Dünya tarihi üzerinde etkisi olan on büyük şahsiyet arasında yerini
alan Gizem Dünyasının Prensi Sabetay Sevi tarafından kendine inananlara
yol gösterme amacıyla belirlediği 18 emir, asıl metnin Fransızca
çevrisininin Türkçeleştirilmiş olarak yayınlandığı Prof.Abraham Galante
tarafından yazılan, Zvi-Geyik yayınları tarafından yayınlanan”Sabetay
Sevi ve Sabetaycıların Gelenekleri” isimli kitapdan alınmıştır.
“ İşte Efendimiz, Kral ve Mesihimiz Sabetay Sevi’nin On Sekiz Emr’i bunlardır. Şan ve Şerefi Artsın,
1. Yaratıcının birliğine ve ondan başka bir hâlik bulunmadığına dair
olan iman muhafaza edilecek. Bir ve eşsiz olan yaratıcının dışında
hiçbir âmir ve hakime sena ve övgüde bulunulmayacak.
2. Onun Mesih’inin gerçek Mesih olduğuna ve ondan başka kurtarıcı
bulunmadığına ve Efendimiz, kralımız Sabetay Sevi’nin Davud’un
neslinden geldiğine iman edilecek. Şerefi bol olsun.
3. Ne Tanrının, ne de Mesih’in adına yalan yere yemin edilmeyecek,
zira, Mesih’in adı da Tanrı’dan alınmıştır. Tanrı’nın adı onda
mündemiçtir.
4. Gerek Tanrı’nın , gerekse Mesih’in adının geçtiği yerlerde tazim
ve saygı gösterilecek. Yine bilgisi ile akranları arasında temayüz
edenlere de tazim ve saygı gösterilecek.
5. Mesih’in sırrını anlatmak ve araştırmak için meclisten meclise, toplantıdan, toplantıya gidilecektir.
6. Onlar (Sabetaycılar) arasında katiller bulunmayacak. Hatta,
kendilerinden nefret eden başka topluluk mensuplarından kimse de
öldürülmesin.
7. Kislev ayının (Musevi yılının dokuzuncu ayı) 16’ncı günü herkes
bir ev veya mekanda toplanarak Mesih hakkında ve Mesih inancının sırrı
hakkında işittiklerini birbirlerine anlatacaklar.
8. Cemaatin arasında zina hüküm sürmesin. Beriâ vesilesinde bile hilekârlardan dolayı ihtiyatlı bulunulacaktır.
9. Yalancı şahitlikte bulunulmayacak ve kendi yakınına karşı yalan
söylenmeyecek, birbirlerini hatta ma’min olmayanları bile ihbar
etmeyeceksin.
10.Hiç kimse sarık imanına (yani cemaate mahsus olan Zahiri
müslümanlığa) zorla sokulmasın. Hatta inansa bile.. Zira, cidâl
üstadlarının zümresine (Cemaatin Oganları) mensup olanlar oraya ancak
kendiliklerinden ve, kendi gönülleri ve iradelerinin sevkiyle girerler.
11. Aralarında kıskançlar, ihtiraslılar ve kendilerine ait olmayan şeylere karşı arzu ve hırs gösterenler bulunmasın.
12. Kislev ayının 16’sındaki bayram büyük bir sevinç ile ilan edilip
kutlanacak. (Bu Sabetay’ın Edirne Sarayında müslüman edilip sünnet
edildiği Rebi’ulevvel’in 16. günüdür.)
13. Birbirine karşı iyiliksever ve merhametli davranılacak. Ve
kendisine yakın olanın arzusu kendi arzusuymuş gibi gayret gösterilecek.
14. Davud’un Mezamir’i her gün gizlice okunacak.
15. Her ay kamer’in doğuşu izlenecek ve Ayı’n yüzünü Güneş’e
çevirmesi ve Ay’la Güneş’in karşı karşıya gelip bakışmaları için duâ
edilecek.
16. Müslümanların âdetlerine onların gözlerini boyamak için dikkat
edilecek. Ramazan orucunu tatbik için sıkıntı gösterilmeyecek, kurban
içinde aynı şey yapılacak. Zahirde gözüken herşey yerine getirilecek.
17. Onlarla (Müslümanlarla) evlilik akdi yapılmayacak, nikahlanılmayacak.
18. Oğulların sünnet edilmesine itina gösterilecek. Bu, mukaddes ve seçilmiş Milletten hayasızlığı kaldırmak içindir.
Emrettiğim On Sekiz madde budur. Bunlardan bazıları “ Beriâ”
(Yaratılış) kanununa âittir. Bunun böyle oluşu, henüz İsrailoğullarının
şeytandan ve taraftarlarından intikam almaya müsait olacak güce
erişmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Güç elde edilip o tarih
geldiğinde herkes ve herşey eşit olacak. Hiçbir emir, günah ve sevap
kalmayacak. Küçük büyük herkes beni tanıyacak. Bana inanan (Ma’min)
kimselere şunu da haber vereyim: Beriâ (Yaratılış) ile Asiluth’a itina
göstersinler. Keşif ve ilham zamanına kadar ondan hiçbir şey
eksiltmesinler. Onlar o zaman hayat ağacının altına girecekler. Ve
hepsi birer melek olacaklar. İlâhî ve Ezelîirade bir an evvel tecelli
etsin. Amin. “(7)
Sabetay Sevi bu On Sekiz Emr’in yanısıra, başta 22 Mart’taki Kuzu Bayramı olmak üzere 16 ayrı bayram ihdas eder.
Sabetay Sevi, kısa bir süre sonra karısı Sarah’ın ölümünün ardından,
Selanikli Yoheved adlı bir yahudi kadınla evlenir. Bu kadına Müslüman
adı olarak Aişe adı verilir. Kayınpederi Yossef Pilosof, Abdülgafur
adını, kayınbirâderi Yossef Kerido da Abdullah Yakup adını alır.
Sabetay’ın ölümünden sonra onun mesihliğine inanan ve onun yolunda
giderek zahiren müslüman olan ma’minler daha çok Selânik’te
toplanırlar. Ancak onların önemli bir bölümü İzmir, Manisa ve Aydın
civarına yerleşir.
Önceleri, kayınbiraderi Yakub’un liderliği yürütmeye çalıştığı
cemaatte anlaşmazlıklar bölünmeler husule gelir. Sabetay’ın Berat’ta
ölümü üzerine Kayınpederi Abdülgafur oğulları ile Selanik’e
gelir.Cemaatin ileri gelenlerinin bir bölümü Yakup Kerido’nun cemaatin
başına geçmesini ister. Ve bu doğrultuda Cemaatin idaresini eline alır.
Ancak koyduğu bazı yeni kurallar, bir kısım cemaat üyelerini rahatsız
eder. Özellikle, zahirde müslüman gözükmek için Hacc dahil her türlü
dini vecibenin yerine getirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Buna
Sofyalı Mustafa Çelebi’nin başını çektiği bir grup karşı çıkar. Bunlar
Sabetay’ın öğretilerinde değişikliğin olamayacağını ileri sürerler.
Yaklaşık 200 Sabetaycı ailenin nemli bir bölümü Mustafa Çelebî’nin
saflarında yer alır. 1690 yılında Selanik’te Yakub’un evinde yapılan
toplantı sırasında oluşan bir anlaşmazlık üzerine, Mustafa Çelebî’nin
ayağa kalkarak “ Beni seven arkamdan gelsin” demesinin ardından bu
bölünme fiilen gerçekleşir. 43 Aile Yakub’a sadık kalır. Bunlara artık
Yakubîler adı verilecekti. Diğerleri ayrılır. Yakup Kerido yeni koyduğu
prensipleri sıkı sıkıya uygulamak için Mustafa adlı bir bağlısıyla
beraber Hacc’a bile gider. Hacc yolculuğu esnasında Mekke-i Mükerreme
ile Medine-i Münevvere arasında bir mevkide azgın bir devenin
saldırısına uğrar. Bu devenin ayakları altında can verir. Kendisi
Hicaz’da terk-i hayat eder ancak, arkadaşı Mustafa Hacı olarak
Selanik’e döner. Yerine, nesli olmadığı için Hacc arkadaşı Hacı Mustafa
bu grubun başına geçirilir.
Yakub Kerido’ya karşı gelerek cemaati bölen Sofyalı Mustafa Çelebî,
Karakaşlar olarak adlandırılacak olan grubu kurmuş olur. Yakub’un
grubundan ayrıldıktan 12 yıl sonra, 1702 yılında yeni reenkarnasyonu
(reincarnation) içeren mistik yorumlara girişir. Mustafa Çelebi bu
tarihte, Sabetay Sevi’nin ruhunun kendi taraftarlarından Abdurrahman
adlı bir Sabetaycı’nın oğlu Osman’da tekrar tecessüm ettiğini iddia
eder. Sözde Sabetay’ın ruhu bu çocuğa geçmiştir. Bu şekilde Mustafa
Çelebî, Osman’ı Sabetay’ın halefi olarak ilan eder. Sonra da 1716
yılında o sırada 40 yaşında olan Osman’ı Mesih olarak ilan eder. Bu
durum Karakaş cemaati içinde tartışmalara neden olur. Cemaat içinden
İbrahim Ağa adlı biri buna karşı çıkarak, Osman Ağa’nın Sabetay’ın
temsilcisi olabileceğini, ancak Mesih olamayacağını söyler. Cemaat
içinde ayrılıklar büyür. Ancak on yıl sonra 1726’da Osman Ağa ölür.
Yerine oğlu Abdurrahman geçer. Ancak İbrahim Ağa bu gruptan kendi
taraftarlarıyle birlikte tümden koparak, Kapancılar olarak
nitelendirecek olan grubu kurar. İbrahim Ağa, Sabetay’ın öğretilerinin
Sabetay’ın hayatta olduğu dönemlerdeki şekliyle korunmasını öngören
fikirler ileri sürüp, bu yönde kurallar vaz’eder.
Son günlerde medyada bir Sabetayizm lafı
Uzun süre, Müslümanlarla ihtilat etmeden, gerek Selanik’te gerekse
İzmir ve Manisa çevresinde daha çok izole bir hayat sürerler. Her ne
kadar Yakubiler, müslümanlarla ihtilatı bir şekilde ön görse de bu pek
fazla gerçekleşmez. Sabetaycılar, 18. yüzyılda gerek ticari, gerekse
siyasi alanda ciddi bir varlık gösteremezler. Yalnız Selanik ve İzmir
limanlarında ticaret dolayısıyla, yabancı tüccarlarla zaman zaman
irtibata geçerler.
Ancak 19. yüzyılın başlarından itibaren, adı geçen liman kentlerinde
yabancı tüccar ve misyonlarla irtibatlarının artmasıyla, yabancılara
ve Batı’ya açılmaya başlarlar. Ticari hayatta atılımlar
gerçekleştiriler. Ticari sahada Rum ve Ermenilere rakip olacak hale
gelirler. Capitulationlar dolayısıyla yabancılarla artan irtibatları
zamanla eğitim konusunda da Batı’ya açılma eğilimi gösterirler.
Özellikle Tanzimât sonrasında mektep ve medreselerde yer alırlar.
Ayrıca bu süre içinde Osmanlı Rumelisinin birçok yerine dağılıp
yerleşirler. Bulgaristan, Bosna, Arnavutluk, Teselya, Tırhala, Mora,
Girit, Sakız, Drama, Edirne gibi yerlerde Sabetaycı aileler oluşur.
Hata bir bölümü Balıkesir’in bazı kazalarına yerleşirler. Zamanla
müslüman ailelerle daha sıkı ilişkilere girerler. Özellikle,
Bektaşilik, Mevlevîlik, Melamilik gibi tarikatlar içerisinde yer almaya
başlarlar. Bunun ilk örnekleri, Üçüncü devre Melâmîliğinin kurucusu
Şeyh Seyyid Muhammed Nûr El-Arabî’nin Mısır’da Ezher’de tahsilini
tamamlamasının ardından Rumeli’den Yanya’ya göç etmesinden sonra
görülmüştür.
Seyyid El-Hacc Muhammed Nûr El-Arabî, Aslen Kudüslü Seyyid İbrahîm’in
oğlu olup, 1228 Hicri tarihinde Mısır’da Mahalletu’l-Kübra kasabasında
doğmuştur. Ezher’de tahsilini tamamlamış ve Nakşibendi tarikatına
girmiştir. Sonradan, Bugün Yunanistan’ın Arnavut bölgesinde kalan Yanya
şehrine göçmüştür. Nakşibendî-Müceddidîliğin, Melâmiyye kolunu
kurmuştur. Bunun dışında Muhammed Nûr El-‘Arabî, Halvetî Şa’bânî,
Ekberî ve Uveysî silsilesine de sahip olmuştur. 19. yüzyılda Melamîliği
tekrar canlandırmıştır. Bir çok ünlü halifesi vardır. Fatih türbedârı
‘Amiş Efendi, Tibyânu’l-Vesâil sahibi Harîrîzâde Kemaleddîn Efendi
bunlar meyanındadır. Yanya’dan sonra Selânîk ve Üsküp’te ikâmet eden
Muhammed Nûr El-‘Arabî son olarak Ustrumca’da ikamet etmiş ve 29
Cemaziyelahir 1305 tarihinde burada vefat ederek, vefat ettiği odada
gömülmüştür. Tasavvufta Melâmet ve Vahdet-i Vücud ekolüne bağlı olan,
Nûr El-‘Arabî Hazretleri 17’si Arapça, diğerleri Türkçe olmak üzere 55
civarında eser kaleme almıştır. Buna karşın, Selânîk ve Üsküp’te
kendisine intisap edenlerin önemli bir bölümü Sabetaycı kökenliydi.
Bunlar arasında, Ali Örfî, Usturumcalı Hacı Süleyman Bey, Selânîkli
Osman Zevkî Bey önde gelenlerdendi. Şeyh Muhammed Nûr El-‘Arabî’nin
vefatından sonraları, Rumeli ve İstanbul’da Melâmilik genellikle
Sabetaycıların kontrolünde bulunmuştur. (8) Hatta, Üçüncü devre
Melâmiliğine ait dergâhların bazıları, aynı zamanda gizli Sabetaycı
sinagogları olarak faaliyet göstermekteydi.Halen de İstanbul ve İzmir’de
az sayıdaki Melâmîlerin çoğunluğu Sabetaycı kökenlilerden
oluşmaktadır.
Üçüncü devre Melâmîliğinin yanısıra, Sabetaycı kökenliler, 19.
yüzyıldan itibâren Mevlevîlik, Bektâşîlik ve Celevetîlik gibi
tarikatlarda yoğun bir şekilde yer almışlardır.
Mevlevî tarikatındaki bunun ilk önemli örneği, Selânikli Mevlevî
Es’ad Dede’dir. Hüseyin Vassâf, Mehmed Es’ad Dede ile ilgili yazmış
olduğu ancak basılmamış halde kalan “Es’adnâme” adlı eserinde, Esad
Dedenin hayatını anlatırken şu şekilde başlangıç yapar:
“Arif-i esrar-ı Mesnevî Mehmed Es’ad Dede, Selânîk tüccarından ve
avdetî (Dönme) lerden Receb Efendi’nin sulbünden 1259 Hicri, 1258 Rumî
(Milâdi 1843) tarihinde dünyaya gelmiştir. Mahall-i vilâdeti Selânîk’te
Kadı Abdullah Efendi mahallesidir.
Hususi muallimden tahsil-i ilme başlayıp, henüz sinn-i büluğa vâsıl
olmadığı bir çağda iken âlem-i menâm (Rüyâ) da görür ki, bir kuyuya
düşmüş; Server-i âlem (SAV) Efendimiz Hazretleri şeref-zâhir olup
mübârek yed-i saâdet-münevverlerini uzatıp Cenâb-ı Es’ad’ı
kurtarmıştır.
İşte bu neş’e onun hâlini diger-gûn etmiş, mertebe-i celîle-i
islâmiyyet’de sâhib-i makâm ve nâil-i merâm olmasına sebeb-i lutf-i
İlâhî olmuştur.” (Hüseyin Vassâf, Es’adnâme , Shf. 3) (9)
Hüseyn Vassâf’a göre İslâm’a bu rüya sonucunda iyice ısınıp bağlanan
Mehmed Es’ad önce Selânik’te bazı hocalarda tahsil görür. Selanik
Vilayet kaleminde bir süre çalışır. O sırada Selanik’te Bedevi tarikatı
şeyhlerinde Şeyh Osman Efendi diye birisine bağlanır. Sonra da
İstanbul’a gelerek medreselere girer uzun zaman medrese tahsili görür.
Kısa zamanda zekasıyla temayüz eder. Birçok kitap okuyup, toplar geniş
bir kütüphane kurar. Çeşitli dini ilim dallarında icazetler alır. Ders
okutmaya başlar, birçok talebesi olur. Fatih’teki Tahir ağa tekkesi,
Yenikapı Mevlevihânesi ve Kasımpaşa Mevlevihanelerinde bulunur.
Buralarda Mesnevi dersleri okutur. Altı kez Hacc ve Umre yapar. Bir çok
kimseye icâzet verir. İcazet verdikleri arasında, Es’adnâme kitabının
müellifi Hüseyin Vassâf, Tahiru’l-Mevlevî (Tahir Olgun, Yenikapı
Mevlevihânesi’nin ünlü Mesnevihanlarından olup, bir çok eser telif
etmiştir. Şapka kanunununun ardından, İstklâl mahkemesinde, İskilipli
Atıf Hoca ile birlikte yargılanmıştır. Birçok eseri yayınlanmış olan
Tahiru’l-Mevlevî 1951 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Mezarı
Eyüp’te kırkmerdivenlerdedir.), Şeyh Muhammed Zâhid El-Kevseri gibi
ulema ve maşayihten ünlü kimseler vardır. Mehmed Es’ad Efendi,
1329/1914 tarihinde vefat etmiş olup, Kasımpaşa Mevlevihanesi
mezarlığına defnedilmiştir. Ancak, mezarı Mevlevihanedeki diğer
mezarlar gibi tekkelerin kapatılmasının ardından 1926’da yok edilmiştir.
Mevlevî Es’ad Dede bir kısmı Arapça ve Farsça olmak üzere 16 eseri
vardır. Farsça gramerle alakalı olarak “ Numune-i Kavâid-i Farsi” adlı
bir eseri basılmıştır. Vakfettiği yazma eserlerin 700 cilde yakını
bugün Beyazıt Devlet kütphanesindendir. Günümüzdeki ünlü Sabetaycı
Bezmenler ailesi bu zâtın neslinden gelmektedir.
Mevlevîlik’teki ikinci önemli Sabetaycı’da Selanik Mevlevihanesi
şeyhi İshak Dede olayıdır. Karakaş Sabetaycılarının önemlilerinden olan
, İshak Dede Mevleviliğe intisabından bir süre sonra Selanik
Mevlevihanesinin postnişînliğine yükselir. Aynı zamanda güçlü bir
sabetaycılık eğitimi de alan İshak Dede, Mehmed Es’ad Dede’nin aksine
Sabetaycı geleneği ve inancı gizliden güçlü bir şekilde sürdürür.
Sabetaycılar içerisinde hahamlık (Ogan) mevkiine yükselir. Selanik’teki
Sabetaycı mezarlığının bitişiğinde olan Mevlevîhanenin şeyhi olarak
maruf günlerde Mevlevî ayin ve erkânını sürdürdüğü gibi, bu
mevlevihanede çifte kimlikli müritleriyle birlikte gizliden Sabetaycı
ayinlerini de sürdürür. Mübadele sonrasında İzmir’e gelen İshak Dedenin
ölüm tarihini tesbit edemedik. Dışişleri Eski bakanı Prof. Dr. Emre
Gönensay İshak Dede’nin torunlarındandır.
Sabetaycılar, Melamilik ve Mevlevilik dışında en güçlü bir şekilde
Bektaşilik tarikatında yer alırlar. Başta, Selanik, Serez, Drama,
Üsküp, Teselya, Batı Trakya ve Edirne olmak üzere İzmir Ve Manisa’da
yoğun bir biçimde Bektaşilik tarikatına nüfuz ederler. Bektaşiliğin
geniş meşrepliliği onları nüfuzunu çok daha kolaylaştırır. Sonradan
İstanbul’daki bazı Bektaşi tekkelerine de ciddi bir şekilde nüfuz
ederler. Bugün bile gerek Rumeli’de gerekse İzmir, Aydın ve İstanbul’da,
hatta Ankara’da Bektaşilerin önde gelenlerinin önemli bir bölümü
Sabetaycılardan oluşmaktadır. Bektaşilikte yer alan Sabetaycıların bir
bölümünü şu şekilde sıralaya biliriz. Sabetaycı ve Mason Mesut Koman
Baba, Kazlıçeşme Bektâşî Tekkesi son postnişîni Sabetaycı Küçük
Abdullah Baba, Sabetaycı ve Mason üstadı Teoman Güre (İlhâmî
)Halifebaba, İzmir’de hazine avukatlığı yapmış olan Sabetaycı Feyzi
Akeren Baba, Selânikli Ali Aydın Baba, Mason ve Sabetaycı Yenişehirli
Hüseyin Hüsnü (Erdikut) Baba, (10) Sabetaycı Hüseyin Coşkun Eren,
Sabetaycı Prof. Ragıp Üner, Mustafa Kemal Atatürk’ün başhekimi Sabetaycı
Dr. Hasan Ragıp Erensel Halifebaba, Sabetaycı Ali Gâlip Eren
Halifebaba, Kazlıçeşme Bektâşî Tekkesinin haziresinde medfun olan Tabip
Binbaşı Sabetaycı Haydar Bey. (11) Emekli Albay Sabetaycı Cavid Aker
Baba, Emin Uras Baba, Eski Ziraat vekili Sabetaycı Nedim Ökmen, Ali
Oktay Cever, (12) Besim Berkmen, Cevdet İşçimen.
Sabetaycılar, Tarikatlerin yanısıra, ticari alan başta olmak üzere
diğer alanlarda da boy göstermeye başlarlar. İlkin en önemli adımları
eğitim alanında atarlar. Fransız Ve Türkiye Yahudilerinin birlikte
Selanik, İzmir gibi Batıya açık ticari liman kentleri baş ta olmak
üzere faaliyete geçirdikleri Alliance Israélite okulları (13)
buralardaki Sabetaycıların ilgi göserip devam ettikleri okullar
olmuşlardır.
DİPNOTLAR:
1) Gershom Scholem’in “ Sabbatai Sevi, The Mystical Messiah” adlı 1000
sahifelik hacimli eseri, Princeton University Press, USA. 1973, 1975,
1989.
Prof Avram (Abraham) Galante’nin “ Sabetay Sevi Ve Sabetaycıların
Gelenekleri” adıyla tercüme edilen Fransızca çalışması, Zvi-Geyik
Yayınları, 2000, İstanbul;
John Freely’in “ Kayıp Mesih” başlığıyla tercüme edilen çalışması, Türkçe Tercümesi: Remzi Kitabevi, 2004, İstanbul;
Ilgaz Zorlu’nun “ Evet, Ben Selanikliyim” kitabı, Zvi-Geyik Yayınları, 8. Baskı, İstanbul;
İbrahîm Alaettin Gövsa’nın “Sabatay Sevi” kitabı bunların başlıcalarıdır.
2) Abraham Galanté, Nouveaux Documents sur Sabbetai Sevi:
Organisation et us et coutumes de ses adeptes. Fratelli Haim Kğıtçılık
ve Basımevi, Istanbul, 1935; Sabetay Sevi Ve Sabetaycıların
Gelenekleri, Zvi-Geyik Yayınları, İstanbul, 2000. pp. 57-59
3) Gershom Scholem, Sabetay Sevi’nin Ağustos 1676 tarihinde, Eylül
ayındaki Yom Kippur bayramı dolayısıyle Berat’taki yahudi cemaatine
yazdığı mektubun tıpkıbasımını yayınlamıştır. Sabetay Sevi’nin Yom
Kippur bayramında okunmak üzere cemaatten bir dua kitabı talep ettiği
mektubun aslı, Kudüs’teki Ben-Zvi Enstitüsündedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder