MADENCİLİKTE HUKUKİ GELİŞMELER
Cumhuriyet
Dönemi’nde devletin yeniden yapılandırılmasına paralel birçok yasal
düzenlemeler getirilmiştir. 1950 Demokrat Parti iktidarı ile özel sektörün ve
yabancı sermayenin de sıcak bakacağı bir maden kanunu hazırlama çalışmaları
başlatılmıştır. 1954 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu çıkarılmıştır. Uzun
yıllar tartışmalara neden bu yasa, 1985 yılında 3213 sayılı Maden Kanunu’nun
çıkışı ile yürürlükten kaldırılmıştır. 3213 sayılı yasa da çıktığı günden beri
tartışılmaktadır. Aralıklı olarak yeni tasarılar hazırlanmakta, ancak bir sonuç
alınamamaktadır.
Gerek 6309 ve
gerekse 3213 sayılı yasaların sonlarında, “Maden Dairesi, bu kanun yürürlüğe
girdikten sonra ülke düzeyinde teşkilatını kurar” denmesine rağmen, 1954’den
günümüze kadar 45 yıl geçtiği halde, bu Teşkilat; hangi sebeplerledir bilinmez
kurulamamıştır. 22 bin ruhsatlı sahanın denetimi; bina sorununu çözememiş,
yeterli kadrosu olamayan, baskıların ve politik müdahalelerin had safhaya
ulaştığı bir ortamda 40-50 mühendis tarafından yürütülmeye çalışılıyor. Tabii
ki hiçbir şey istenen boyutta yürümüyor.
1906 yılında
çıkarılmış Taşocakları Nizamnamesi hala yürürlüktedir. Patlayıcı maddenin
kullanılmadığı, inşaat sektörünün gelişmediği, ülkede mühendis sayısının sayılı
olduğu bir ortamda çıkarılan bu nizamname, günümüz Türkiye’sindeki
katrilyonlara varan para boyutuna ve milyonlarca tonluk üretimine nasıl cevap
verecektir; Tabii ki veremiyor. Birçok problemler,ölümcül kazalar, çevre
problemleri devamlı gündemdedir.
1984 yılında
çıkarılan “Maden ve Taşocakları İşletmelerinde, Tünel Yapımında Alınacak İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük” ün de günümüz ihtiyaçlarına
cevap vermediğini belirtmek isteriz.
Tüzüğün ismini kapsayan alanların içinde yeterli düzeyde olmadığı, 6309 sayılı
Maden Kanunu’nun yürürlükten kalkmasına rağmen, hala bu kanun hükümlerine
atıfta bulunması, ağırlıklı olarak kömür konusunun işlenmesi gibi konular
sıralanabilir.
Türkiye, her dönem,
maden kanununu tartışıyor. Herhangi bir sonuca varılamıyor. Ne 6309 sayılı
yasa, nede 3213 sayılı yasanın lâyığı ile uygulandığı söylenemez. 3213’ün
birçok maddeleri formalitelerin yerine getirilmesi şeklinde değerlendiriliyor.
Yasanın iyi uygulanabilmesi için, iyi bir denetim mekanizması olmalıdır.
Maalesef bu mekanizma kurulmamıştır. Hayali arama raporları, buna bağlı olarak
hayali rezervler ve bu rezervler
üzerinde gerçekleri yansıtmayan işletme projelerinin bolca olduğu, bir
gerçektir.
Maden sahalarını
teknik yönden denetleyen fenni nezaretçilerin, yetki ve sorumlulukları yeterli
düzeyde açık değildir. Teknik elemanın maaşını veren patronunu denetlemesi
kolay olmasa gerek.
Herşey işverenin
iki dudağı arasında. Ancak, sahada herhangi bir iş kazası olduğunda sorguya ilk
alınan, tutuklanan ve mahkeme sonucu maddi olarak cezalandırılan kişi de maden
mühendisidir. Bu konunun üzerinde düşünülmesi, daha sağlıklı zemine oturtulması
gerektiğine inanıyoruz.
Madencilik
sektörünü ilgilendiren yasa, tüzük ve yönetmelikler çeşitli kuruluşlar
tarafından çıkarılmaktadır. Bazen bu tüzük ve yönetmeliklerde, madenciliğin
yapılmasını engelleyen maddelerle karşılaşıyoruz. Bir doğal kaynak için
gösterilen hassasiyet başka bir doğal kaynağın üretilmesi engeller boyuta
varıyor. Kurumlar arasında yeterli koordinasyonun sağlanmaması sonucu birçok
madenci sıkıntıya girmekte ve üretimi gerçekleştirememektedir.
Yürürlükteki 3213
sayılı yasanın aksayan maddeleri değiştirilmeli, taşocakları, Maden Kanunu
kapsamına alınmalı, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü,
günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmeli. Ayrıca madencilik sektörünü
ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve
yönetmelikler iyi incelenmeli, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı
çıkılmalıdır. Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması
için yasal altyapı hazırlanmalıdır.
MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE EĞİTİM
Cumhuriyet dönemi
öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda maden mühendisi yetiştiren kurum yoktur. O
dönemde çok az sayıda olan mühendisler, Avrupa’ da tahsil görmüş kişilerdir.
İlk maden mühendisi İbrahim Ethem Paşa’dır. Osmanlı Dönemi’nde maden üreten
ustalara “Taş Ustası” tabiri kullanılmaktadır. İlk maden mühendisi yetiştiren
okul 1924 yılında Zonguldak’ta kurulmuştur. Bu okuldan 70 civarında
meslektaşımız mezun olmuş ve okul 1932 yılında, bu kadar maden mühendisi yeter
gerekçesiyle, kapatılmıştır. Cumhuriyetin 30’lu yıllarında özellikle Avrupa’ya
gönderilen öğrenciler, Maden Mühendisliği tahsili görmüşlerdir. İhtiyaç bu
mühendislerle karşılanmaya çalışılmıştır. Gerek Zonguldak’daki yüksek okuldan
mezun olan ve gerekse yurt dışında okuyan değerli mühendislerin madenciliğin
gelişmesine büyük katkıları olmuştur. Maden mühendislerinin sektöre girmesiyle
plan proje fizibilite kavramaları yerleşmiş, madencilik yeni bir boyut
kazanmıştır. İTÜ Maden Fakültesinin kuruluşunu, ODTÜ ve H.Ü Maden Mühendisliği
Bölümleri izlemiştir. 70’li yıllarda Eskişehir ve Zonguldak’dan sonra, diğer
bölümlerin açılışı ile bugünkü 15 bölüme ulaşmıştır.
Bu bölümlere her
yıl 1000 civarında öğrenci alınmaktadır. Odamıza da yılda ortalama 300
civarında meslektaşımız katılmaktadır.
Madencilik sektörü
özellikle son yıllarda ciddi sıkıntılar içerisindedir. Yeterli düzeyde
aranmadığını belirtmiştik. Kamu yatırımlarının yapılmadığı ve özel sektörün de
kamunun boşluğunu dolduracak yatırımı gerçekleştirmediğini rahatlıkla
söyleyebiliriz. Gerekli altyapı hazırlanmadan açılan bu bölümler, şu anda,
ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Madencilik sektörünün bugünkü ihtiyacından çok
fazla sayıda meslektaşımızın aramıza katıldığını belirtmek isteriz. Yeni
bölümler açılmamalı ve açılmış, ancak öğretim kadrosu ve altyapı hizmetlerini
veremeyen bölümlere zaman geçirilmeden gereken yatırımlar yapılmadır. Belli
düzeye ulaşamayan bölümler kapatılmalı, öğrenciler diğer maden mühendisliği bölümlerine aktarılmalıdır. Bugün sayıları 6500’e
yaklaşan meslektaşımızın arasında, madencilik
sektöründe iş bekleyen ve iş bulamadığı için başka alanlarda iş arayan
yüksek oranda meslektaşımız mevcuttur. Bazı bölümlerde eğitim programları
yeniden ele alınmış ders programları yeniden düzenlenmiştir. Bütün bölümlerin,
ders programlarını çağın gereklerine göre, yeniden düzenlemesi kaçınılmazdır.
Teknikerlik ve
teknisyenlik mesleklerinin görev, yetki ve yükümlülükleri iyi tarif
edilmemiştir. Madencilik sektöründe ara elemana gerçekten ciddi ihtiyaç olduğu
görüşümüzü tekrarlamak isteriz.
1935 yılında ve
daha sonra kurulan madencilik sektöründeki kamu kurumlarının meslek içi eğitim
konusunda çok önemli katkıları olmuştur. Bunların başında MTA gelmektedir.
Ancak bugün bu görevleri çeşitli nedenlerle yerine getirmedikleri,
getiremediklerini de üzülerek belirtmek isteriz. Bu hususta çok ciddi bir
boşluk doğduğu bir gerçektir. Odamız elinden gelenleri yapmaya çalışıyor. Ancak
beklenen desteği gördüğünü maalesef söyleyemeyiz
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, Madencilik
Sektörüne ilişkin gerekli stratejileri geliştirmesi durumunda sektörün GSMH
içindeki payı % 4-5 düzeylerine çıkacağı bir gerçektir. Ancak;
a-Madencilik
Sektörüne ilişkin Yasa ve Yönetmelikler yetersiz ve birbirleriyle çelişki
içermesi; bürokrasiyi artırmakta, anlaşmazların çözümünde zaman kaybedilmekte,
farklı Kanunlara tabi olan Bakanlıklar ile Kurumlar ve Kurumların birbirleri
arasındaki koordinasyon eksikliği yatırım tutarını ve iş programını önemli
ölçüde etkilemektedir. Böyle dağınık yapıdaki madencilik sektöründe stratejiler
geliştirilemez.
b) Yürürlükteki
3213 sayılı yasanın aksayan maddelerinin değiştirilmesi, taşocakları, Maden
Kanunu kapsamına alınması, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği
Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmesi, ayrıca madencilik
sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük
ve yönetmelikler iyi incelenerek, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı
çıkılması, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için
yasal altyapı hazırlanması gerekmektedir. Ancak, bugün gelişmekte olan
Türkiye’nin ucuz, güvenilir ve yeterli miktarda enerji talebinin karşılanması
yönelik politikalar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı aşmış olup ETKB’nin
gündeminde her zaman enerji sorunu bulunmaktadır. ETKB bugünkü yapısıyla
madenciliğin sorunlarının çözümüne ilişkin yasa ve yönetmelik değişikliklerini
gerçekleştirememektedir.
c) Madencilik
farklı Bakanlıklar bünyesinde ayrı Yasalar ile yürütülse de madenciliğin
sorunları ortaktır. Ülke içi taşıma maliyeti ocak içi üretim maliyetinin çok
üzerinde gerçekleşmekte, arama çalışmaları finansman ve teçhizat
yetersizliğinden yapılamamakta, MTA’nın aramalarda işlevsiz hale getirilmiş olması
nedeniyle gerekli rezerv geliştirme ve teknolojik araştırma çalışmaları
yapılamamaktadır. Önemli ölçüde enerji üreten ve tüketen bir sektör olan
Madencilik Sektörüne; elektrik, su, yol, liman ve pazarlama gibi altyapı hizmetlerinde hiç bir teşvik sağlanmamaktadır.
d) Cumhuriyet ile
birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı Bakanlıklar
altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ; KBİ gibi büyük madencilik
Kuruluşlarına yeterli düzeyde sahip çıkılamamaktadır.
1935 Yılında 2804 ve
2805 Sayılı Yasalar ile MTA ve Etibank’ın kurulması ile birlikte Madencilik
kısa bir zaman içerisinde her alanda patlama yaptı. 1978 Yılında 2172 Sayılı
Yasa ile Linyit Ruhsatlarının birleştirilerek havza madenciliğine geçilmesi ile
linyit üretimi 5 kat arttı. Yine aynı Kanun kapsamında Bor ruhsatlarının
Etibank’a devredilmesi ile birlikte Bor ihracatı 10 kat arttı. 1985 yılında
Mermerin 3213 Sayılı Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla Mermer Üretimi değer
bazında 25 kat arttı. Ayrıca, 1960’lı yıllarda, 1961 Anayasa’sının getirdiği
demokratik ortamda, Madenciliğe dayalı sanayi yatırımlarının büyük bir kısmı o
yıllarda gerçekleştirildi.
Bu gelişmeler
göstermektedir ki, Siyasi oteritenin Madenciliğe sadece yasal ve kurumsallaşma
bazında ilgi göstermesi halinde çok kısa bir zaman içerisinde Sektör patlama
yapabilecektir.
Bu nedenle,
Madenciliğin bütün kamu ve özel sektör kuruluşlarını bünyesinde toplayan bir “MADENCİLİK BAKANLIĞI’NIN” kurulması,
kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması, gelecekle ilgili stratejilerin tek
elden oluşturulması olasılığını sağlayacaktır.
Ancak, bu
Bakanlığın kurulması Maden İşleri Genel Müdürlüğü gibi sürümce de
bırakılmamalı, tüm teşkilat yatayda ve düşeyde en kısa zamanda
yapılandırılmalı, kurulmadan önce her boyutuyla tartışılmalıdır.
Madencilik sektörü
istihdam yaratır, kırsal kesimden büyük şehirlere göçü büyük oranda önler,
madencilik yapılan bölgeler sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan oldukça hızlı
kalkınır. Madencilik yol, elektrik, haberleşme gibi altyapı hizmetlerini kırsal
kesime taşır. Madencilik sanayinin itici gücü olup hem madenciliğe dayalı
sanayileşmeyi teşvik eder hem de teknoloji kullanılarak yapıldığından imalat
sektörlerini geliştirir.
Önümüzdeki dönemde
Madencilik, başta bor, trona, krom, bakır, mermer, demir, endüstriyel
hammaddeler ve kömür gibi madenlerin üretimini ve bunları uç ürüne dönüştüren
kimya, metalurji, inşaat ve enerji sektörlerini geliştirecektir.
MADEN
MÜHENDİSLERİ ODASININ MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN YAPILANDIRILMASINA İLİŞKİN TEMEL
PRENSİBİ
Madencilik Sektörü
fiyat dalgalanmalarına ve işletme risklerine çok duyarlı bir sektör olup sadece
özelleştirme ile maden işletmeleri verimli hale gelmez ve bu nedenle de
küçültülmüş şirketlerin uluslar arası piyasalarda yaşayabilmesi mümkün
değildir. Geniş ürün çeşidi olan, bu kapsamda makine ve teçhizatı ile
personelinin hareket esnekliğine sahip, alternatif piyasalar yaratabilen,
meslek içi eğitim programları uygulayabilen, aramadan-pazarlamaya kadar AR-GE
yatırımlarına kaynak yaratabilen büyük madencilik şirketleri uzun süre
varlıklarını sürdürebilmektedir. Ancak, özel sektör madenciliği, güçlü kamu
madenciliğinin güvencesi altında istikrarlı üretim yapabilir. Bu kapsamda,
Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı
Bakanlıklar altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ gibi büyük
madencilik Kuruluşlarının küçültülerek özelleştirilmesinin ve/veya
kapatılmasının ne özel sektöre ne de ülke madenciliğine bir faydası olabilir.
Bu nedenle, hangi işletmelerin geliştirileceği hangilerinin kapanacağını veya
tatil edileceği ile hangi yatırım ve işletme modellerinin uygulanacağına
ilişkin sağlıklı politikaların oluşturulabilmesi ancak öncelikle “TEK BİR BAKANLIK ALTINDA YAPILANDIRILACAK
KAMU MADENCİLİK KURULUŞLARININ ÖZERKLEŞTİRİLMESİ” ve her bir özerk kurumun
kendi yapısına ve faaliyet alanına göre kendi politikalarını oluşturması ile
mümkün olabilir.
Son söz olarak, biz
Maden Mühendisleri Odası olarak, ülkemiz için yeni temiz sayfaların 21.yüzyılda
açılmasını temenni ediyoruz. Barış, özgürlük, kardeşlikten yana, mühendislerin
denetim ve kontrolünde bilim ve teknolojilerin uygulandığı üretimden yana,
hukukun üstünlüğünün yerleştiği, demokratik, insan haklarına saygılı bir
yönetim anlayışında sanayileşmiş aydınlık bir Türkiye özlemi içerisinde
umutlarımızı çalışma azmimiz ile birlikte 21.yüzyıla taşıdığımızı belirtmek
isteriz.
Şubat 2000
Maden Mühendisleri
Odası
Yönetim Kurulu
REFERANSLAR
:
1.
Prof.Dr.Gülten Kazgan, “Yeni Ekonomik Düzende Türkiye’nin
Yeri” Nisan 1995, 2.Basım, Altın "Kitaplar Yayınevi
2.
Peter.F.Drucker “Yeni Gerçekler” ,Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, 1992, Ankara
3.
Server Tanilli,” Devlet ve Demokrasi”, Say Yayınları,
5.Baskı, 1988
4.
T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Türkiye
2.Madencilik Şurası”, 11-13 Kasım 1993, Ankara
5.
TMMOB, “KİT ve Özelleştirme Sempozyumu” Ankara, 23-24
Temmuz 1993, TMMOB Yayınları,
6.
TÜRKİYE-AT Mevzuatı Uyumu Sürekli Özel İhtisas Komisyonu
Raporları, DTP, Kasım 1995
7.
TMMOB, “Küreselleşmenin Ekonomik,Sosyal, Siyasal, Kültürel
Boyutları” Mayıs1998, TMMOB Yayınları
8.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, “Cumhuriyet Dönemi ve
Madenciliğimiz” Ocak-Şubat 1999, Madencilik Bülteni Sayı 56, TMMOB Maden
Mühendisleri Odası Yayını
9.
TUSİAD-"21.Yüzyıla doğru Türkiye: Geleceği dönük bir
atılım stratejisi" Kasım 1992, Yayın No: TÜSİAD T/92.11.55
10.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası “2000’e 5 Kala Dünya
Madencilik Sektörünün Genel Görünümü”, TMMOB Birlik Haberleri, Mart 1996
11.
Yalçın ÇİLİNGİR, Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik 4.
Kongresi
12.
Burhan ULUTAN, Etibank (1935-1985)
13.
Kadri YERSEL, Madencilikte Bir Ömür
14.
Doç.Dr. Oğuz OYAN, Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik
12. Kongresi
15.
Savaş DİLEK,TMMOB Jeoloji Müh.Odası Bülteni Sayı 98/1-2
16.
Fuat İ. KARAYAZICI, Mining in Türkiye Minerals Industry
International Bulletin of the Institution of Mining and Metallugy, Kasım 1997.
Türkiye 1.Enerji
Şurası 3.Alt Komisyonu Raporu, 1999,İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder