1950-1980 MADENCİLİK SEKTÖRÜ
1950’li yılların
ikinci yarısında Etibank bor tuzlarıyla ilgilenmeye başlar. Çeşitli sıkıntılara
rağmen bor türevlerini üretip ihraç etme başarısını göstermiştir. Etibank’ın
üretime başlamasından sonra (1960) üretim 97.5 bin tona yükselmiştir.
1958 yılından sonra
bor yataklarına ciddi yatırımlar yapılmıştır. Bor türevlerini üretecek
fabrikanın yabancılar tarafından kurulmayacağını, oyalama politikalarının devam
edeceğini anlayan hükümet, Polonya Polimax kuruluşuyla temasa geçerek 1 Haziran
1964 yılında Bandırma Boraks ve Asit Borik -Fabrikalarının temelini atarlar.
Batı’nın, bu
yıllardaki ülkemizin madenlerini, hammadde olarak götürme anlayışı, zaman zaman
günümüzde de devam etmiştir. Örneğin, 1980’li yılların başlarında arama
çalışmaları tamamlanan Trona, başta FMC, Solvey ve RTZ gibi firmaların yıllarca
oyalamaları sonucu bir türlü üretime geçilememiştir. Ancak bu konuda
Türkiye’nin de üretimi sağlayacak gereken stratejileri gösterebildiğini de
söylemek zordur.
Dünya bor
rezervlerinin %60’ını elinde bulunduran ülkemizin, dünya pazarında söz sahibi
olması, bor üretimini artırması, nihai ürünlere yönelmesinin doğruluğu 70 li
yıllarda tartışılmış ve 2172 sayılı yasa ile tüm bor sahaları Etibank’ a
devredilerek tekel olarak kamunun eline geçmiştir.
Bor yataklarının
üretimi ve pazarlanması Kamu işletmeciliğine geçtikten sonra arama
çalışmalarına hız verilmiş, rezervler 2 milyar tona çıkmış, nihai ürün eldesine
yönelik politikalar geliştirilmiş, uzun yıllar 25-30 milyon dolar olan yıllık
ihracatlar, bugün 250 milyon dolarlara ulaşmıştır. Günümüzde bu tablo da
yeterli olmamakta, uç ürünlere yönelik endüstriyel yatırımların süratle
gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin
sanayileşmesini istemeyen Batı’lı ülkeler borda oynadıkları oyunları diğer
madenlerde de uygulamışlardır. Antalya Elektrometallurji Sanayi A.Ş’nin
kurulması çalışmalarında, Fransız Pechiney-Compadec Grubu, Etibank’ la yaptığı
uzun görüşmeler ve oyalamalar sonucu, hisselerin %60’ı Etibank’ın, %40’ı
Fransız Grubunun olmak üzere bu şirketin kurulmasına karar verilir. İthal edilecek
hizmet ve malzeme karşılığı olan 3.5 milyon doların 715 bin doları Fransız
grubunun sermaye iştiraki, kalan kısmı ise kredi olarak verilecektir. Sonradan
fabrikanın Türk lirası maliyeti yükseldiği, dışardan işletme sermayesi de
getirilmediği için Pechiney’nin payı %20’ye inmiştir. Kurulacak olan tesiste
8000 ton düşük karbonlu ferrokrom ve 4000 ton karpit üretilecektir.
Üretilen
ferrokromların ihracatını Fransız şirketi yapacaktır. Fiyatın düşük
gösterilmesi nedeniyle şirket Etibank’a borçlarını hiçbir zaman ödemeyerek,
tesisin ekonomik olarak sıkıntıya girmesine neden olmuştur. 1960 yılında
şirketin Genel Müdürü Ankara’ya çağrılarak fabrikayı kurmaya mecbur edilmiştir.
Pechiney firmasının oyalama taktikleri uzun yıllar devam eder. Uzun mücadeleler
sonucu mahkemenin taktir ettiği bedelin %10 fazlasıyla şirket 97 milyon 200 bin
TL bedelle Etibank tarafından satın alınır. Şirket, Etibank’a geçtikten sonra
Pechıney nin 270 dolara ihraç ettiğini belirttiği ferrokromun tonu 500 dolara
ihraç edilmeye başlanmıştır. Şirket zarardan kurtularak kara geçmiştir
1957 yılında
Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ) kurularak,taşkömürü ve linyit üretimi,
dağıtımı ve satışları Etibank’tan alınarak bu kuruluşa verilmiştir. 1950
yılında elektrik üretimi 789.5 milyon kWh’ dan 1959 yılında 2.587 milyon kWh’ a
yükselmiştir. Linyit üretimi 1957 yılında 1.7 milyon ton iken, I. Beş yıllık
plan dönemi sonunda 2.7 milyon ton/yıl’a, II. Beş yıllık plan dönemi sonunda 5
milyon ton/yıl’a yaklaşmıştır. 1974 dünya petrol krizi sonucu ve petrolün
ağırlıklı olarak ithalatla karşılanması, yeni değerlendirmelere neden olmuştur.
Türkiye’de kömüre dayalı termik santrallerin kurulmasına karar verilmiştir.
Dağınık haldeki linyit sahalarının havza haline dönüştürülmesi ve santrallerin
kurulması çalışmalarına başlanmıştır. 1978 yılında çıkarılan 2172 sayılı yasa
ile linyit sahalarının devletleştirilmesi gerçekleştirilmiş ve bu sahalara
dayalı termik santraller kurulmuştur. 1975-1990 yılları arasında yapılan
yatırımlar sonucu 4-5 milyon ton/yıl olan kömür üretimi, 50 milyon ton/yıl’a
çıkmıştır. Kömüre dayalı termik santraller, bugün, kurulu gücün yaklaşık %30’u
düzeyindedir. Kömür aramalarına hız verilerek toplam linyit rezervi 8.4 milyar
tona çıkarılmıştır.
Demir çelik üretimi
sanayinin en önemli girdisidir. 1937 yılında temeli atılan Karabük Demir Çelik
Entegre Tesisleri, 1939 yılında yıllık 140 bin ton kapasite ile işletmeye
alınmıştır: Daha sonra yüksek fırın kapasitesi 800 bin tona, çelikhane
kapasitesi de 680 bin tona çıkarılmıştır.
1970 yılında üretime
alınan İskenderun Demir Çelik Fabrikaları Entegre Tesisleri’nin bugünkü
kapasitesi 2.2 milyon ton/yıl’dır. Yassı mamül üretmek üzere, A.Ş olarak,
Erdemir Fabrikaları kurulmuştur.
1950’li yıllarda
Toros Dağları’nın kuzeyinde boksit rezervlerinin olduğu bilinmektedir. Bu
cevherlere dayalı olarak alüminyum tesislerinin kurulması için çalışmalara
başlandı. O yıllarda kullanılan elektrik enerjisinin birim fiyatının çok düşük
olması nedeniyle (1 ton alüminyum için 18-20 bin kWh elektriğe ihtiyaç vardır)
uygun bulunmuştur. 1959 yılında yakın doğuda alüminyum tesisi kurmak isteyen
dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Reynolds Corp. fabrikayı Türkiye’de
kurmaya karar verir. 1960 yılında Ankara’da yapılan görüşmelerde bir sonuca
varılamadı. Reynolds Grubu fabrikayı kurmaktan vazgeçti. MTA Seydişehir’de 1962
yılında başlattığı aramalar sonucu 25 milyon ton görünür boksit rezervi tespit
etti. SSCB ile yapılan görüşmeler sonucu 1965 yılında fabrikanın kurulması
kesinleşir. 60 bin ton alüminyum, 26 bin ton yarı mamul üretecek bir tesisin kurulması için anlaşma imzalanır.
Böylece, Türkiye kendi sanayisi için önemli bir girdi sağlayacak Seydişehir
Alüminyum Tesislerine sahip olmuştur.
Batı, Türkiye’nin
sanayileşmesini hızlandıracak yeni teknolojileri vermekte istekli değildir.
Ülkenin alüminyum ve demir çelik sanayisini kurmasını Batılı tekeller
arzulamadılar. Sovyet kredisi ile Seydişehir’de alüminyum tesisleri kuruldu.
Tesisin temel atma töreninde Sovyet Büyükelçisi yaptığı konuşmada “Siz Batıdan
bu teknolojiyi istediniz, ama Batı size bu teknolojiyi vermedi, biz veriyoruz”
dedi. ( Fuat KARAYAZICI-1996 Madencilik Bülteni Sayı 50)
1960’lı yıllarda
kamunun, özel sektörün ve yabancı sermayenin ortaklığı ile madencilik alanında
yeni kuruluşlar oluşturuldu. Bu kuruluşlar, Karadeniz Bakır İşletmeleri
(KBİAŞ), ÇİNKUR, KÜMAŞ, ve ERDEMİR’ dir. KBİ 1968 yılında 300 milyon lira
sermaye ile 6 bankanın ve özel sektörün iştirakiyle Murgul ve Küre’deki bakır
yatakları işletmek amacıyla kurulmuştur. Üretilen bakır konsantrelerinin
Samsun’daki fabrikada blister bakır haline getirilmesi ile görevlendirilmiştir.
Samsun Blister Bakır Tesisleri’nin yıllık kapasitesi 65 bin tondur. Ancak %60
kapasite ile yılda 40000 ton civarında üretim gerçekleştirilmektedir. Ülkemizin
blister bakır ihtiyacı yaklaşık 110 bin ton/yıl civarındadır. Türkiye yılda 70
bin ton blister bakır ithal etmektedir. Ülkemizdeki bakır rezervlerinin
azalarak, yaklaşık 10-15 yıllık bir ömrünün kalması, ithalatın gelecekte daha
da artacağının izlenimlerini vermektedir.
ÇİNKUR, uzun yıllar
ülkemizdeki çinko yataklarını değerlendirmiş ve 1995 yılında
özelleştirilmiştir. Kümaş da 1996 yılında özelleştirilmiştir.
Devlet ve özel
sektörün ortak olarak kurduğu bu kuruluşlarda, özel sektörün sermaye artırımına
katılmaması nedeniyle, devletin hisseleri %99’a çıkmıştır. Bu uygulamanın
başarılı olduğu söylenemez. Nedenleri araştırılmalıdır. Madencilik sektörünün
riskli olması ve uluslararası piyasalardaki fiyat dalgalanmaları sonucu, bazı
yıllar zararla kapanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder