlarla birlikte güç vermek için onları beslediler.Ve Yaratıcılar memnun oldular. ” Biz düşündük ve tasarladık” dediler “ve yarattığımız kusursuz oldu!”
Bu dört İlk Ata insan gibi görünüyor ve konuşuyordu. Çekici, akıllı ve bilgeydiler. Çok uzakları görebiliyorlardı. Dağlar ve vadiler, ormanlar ve çayırlar, okyanuslar ve göller, ayaklarının altındaki yeryüzü ve başlarının üstündeki gökyüzü onlara doğalarını açtılar. Dört İlk Ata dünyada görülecek herşeyi gördüklerinde, gördüklerinin değerini anladılar ve yaratıcılarına teşekkür ettiler:
“Bizi yaratıp sekil verdiğiniz için size teşekkür ederiz” dediler.”Bize görme, duyma, konuşma, düşünme ve yürüme yetenekleri için size teşekkür ederiz.Büyük ve küçük,uzak ve yakın herşeyi görebiliyoruz.Herşeyi biliyoruz ve size teşekkür ediyoruz!”
Ancak yaratıcılar gene memnun değillerdi. Onların çok bilge olmalarından hoşlanmadılar. Onların da kendileri gibi tanrı olabilme ihtimalini düşünüp korkuya kapıldılar. Çözüm yolunu da buldular:Gözlerine sis üflediler ki yalnızca yakınlarında olanları görsünler. Sonra, bilgeliklerini kaybeden İlk Atalar üzüldüler.Tanrılar onları seviyordu, ancak onların iyiliği ya da kendi çıkarları için insanın bilgeliğini yok etmişlerdi.İlk Ataların üzüntülerini azaltmak için onlara eşleri yarattılar, yani kadını.Daha sonra da:Yaratıcılar İlk Atalar ve Analara benzeyen birçok insan daha yaptılar.İnsanlar karanlıkta yasayıp çoğalıyorlardı,çünkü Yaratıcılar daha ne güneşi,ne ayı,ne de yıldızları,herhangibir ışık biçimi yaratmışlardı.Hem açık hem koyu tenli, hem varlıklı hem yoksul ve farklı diller konuşan çok sayıda insan doğuda birarada yaşıyordu.İnsanlar,karanlığın sıkıcı olduğunu anladıklarında tanrılara yalvardılar. Onlardan ışığı yaratmalarını istediler. Bunu üzerine tanrılar güneşi, ayı, şafağı, yıldızları yarattılar: Güneş sulardan yükseldi ve altın ısınlarını yeryüzüne saçtı.Büyük veküçük hayvanlar koyakların serin gölgesinde ve nehir kıyılarında ayağa kalktılar ve doğan güneşe yüzlerini döndüler.Jaguar ve puma kükredi ve yılan tısladı.Kuşlar kanatlarını açtılar ve şarkı söylemeye başladılar. İnsanlar tütsüler yakan ve kurbanlar sunan rahiplerin çevresinde dans ettiler.Çünkü Yaratıcılar dünyayı ışıkla aydınlatmışlardı ve kusursuzdu.Her neyse,konuyu dağıtmadan Maya tanrılarını incelemeye başlayalım.Tanrı Kukulkan. Kukulkan, Mısır Mitolojisindeki Thoth gibi, bilgi tanrısıydı. Kendisine Quetzalcoatl, Viracocha,Ahau Kin veya Tüylü Yılan da denilirdi. Dört ana elementin de tanrısıydı. Dört ana elementin simgesi olan canlıların da tanrısıydı.
Toprak — Mısır
Ateş — Kertenkele
Su — Balık
Efsaneler,Kukulkanın Doğu ufkunda belirip, denizden geldiğini söylüyor.Atalarına dokumacılıktan tarıma, astronomiden mühendisliğe dek birçok şey öğreten bu tanrının fiziksel özellikleri ise,Mayaların tasvirine göre, Mayaların aksine, beyaz tenli, açık renk gözlü, açık renk saçlı, uzun boylu bir tanrı. Elinde de sürekli bir asa taşıyor. Bu dönemde Mayaların daha hiç birbeyaz adam ile karşılaşmamış olduğu düşünüldüğünde, bu tanımlama oldukça ilginç geliyor insana. Üstelik,Kukulkanın uzun bir de sakalı var Mayalarda hiç olmayan bir şey bu, çünkü genetik olarak sakalları çıkmıyor!
Mam, ilk suyu döken tanrıça diye de adlandırılır. Kukulkan’ın eşidir. Dokumacılık sanatının yaratıcısıdır. Kahraman ikizler İxbalanque ve Hunaphu’nun büyükannesiydi. İxbalanque ve Hunaphu hakkında bir efsane anlatmak istiyorum;Dünya ve canlıların yaratılmasından kısa bir süre önce, İxbalanque ve Hunaphu (kahramanlar ya) yeraltı dünyası tanrısına meydan okurlar. Ancak tanrıya giden yoldaki bazı tuzaklardan kurtulmalıdırlar. Birçok tuzağı geçtikten sonra yarasa dolu bir odaya girmek zorunda kalırlar. Orada ölüm vampiri, Hunaphu’nun kafasını koparır. Sonra yeraltı tanrıları bu kafa ile bir çeşit top oyunu oynarlar.İxbalanque, tanrılara çaktırmadan Hunaphu’nun kafasını bir tavşanla değiştirir.Tanrılar tavşanı atınca, tavşan koşmaya başlar ve kaçar. Tanrılar da şaşırır, tavşanın peşinden giderler. İxbalanque,kardeşinin kafasını yerine takarak onu canlandırır. Yeraltı tanrıları geri döndüklerinde iki kardeşin de sağ olduğunu görünce çok sinirlenirler. Kahraman kardeşler de yeraltı tanrılarına saldırdılar, onları alt ettiler. Kötü tanrıların egemenliklerini yitirmesiyle evrendeki düzen rahatça kurulabilmiştir.
Mayalar bu top oyununu oynuyorlardı. Amaçları bu efsaneyi anmaktı. Oyuna oyun gibi değil de, kutsal bir tören gibi bakılıyordu.Çünkü oyunun çok derin anlamları vardı ve oyundan sonra tanrılara kurbanlar verilirdi. Kurbanlar genelde kaybeden takım olurdu. Kauçuk top ile oynanan bu oyunun amacı, topu kalça, omuz, dizde sektirerek oyun alanındaki deliklerden geçirmekti.Bu oyunu basketbolun atsıymış gibi görebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder