İlkin gezginliğe çıkman gerek;ancak sonra yurduna dönebilir, o zaman da ötekileri anlayabilirsin”
1.Yeni bir sözcük, tartişma toprağina atilmiş taze bir tohum gibidir.
2.Dolu felsefe sırt-çantasiyla matematik dağına ancak ağır ağır tırmanabiliyorum.
3.Bir şey iyi ise,kutsaldır da.Bu,garip biçimde,benim etik görüşümü özetliyor.
Doğaüstünü ancak doğaüstü olan dilegetirebilir.
4.İnsanlar iyiye doğru götürülemezler;ancak şuraya-buraya götürülebilirler.İyi,olgu uzamının dışında yatar.
5.İnsanın – belki de halkların- hayret duymaya uyanmaları gerekir.Bilim,onları yeniden uyutmanın aracıdır.
6.Kendi zamanından önce olmakla yetineni,gün gelir, yakalar zamanı.
7.Yetenek taze suların sürekli çağladığı bir kaynaktır.Ama bu kaynaktan doğru biçimde yararlanılmazsa,değersizleşir.
8.Felsefe sorunların çözümü,masaldaki armağa benzer:büyülü şatoda
büyülü bir şey gibi görünür,oysa dışarıda,günışığında bakıldığında,
sıradan bir demir parçasından başka bir şey değildir.
9.Yalnızca tinle üflenmiş boş bir balon gibi ortalıkta gezinmek zorunda olmak utanç verici bir şey.
10.Düşünür,bütün ayrıntıları çizmeye çalışan ressama çok benzer.
11.Başardığın,başkalarına,senin için ifade ettiğinden daha fazla bir şey
ifade etmez.Sana neye mal olmuşsa,onlar da o kadar ödeyecekler.
12.Büyük ustaların yapıtları,çevremizde doğup batan güneşlerdir.Şimdi batmış duran her büyük yapıtın zamanı yeniden gelecektir.
13.Düşünce daha şimdiden bitkinleşmiş,işe yaramaz halde.(Buna benzer
bir sözü bir zamanlar Labor’dan işitmiştim,musiki düşünceleri üzerine.)
Bir kez buruşturulunca bir daha hiç tam olarak düzgünleştirilemeyen
yaldız kağıdı gibi.Benim nerdeyse bütün düşüncelerim biraz buruşuktur.
14.Aslında kalemimle düşünüyorum ben,çünkü kafam,elimin ne yazacağını çoğunlukla hiç bilmiyor.
15.Filozoflar,çoğunlukla, bir kağıda kurşunkalemleriyle gelişigüzel
çizgiler çiziktirip,yetişkinlere ” bu nedir” ? diye soran çocuklara
benzerler.-İş şöyle olur: Yetişkin, sık sık,birşeyler çizip, çocuğa, ”
bu bir adam”,” bu bir ev”,v.b demiştir.Eh,şimdi çocuk çizgileri,sorar:”
Peki bu ne”?
16.Bugün felsefe öğreten,başkasına sunduğu yiyeceği,ona ağzının
tadına uygundur diye değil,ağzının tadını değiştirmek için verir.
17.Düşüncelerimden duyduğum sevinç,kendi garip yaşamımdan duyduğum sevinç ile aynı.Yaşama sevinci bu mu acaba?
18.Başkasının derinlikleriyle oynama!
19.Yüz bedenin ruhudur.
20.Sanatta şundan daha iyi bir şey söylemek zor:Hiçbirşey.
21.Kişi mantıkta bir dümen çevirse,kendinden başka kimi aldatabilir ki?
22.Bir özveride bulunup,sonra da bununla övünürsen,bütün özverinle birlikte lanetlenirsin.
23.İş,senin gurur binanı yıkmakta.Korkunç bir uğraş gerektiriyor bu da.
24.Cehennem dehşeti tek bir günde yaşanabilir; bu kadar zaman bol bol yeter bunun için.
25.Yaşamda gördüğüm sorunun çözümü,sorunsal olanı yok eden bir yaşama türüdür.
Yaşamın sorunsal olması,yaşamının,biçimine uymaması
demektir.Öyleyse,yaşamını değiştirmelisin;yaşamın biçimine uyduğunda
sorunsal olan da yok olacaktır.
Ama burada bir sorun bulunduğunu görmeyen,önemli birşeye,hatta en önemli
şeye körmüş gibi gelmez mi bize?Böyle birinin,öylesine kör
yaşadığını,sanki bir köstebek gibi yaşadığını ve bir görebilse, sorunu
görebileceğini söylemek istemiyor muyum?
Yoksa,şöyle dememeli miyim:Doğru yaşayan, sorunu bir üzüntü kaynağı
olarak,yani sorunsal bir şey olarak değil, daha çok bir neşe kaynağı
olarak duyar-sanki yaşamını çevreleyen uçucu bir hava olarak;yanıt
bekleyen bir arkaplan olarak değil.
26.Düşünceler de bazen olgunlaşamdan düşer ağaçtan.
27.Düşünmede de bir sürme zamanı vardır,bir de hasta zamanı.
28.Alınyazılmışlık: Öyleyse,kişi yalnızca en korkunç acılar
içindeylen yazmalı-o zaman bambaşka bir anlamı olur yazdıklarının.Ama,
bu yüzden,bu yazılanı da kimse doğrudur diye alıntılayamamalı;meğer ki
bunu söylerken kendisi de acı çekiyor ola.-Bir kuram değildir ki bu.-Ya
da: bir doğruysa, söylendiğinde,hemen ilkağızda dilegetiriliyormuş gibi
görünen doğru değildir.Bir kuramdan çok,bir iççekiştir ya da bir
haykırış.
29.Kişinin kendi üzerine kendi olduğundan daha doğru birşey yazması
olanaksız.Kendi üzerine yazmak ile dış nesneler üzerine yazmak
arasındaki fark bu arada. Kişi kendi üzerine ancak kendi boyu kadar
yazabilir.Kişi burada cambaz bacakları üstünde, ya da merdivene
tırmanmış değildir;kendi çıplak ayakları üstündedir.
30.Kendini aldatmamaktan daha zor birşey yok.
31.Longfellow:
Sanatın eski günlerinde
İşlerdi yapıcılar özenle
Her küçük,görünmez köşeyi
Çünkü tanrılar her yerde
( bana motto olabilirdi.)
32.Felsefe koşusunda en yavaş koşabilen kazanır.Ya da: bitişe en son varan.
33.Dehanın ölçüsü kişiliktir-kişilik,tek başına, dehayı oluşturmasa
bile.Deha,” yetenek ile kişilik” değil,özel bir yetenek biçiminde
dilegetirilen kişiliktir.Nasıl bir insan suya atlarken,bunu
yüreklilikten yaparsa,bir başkası da yüreklilikten,bir senfoni yazar.
34.Dehanın ışığı,başka, doğru-düzgün bir insanınkinden daha çok
değildir- ama deha, bu ışığı belli türden bir mercekle yakıcı bir
noktada toplar.
35.Yaşamın üstünde,beygir üstündeki kötü bir binici gibi
oturuyorum.Hemen şimdi yere çalınmamamı da yalnızca atın iyi huyluluğuna
borçluyum.
36.İnsanlar,bugün,bilim adamlarının kendilerine birşeyler öğretmek
için;şairlerin,müzisyenlerin v.b hoşca vakit geçirtmek için
varolduklarını saniyorlar.Berikilerin kendilerine öğretecek birşeyleri
olduğu hiç akıllarına gelmiyor.
37.Nedensel bakış biçiminin baştançıkarılığı,kişiyi,” tabii ya-bu
böyle olup bitmiş olmalı” demeğe götürmesindendir.Oysa kişi şöyle
düşünebilmeliydi:bu,böyle ve başka birçok farklı biçimde de olup
bitebilirdi.
38.En önemli yöntemlerimden biri, düşüncelerimizin gelişmesinin
tarihsel yürüyüşü,gerçekte olduğundan başka biçimde tasarımlamaktır.Bu
yapılınca,yepyeni bir yanıyla görünür.
39.Şöyle denebilirdi:”Deha,yetenekte yürekliliktir.”
40.Bazen bir dilegetiriş dilden çıkarılıp temizleyiciye gönderilmeli-ancak bundan sonra yeniden dolaşıma sokulabilir.
41.Nasıl da zor oluyor gözümün önünde duranıg örmek!
42.Yalandan vazgeçmeyi istemeden,doğruyu söyleyemezsin.
43.Yeniyi söylemelisin ve yine de hep eskiyi.
Hep yalnızca eskiyi söylemelisin-ama yine de yeni birşey!
Çeşitli ” yorumlar”,çeşitli uygulamaları karşılamalı.
Şair de hep sormalı kendine:” yazdığım gerçekten doğru mu peki”? diye- bu da şu demek değil:” gerçeklikte böyle mi olur?”.
Eskiyi getirmek olmalı katkın tabii ki.Ama bir yapıya.
44.Çok şey isteme; haklı bir isteğinin boşa çıkacağından da korkma.
45.Filozofların dili,sanki çok dar pabuçların biçimsizleştirdiği bir dildir.
46.Tohumu topraktan çekip alamazsınYapabileceğin,yalnızca,ona
nem,ışık sağlamaktır;kendi kendine yetişmek zorundasın.( sen kendi bile
çok dikkatli dokunmalısın ona)
47.Bir insanın sevgisini kazanmışsan,bunun karşılığını,hangi özveride
bulunursan bulun,fazla ödemiş olamazsın; ama o sevgiyi satın almak için
her özveri fazladır.
48.Bir insan kilitli olmayan,ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna itiyor,çekmek aklına gelmiyorsa,odada hapistir.
49.Hoş olan güzel olamaz.
50.Bugün bir yönelimle savaşiyoruz.Ama bu yönelim ölecek birgün,başka
yönelimelrce bir kenara itilecek, o zaman da bizim ona karşı çıkışımız
da anlaşılır olmaktan çıkacak;bütün bunların niçin söylenmek zorunda
olduğu asla kavranılamayacak.
51.Armağan sandığın şey,çözmen gereken bir sorundur.
52.Deha,bize ustanın yeteneğini unutturan şeydir.
Deha,bize beceriyi unutturan şeydir.
Deha,ince olduğu zaman,altından beceri görülebilir.
Deha,ustanın yeteneğini göremememizi sağlayan şeydir.
53.Düşünce barışı.Bu,felsefe yapanın ölzmeini çektiği erektir.
54.Filozof,sağlıklı insan anlığının kavramlarına ulaşmadan önce,
birçok anlık hastalığını benliğinde iyileştirmek zorunda olan kişidir.
Naıl yaşamın içinde ölümle çevriliysek,anlığın sağlığı içindeylen
çılgınlıkla çevriliyiz.( Bu değini akla Nietzsche’yi ve Luther’i
getirir.Luther’in bestelediği bir kilise şarkısının sözleri
şöyle:Ortasında bir yaşamın çevriliyiz ölümle.)
(Nietzsche de yaşamın ortasına, 35 yaşına bir ay kala,11 Eylül 1879′ da Peter Gast’a yazdığı mektupa şöyle diyor:
“Şimdi,yaşamın ortasında, öylesine “ölümle çevrili’yim ki,her an çekip alabilir beni…”
55.Acaba,insanı çıldırtan yerine gelmeyen bir özlem mi? ( Schumann’ı düşündüm kendimi de.)
* Robert Schumann( 1810-1856) Alman besteci;çıldırarak kendisini Ren nehrine atmış,son yıllaırnı akıl hastanesinde geçirmiştir.
Wittgenstein’ı yakından tanıyanlar sürekli bir çıldırma ve intihar etme beklentisiyle yaşadığını söylerler.
56.Ancak kendinde devrim yapabilen devrimci olabilir.
57.Sözcükler eylemlerdir.
58.Ancak çok mutsuz bir insanın başka bir insan için üzülmeye hakkı vardır.
59.Işığa doğru çabalayan düşünce.
60.Zor olan,zorluğu derinden kavramaktır.
Çünkü sığlığından kavranınca,işte zorluk olarak kalır.Kökleriyle sökülüp
çıkarılması gerekir; bu da şu demek: bu şeyler üzerine yeni bir biçimde
düşünmeye başlamak gerek.
61.Eski zamanlarda manastıra kapanan insanlar vardi.Bunlar öyle
budala,ya da güdük insanlar mıydı_-İmdi,böyle insanlar yaşamlarını
sürdürebilmek için böylesi yollara başvurmak zorunda kalmışlarsa,sorun
herhalde hafif bir sorun olmazdı!
(Wittgenstein bir süre manastırda bahçıvan olarak çalışmış ve manastıra kapanmayı ciddi olarak düşünmüştür)
62.Düşüncelere fiyat biçilebilirdi.Bazıları pahalı,bazıları ucuz.Ya
peki neyle ödenir düşüncelerin fiyatlari? Sanıyorum:yüreklilikle.
63.Saçmalamaktan da korkma!Yalnız,saçmalamarına kulak kabartmalısın.
64.Çoğu zaman,bir tümce doğru tempoyla okununca anlaşılır.Benim tümcelerim hep yavaş okunmak içindir.
65.Yüreğimin büklümleri hep birbirine yapışmaya çalişirlar;ben de
yüreğimi açmak için büklümleri hep yeniden çekip koparmak zorunda
kalırım.
66.Pahalıya mal olan her fikrin peşinden, bir sürü ucuzu gelir;ama bu arada kimi yararlısı da.
67.Kişi,bazen fikirleri gökbilimcinin bizden çok uzkataki yıldız dünyalarını gördüğü gibi görür.
68.Kişi yalan söylemiyorsa yeterince özgündür
69.Kitap-yaşamla doludur-bir insan gibi değil,bir kaırnca yuvası gibi.
70.Temele gitmek unutuluyor hep.
Soru imi yeterince derine konmuyor.
71.Yeni kavramların doğrum sancıları.
72.Sözümona yalnızca kendi kavradığın şeylerle ilgilenme!
73.Düşüncelerimin çeperi,muhtemelen sandığımdan çok daha dar.
74.Düşünceler,yüzeye çıkan hava kabarcıkları gibi yavaş yavaş
çıkarlar yukarıya.(Bazen öyle olur ki,kişi, bir düşünceyi,bir
fikri,uzakta ufukta belli-belirsiz bir nokta gibi görür; sonra düşünce
şaşırtıcı bir hızla yaklaşıverir.)
75.Çok şey bilen için yalan söylememek zordur.
76.Birgün belki bu uygarlıktan bir kültür doğacak.
O zaman,18,19 ve 20. yüzyıllarının buluşlarının gerçek bir tarihi olacak; bu da çok derin ilgi uyandıracak
( Wittgenste çağdaş Batı uygarlığının bir kültür oluşturmaıdğını söyler;çağını da” karanlık çağ” olarak nitelendirir.)
77.Felsefe yaparken kişi en eski Kaos’a inmeli,orada da rahat edebilmeli.
78.Burada yazdıklarım zayıf öte-beriler olabilir;çünkü işte, büyük
olanı,önemli olanı ortaya koymak elimden gelmiyor.Ama bu zayıf
değinilerin içinde büyük bakışlar saklı duruyor.
79.Ben,başkalarının ilerlediği noktada dururum.
80.Çocuklarımız daha okuldayken,suyun hidrojen ve oksiyen gazından
,şekerin karbon,hidrojen ve oksijenden oluştuğunu öğreniyorlar.Bunu
anlamayan da budaladır.En önemli sorunların üstü örtülüyor.
81.Unutmamalıyız:felsefi ölçüp-biçmelerimizin de içgüdüsel bir temeli vardır.
82.Kişi ancak filozoflardan daha sapıkca düşünebiliyorsa çözebilir onların sorununu.
83.Kendi uslubun yanlışlıklarını kabullenmelisin.Sanki yüzünün çirkinleriymiş gibi.
84.Beceriklilğin kıraç yüksekliklerinden hep yeniden budalalığın yeşeren koyraklarına in.
85.Filozofların birbirleyle selamlaşma biçimleri şöyle olmalı:”Kendine zamanın ola”!
86.Felsefe hiç ilerleme kaydetmemiş?-Birşi kaşınan bir yerini
kaşıyınca ilerleme mi olmalıydı?İlerleme olmuyorsa, kaşıma sahici
olmayacak mı,ya da kaşınma? Bu uyarıma böyle bir tepkide bulunmak uzun
zaman biçimde sürüp gidemez mi,kaşınmaya bir çare bulana dek?
87.Tanrı bana şöyle diyebilir:”Seni kendi ağzınla yargılıyorum.Kendi
eylemlerin tiksintiyle sarstı beni,onları başkalarında görünce.
88.Şu insanalara bak:Biri öbürünün ağusu.Ana oğulun, ve tersi v.b,Ama
ana kör,oğul da öyle.Belki vicdanları sızlar ama neye yarar ki bu?Çocuk
kötüdür, ama kimse ona başka türlü olmayı öğretmez ki;anası-babası
gösterdikleri budalaca yakınlıkla daha da beter ederler onu;nasıl
anlasınlar ki,çocuk nasıl anlasın ki?Sanki hep birlikte kötüler,hep
brlikte masum.
Wittgenstein’e göre felsefe çözülecek bir problem,kanıtlacak bir teorem,sınanacak bir varsayım yoktur.
Kaynak:Altıkırkbeş Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder