29 Nisan 2012 Pazar

Titanlar Ve On İki Büyük Olymposlular


Yunanlılar evreni Tanrıların yarattığına inanmazlardı. Onlara göre evren, Tanrıları
yaratmıştı. Tanrılardan önce yer ve gök vardı. Titanlar onların çocukları, tanrılar
da torunlarıydı.

TİTANLAR VE ON İKİ BÜYÜK OLYMPOSLULAR

Yaşlı Tanrılar diye anılan Titanlar, çağlar boyunca evreni elinde tutmuşlardı. Son
derece güçlü ve iriydiler. Sayıları çoktur ama Mitologya' da hepsi de önemli
değildir. En önemlileri KRONOS'dur (Latincede ATURNUS). Oğlu Zeus kendisini tahttan
indirene kadar öteki Titanlar yönetmiştir. Romalılara kalırsa, Jüpiter(Zeus'un
Latince adı) tahta çıkınca Saturnus İtalya?ya kaçıp Altın Çağ' ı getirmiştir. Bu
barış ve mutluluk dönemi de, kendi başta kaldığı süre boyunca sürmüştür.


Adı anılabilecek öteki Tanrılar şunlardır: OKEANOS, dünyayı kuşattığı ileri sürülen
ırmak; karısı TETHYS; HYPERION, güneşin, ayın, şafağın babası; adı adalet anlamına
gelen THEMİS; omuzlarında dünyayı taşıyan ATLAS ile insanlığın kurtarıcısı
PROMETHEUS?un babası İAPETOS. Zeus? un başa geçmesiyle sürülmeyip kendilerine daha
önemsiz yerler verilen Yaşlı Tanrılar da bunlardır işte.

Titanların yerini alan tanrıların en güçlüleri On İki Büyük Olymposlulardır.
Olympos? da yaşadıkları için bu ad verilir kendilerine. Olympos' un ne olduğu kolay
kolay anlatılamaz. Bir tepedir Olympos; bazıları onun, Yunanistan' ın en yüksek
dağı, Tesalya?daki Olympos olduğunu söylerler. İlk Yunan şiiri İliada? da Zeus ötesi
tanrılara, "çok yamaçlı Olympos' un en yüce tepesinden" seslenir; bu bölüme göre
Olympos?un bir dağ olduğu apaçık ortadır. Ama biraz ilerde yine Zeus, isterse
yeryüzünü de, denizleri de, Olympos' un tepelerinden birine asabileceğini belirtir;
bu bölüme göre ise Olympos' un bir dağ olmadığı apaçık ortadadır. Gök de değildir
Olympos. Homeros, Poseidon?un denizi, Hades?in yer altı, Zeus' un da gökyüzü Tanrısı
olduğunu söyler. Yine de hep birlikte Olympos' da oturular.

Olympos'a mevsimlerin koruduğu, bulutlardan meydana gelmiş, büyük bir kapıdan
geçerek girilirdi. İçeride tanrılar oturur, uyur, ambrosia yiyip nektar içer,
Apollon'un lirini dinlerlerdi. Tanrısal bir aile meydana getiriyordu oniki
Olymposlular...

ZEUS (JUPITER), başkan
POSEIDON (NEPTUNUS), Zeus' un erkek kardeşi.
HADES, öteki adı PLUTON, Zeus' un erkek kardeşi.
HESTIA (VESTA), Zeus' un kız kardeşi.
HERA (IUNO), Zeus' un karısı.
ARES (MARS), Zeus ile Hera' nın oğlu.
HEPHAISTOS (VULCANUS), Hera' nın oğlu, Zeus' un oğlu olduğu da söylenir.

Zeus' un çocukları:

ATHENA(MINERVA).
APOLLON.
APHRODITE (VENUS).
HERMES (MERCURIUS).
ARTEMIS (DIANA).

ZEUS (JUPITER)

Zeus ile kardeşleri, evreni paylaşmak için Kur' a çektiler. Deniz Poseidon' a, yer
altı Hades' e düştü. Zeus da böylece başkan, Gök' ün hükümdarı, Yağmur-Tanrısı,
korkunç şimşeği fırlatan Bulut-Toplayıcısı oldu. Gücü, bütün öteki Tanrıların
güçlerinin toplamından da büyüktü. İliada' da ailesine şöyle der: "Herkesten
güçlüyüm ben. Altın bir halat bağlayın gökyüzüne; tanrılar, tanrıçalar, hepiniz
ucundan tutun. Zeus' u çekemezsiniz. Ama ben, istersem çekerim. Olympos' un
tepelerinden birine bağlarım halatı, her şeyi, yeri de, denizi de asarım."

Ama her şeyi bilemezdi Zeus, aynı anda her yerde birden bulunamazdı. Ona karşı
koyanlar, onu aldatanlar çıkmıştır. İliada' da Poseidon da, Hera da onu kandırır.
Bazen Kaderin kendisinden üstün olduğu söylenir.

Durmadan aşık olur Zeus, kadınların peşinden koşar; bunu Hera' dan saklamak için de
bütün ustalığını kullanır, yalanlar söyler. Bu durum şöyle açıklanmıştır: Bazı
şehirlerin inandığı, bağlandığı tanrıların yerini Zeus almış, zamanla ilk tanrıyla
birleşerek bir tek varlık olmuştu. İlk tanrının karısı da, ondan sonra Zeus' un
karısı diye bilinmişti artık. Yunanlılarn bu sonsuz aşk serüvenlerinden pek
hoşlanmadığı ileri sürülebilir.

Zeus; aşk ve kadın yüzünden ululuğunu kaybetmemiştir. İliada'da Agamemnon şöyle der:
"En büyük, en yüce, fırtına bulutlarının tanrısı Zeus, göklerde yaşayan." Troia' da
Yunan Ordusuna, "Zeus Baba' nın, sözlerinden dönen yabancılara hiç yardım etmediği"
söylenir. Zeus hakkında iki karşıt yargı, uzun süre yanyana sürüp gitmiştir.

Karşı konulmaz bir kalkanı vardır Zeus' un. Kuşu kartal, ağacı eşeydi. Tapınağı,
meşe ağaçları arasında, Dodona' daydı. Bakıcılar meşe yapraklarının hışırtılarını
yorumlayarak onun dileğini anlamaya çalışırlar.

HERA(IUNO)

Hera, Zeus' un karısı ve kız kardeşiydi; Okeanos ile Tethys tarafından büyütülmüştü.
Şairlerin pek ilgisini çekmemiş bir tanrıça olan Hera, ilk şiirlerden birinde şöyle
anlatılır:

"Altın-Taht Hera, ölümsüzler kraliçesi,
Güzellikte en üstünleri, yüce tanrıça,
Ulu Olympos' daklerin hepsi sayarlar seni
Gökler tanrısı Zeus kadar bağlıdırlar sana."

Bu yüce tanrıça, Zeus' un aşk serüvenlerine adları karışan kadınları cezalandırmakla
ün salmıştır. Suçlu olup olmadıklarına, Zeus tarafından kandırılıp
kandırılmadıklarına bakmamıştır bile. Yalnız o, kadınlara değil, o kadınların
çocuklarına da kötülük etmiştir. Bir Troialı, evrende Hera' dan daha güzel bir kadın
bulunduğunu söylemeseydi, Troia Savaşı diye bir şey olmayacaktı. Hera' nın
kıskançlığı ve kini yüzünden Troia şehri yakılıp yıkılmıştır denebilir.

Önemli bir öykü, Altın Post öyküsü, bir yana bırakılırsa Hera kahramanları,
kahramanlığı desteklemiştir. Yine de, her evde saygı gösterilirdi kendisine; bu da,
evliliğin ve evli kadınların koruyucusu olmasına bağlıdır. Doğum sırasında kadınlara
yardım eden Eileithyia, Hera' nın kızıydı. Kutsal hayvanları, inek ile tavus kuşunu
severdi(korurdu), şehri de Argos' du.

POSEIDON (NEPTUNUS)

Deniz Tanrısı olan Poseidon, Zeus' un kardeşiydi; önem bakımında da hemen ondan
sonra gelirdi. Ege Denizi' nin iki yanında oturan Yunanlılar balıkçıydılar, bu
yüzden deniz tanrılarına büyük saygı gösterirlerdi. Deniz diplerinde büyük bir
sarayı olan, yine de günlerini Olympos' da geçiren Poseidon' un karısı, Titan
Okeanos' un torunu Amphitrite' ydi.

Önemli bir özelliği vardır bu tanrının; insanlara ilk atı o vermiştir. Bu özelliği,
edebiyatta tanrılığının yanı sıra işlenmiştir:

"Poseidon efendimiz, bu yüceliği sen verdin bize,
Güçlü atları, genç atları, derinlikler yasasını sen verdin."

Fırtınayı başlatmak, durgunluğu getirmek de onun elindeydi:
"Buyurdu, fırtına rüzgarı yükseldi,
Denizin dalgaları da."

Rüzgarlar, dalgalar ne kadar yükselirse yükselsin, Poseidon altın arabasına binip de
denizin üstünde dolaşmaya başlayınca ortalığı bir durgunluk, bir sessizlik, bir
dinginlik yayılırdı. "Toprak-Titreten" de derlerdi Poseidon' a; Deniz tanrısı,
yanında taşıdığı üç uçlu mızrağıyla gönlünün dilediğini sarsar, titretirdi.

Atlarla ilgilendiği kadar boğayla da ilgilenirdi; ama boğa, başka tanrılarla da
bağları olan bir hayvandır.

HADES (PLUTON)

Olymposlular arasında üçüncü kardeş olan Hades, kur'ada yeraltını seçmiş, ölüleri
yönetmeye başlamıştır.Toprakta gizli değerli madenler yüzünden Pluton, Zenginlik
tanrısı diye de adlandırılmıştır. Yunanlılar gibi Romalılar da Hades derlerdi ona;
bazıları, Latincede zengin anlamına gelen "Dis" kelimesini onun adı olarak
benimsemişlerdir.

Pek ünlü bir başlığı vardı Hades' in, kim giyse görünmez olurdu. Karanlık ülkesinden
kolay kolay ayrılmaz, Olympos' a oldukça seyrek giderdi; zaten kendisini orda iyi
karşılamazlar, ağırlamazlardı. Acımayan bir tanrıydı, ama doğruluğu, adaleti
severdi. Korkunçtu, ama kötü bir tanrı değildi. Karısı, yeryüzünden kaçırarak aşağı
dünyanın kraliçesi yaptığı Persephone (Proserpina) idi.

Ölüler tanrısıydı Hades; ama kendisi, Yunanlıların Thanatos dedikleri Ölüm' le
karıştırmamalıdır.

PALLAS ATHENA (MINERVA)

Zeus' un kızıydı; annesi yoktu. Bebek olarak değil de, büyümüş olarak, zırhlar
içinde çıkmıştı Zeus' un kafasından. İlk şiirlerde, bu arada İliada' da acımak nedir
bilmeyen, katı yürekli, duygusuz bir savaş tanrıçası diye tanıtılır; aslında, ülkeyi
saldırılardan koruyan bir tanrıçaydı Athena. Bir başka özelliği, Şehir tanrıçası
olmasıydı; uygarlığın, el sanatlarının, tarımın koruyucusu, dizginin yaratıcısıydı;
atları ilk ehlileştiren oydu.

Zeus, çocukların içinde en çok Athena' yı severdi; ona güvenir, korkunç kalkanını,
yakıcı silahı şimşeği yalnız onun taşımasına izin verirdi.

Üç erden (bakire) tanrıça arasında en önemli olan Athena' ya Erden Parheos,
tapınağına da Parthenon adı takılmıştır. Sonraları yazılarda şiirlerde, akıl, mantık
ve saflığın birleşiminden meydana gelmiş bir kavram olarak ele alınmıştır.

Athenai Şehri (Atina), ağacı kendi yarattığı zeytin, kuşu da baykuştu.

PHOIBOS APOLLON

Zeus ile Leto (Latona)' nın oğlu Apollon, Delos adasında doğmuştu. "Tanrıların
içinde en Yunan tanrı" diye bilinirdi. Olymposluları altın liriyle eğlendiren, çok
uzaklara ok atabilen, hastaları iyileştiren, iyileştirme sanatını hastalara ilk
öğreten gümüş yayın efendisi okçu tanrı olarak yunan şiirlerine geçmiştir.

Karanlık nedir bilmeyen Işık Tanrısı, yalan nedir bilmeyen Doğruluk Tanrısı da
derledi ona:

"Ey Phoibos, doğruluk tahtından,
Dünyanın kalbindeki yerinden
Sesleniyor musun insanlara?
Hiç yalan söylenmiyor, Zeus' un buyruğuyla,
Doğruluk sözünü karartacak gölge yok.
Ölümsüz bir hakla mühürlendi Zeus
Apollon' un onurunu, konuştuğu zaman
Herkes inansın diye sarsılmaz bir inançla."

Parnasson' un yamaçlarındaki tapınağı Delphoi' nin mitologyada önemli bir yeri
vardır. Bu tapınaktaki kutsal kaynağın adı Kastalia, ırmağın adı da Kephissos' du.
Delphoi, dünyanın ortası olarak bilinirdi, yalnız Yunanistan' dan değil bütün
dünyadan ziyaretçiler gelirdi oraya. Doğruyu arayanlar sorularının cevaplarını orda
bulurlardı.

Değişik adları vardı Apollun' un. Yukarda sayılanların yanısıra, Kurtlar Tanrısı,
Fareler Tanrısı, Güneş Tanrısı da denirdi ona. Zaten Phoibos "ışıldayan" anlamına
gelmektedir. Burada asıl Güneş Tanrısı' nın , Titan Hyperion' un oğlu Helios
olduğunu belirtmek gerekir.

Apollon' un en önemli özelliği, insanlarla tanrılar arasında bağlar, ilgiler kurmuş
olmasıdır. Tanrıların isteklerini insanlara bildiren, onlara tanrılarıyla nasıl iyi
geçinebileceklerini söyleyen, aralarını bulan hep Apollon' du. Ağacı defneydi.
Yaratıların çoğu onun için kutsaldı; ama yunus ile kargaya ayrı bir sevgi beslerdi.

ARTEMİS (DIANA)

Apollon' un ikiz kardeşi, Zeus ile Leto' nun kızlarıdır. Olympos' daki üç
erden(bakire) tanrıdan biri de oydu;

"Yaradılışa aşkı karıştıran Altın Aphrodite,
Bükemez, avlayamaz üç yüreği; erden, Vesta,
Savaştan, ustaların sanatından başka bir şey düşünmeyen Athena,
Ve Artemis, koruları, vahşi avları seven dağlarda."

Kadın olmasına rağmen tanrılar içinde Baş-Avcı Artemis' di. Çok iyi bir avcıydı.
Gençleri, yavruları severdi. Yine de, Troia' ya gitmek isteyen Yunan donanması,
Artemis' e genç bir kız kurban edinceye kadar yola çıkmamıştı. Başka öykülerde katı
yüreklidir Av Tanrıçası. Bir kadın acı çekmeden, ansızın ölürse onun gümüş oklarıyla
ölmüş demektir. Phoibos' un güneş olduğu belirtilmişti; Artemis de Ay anlamına gelen
Phoibe ve Selene (Latincede, Luna) adlarını almıştır. Aslında Phoibe bir Titan,
Selene de Apollon' la ilgisi olmayan bir Ay Tanrıçasıydı. Apollon' la karıştırılan
Helios' un kızkardeşi olduğu için bazı kişiler onu Artemis sanmışlardır.

Hekate ile de bir tutulur Artemis. Bazı şairlere göre, gökte Selene, yeryüzünde
Artemis, yeraltında ve karanlığa büründüğü zamanlar gökyüzünde Hekate' dir.

Selvi onun için kutsaldı; yabani hayvanların hepsini, özelliklede geyiği, severdi.

APHRODITE (VENUS)

Ölümlülerin de, ölümsüzlerinde akıllarını çalan Aşk ve Güzellik Tanrıçası;
kalplerine girdiği kimselere alayla gülen Kahkaha Tanrıçası; karşı konmaz Tanrıça...

İliada' ya bakılırsa, Zeus ile Dione' nin kızlarıdır; ama daha sonra yazılan
şiirlerde deniz köpüklerinden doğmuş olduğu anlatılmıştır (Aphros, Yunancada köpük
anlamına gelir). Bu doğum, Kythera yakınlarında olmuş, Aphrodite sonradan Kypros
(Kıbrıs) kıyılarına sürüklenmiştir. Bu olay sonucunda iki ada da kutsal sayılmış,
tanrıçaya da Kypris, Kythereia adları verilmiştir.

"Batı yelinin soluğu taşıdı onu
Gürüldeyen denizin üstünde,
Sevimli köpüklerden kaldırıp
Dalgalarda çevrili Kypros' una.
Altın çelenkli saatler
Onu sevinçle karşıladılar.
Ölümsüz giysilere sarıp
Tanrılara götürdüler onu.
Menekşelerle taçlanmış Kythereia' yı görünce
Bir şaşkınlık kapladı bütün tanrıları."

Romalılar da inanırlardı buna. Güzellik, Aphrodite' yle gelirdi. Rüzgarlar, fırtına
bulutları onu görünce kaçar, çiçekler toprağı süsler, denizin dalgaları kahkahlar
atardı. Onsuz sevinç de, mutluluk da olmazdı.

İliada' ya göre ise Aphrodite, ölümlülerin bile saldırmaya çekinmedikleri yumuşak,
zayıf bir yaratıktır. Daha sonraki şiirlerde, erkekler üzerinde yıkıcı gücü olan
kinci, kötü bir tanrıça olarak gösterilirdi.

Ateş tanrısı çirkin, topal Hephaistos' un karısıydı. Ağaçlardan mersin ağacını,
hayvanlardan kumruyu, bazen de serçe ile kuğuyu korurdu.

HERMES (MERCURIUS)

Babası Zeus, annesi de Atlas' ın kızı Maia' ydı. Ayaklarında kanatlı sandallar,
başında kanatlı bir başlık, elinde de kanatlı bir asa (Kerykeion, Latincede
Caduceus) bulunurdu. Zeus' un habercisiydi, onu kadar tez ayaklı bir yaratığa
mitologyada rastlanmaz.

En zekisi, en kurnazıydı tanrıların; Hırsızlar Ustası' ydı bir adı da, hırsızlığa
daha bir günlükken başlamıştı;

"Sabahleyin erkenden doğdu,
Akşam çökünceye kadar çalmıştı bile
Apollon' un sürülerini"

Zeus, sürüleri geri verirdi. Hermes de kaplumbağa kabuğundan yaptığı çalgıyı
Apollon' a armağan ederek onun gönlünü kazandı. Ticaret tanrısı, tüccarların
koruyucusu olarak anılmasında belki bu küçük olayın da payı vardır. Ölülere
kılavuzluk eden, onları son evlerine götüren Tanrısal Haberci de Hermes' den başkası
değildir. Mitologyada tanrılar içinde en çok onun adına rastlanır.

ARES (MARS)

Zeus ile Hera' nın oğulları olan Ares, Savaş Tanrısıydı. İliada' da son derece katı
yürekli, kinci bir tanrı olarak tanıtılmıştır. Homeros' a göre, yanlız kana susamış
biri değildir, korkaktır da. Yaralandığı zaman acıyla haykırır, arkasına bile
bakmadan kaçar. Savaş alanına tek başına inmez, yanında yardımcıları vardır; kız
kardeşi Eris(Kavga) ile Eris' in oğlu Çekişme... Savaş Tanrıçası da üç adamıyla (Yı'
gı, Titreyiş, Ürküntü) yardım eder ona. Hep birden ilerlemeye görsünler, ortalığı
kan kaplar, toprağın üstünden sel gibi kan akar.

Yunanlılar Ares' i pek sevmezlerdi; Romalılar Mars' ı daha çok severlerdi. Onlara
göre, parıltılı zırhlar içinde üstün, soylu bir görünüşü olan hiç yenilmeyen bir
tanrıydı Mars. Romalılar da Mars' ı gördükleri zaman, Yunanlıların yaptığı gibi
kaçmazlar, Savaş Tanrısına doğru, "yüce bir ölüme" koşarlardı.

Bir savaş sembolü olmaktan ileri gidememiştir Ares; mitologyada adına pek seyrek
rastlanır. Hermes, Hera, Apollon gibi kişiliği yoktur. Kendisine tapan bir şehir
bulmak da imkansızdır. Yunanlılar onu ana yurdunu zalim, sert insanlar ülkesi
Thrakia olduğunu söylemişlerdir.

Kuşlardan hangisini seçtiğini kestirmek zor değildir: Akbaba. Köpek de onun
hayvanıydı, bunu yapmakla Yunanlıların köpeğe haksızlık ettikleri ileri sürülebilir.

HEPHAISTOS (VULCANUS)

Ateş tanrısı, Zeus ile Hera' nın oğullarıydı. Bazıları Zeus' un Athena' yı
yaratmasına karşılık, Hera' nın da tek başına Hephaistos' u doğurduğunu söylerler.
Bütün güzel kusursuz tanrılar içinde en çirkini oydu. Topaldı da: İliada' nın bir
yerinde, doğurduğu yaratığın çirkin olduğunu görerek kızan Hera' nın onu gökten
fırlattığı, bir yerinde de Hera' yı savunmak için bu işi Zeus' un yaptığı yazılıdır.
İşin tuhafı iki olayı da Hephaistos anlatır.

Homeros' a göre Ateş Tanrısı, Olympos' da büyük saygı görürdü. Bütün ölümsüzlerin
silahlarını, zırhlarını hazırlayan, demircilik yapan oydu. Çalıştığı yerde de
altından yaptığı kızlar canlanıp ona yardım ederlerdi. Daha sonraki şiirlerde,
Hephaistos' un ocağının yanardağın altında olduğu belirtilmiştir.

İliada'ya bakılırsa karısı üç Kharit' lerden biri, Aglaia, Odysseia' ya bakılırsa
Aphrodite' dir.

Yerde de, gökte de sevilen iyi yürekli bir tanrıydı Hephaistos. Athena ile birlikte
şehir hayatında büyük bir yeri vardı. İkisi de tarımı, uygarlığı, el sanatlarını
korurlar, dokumacıları, demircileri severlerdi.

HESTIA (VESTA)

Zeus' un kızkardeşi olan Hestia, Athena ile Artemis gibi bir erden tanrıçaydı.
Belirli bir kişiliği yoktur. Mitologyadaki öykülerde de önemli bir yer tutmaz. Evin,
yuvanın koruyucusuydu; bu yüzden Ocak Tanrıçası diye bilinirdi. Bütün yemekler ona
bir "sunu"yla başlar, bir "sunu"yla biterdi;

"Hestia, insanların ve ölümsüzlerin evlerinde
En yüce yer senindir, sunulan tatlı şarap
Yemekte sunulan şarap sana dökülmüştür.
Sensiz ölümlülerde şölen veremez, tanrılar da."

Her şehirde kutsal bir ocak bulunur, bu ocakta yakılan ateşde hiç söndürülmezdi.
Yeni bir şehir kurulacağı zaman başka bir şehrin ocağından ateş getirilerek yeni
şehirdeki ocak törenle yakılırdı.

Vestia'nın Roma'daki ateşini altı erden rahibe korumaktaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder