Mutasavvıf, tasavvuf yolunda ilerleyen, yaşamını tasavvufî düşüncelerin temelinde sürdüren kişidir.
Tasavvuf felsefesini inceleyecek olursak:
Temeli Allah sevgisine dayanan, dünyevî işlerden ve yaşayışlardan
soyutlanarak kalbi yaratanın sevgisi ve aşkıyla doldurmak ve yaratana
yaklaşmak biricik gayesi olan bir düşüncedir… Tasavvuf, düşünüş ve inanma,inanç sistemine dayalıdır:
“Niçin yaşıyoruz? / Bu hayatın amacı nedir? / Yaradana nasıl yaklaşabilirim?” gibi sorular, hareket noktalarıdır…
Her şeyin temeli Allah’tır, yaradandır.Evren ve dünya Allah’ın
yansımasıdır ve insanın da ruhuna yaradan üflemiştir, insanda da
yaratanının parçası vardır…Bu nedenle sevgili, yaratandır…
Yaratanına aşık olana, ona kavuşmak isteyene “âşık” denir… O yolda ilerledikçe insanın manevi dünyası genişler ve bundan sonra “insan-ı kâmil” yani “olgun insan” olmak için çabalarlar…
İslamiyet Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatı döneminde tasavvuf,
edebiyatımıza girmiş ve mutasavvıflar bu düşünüşü aşılamak için eserler
vermiştir… Bu eserlerle insanlara insan ve Allah sevgisini aşılamayı,
düşünmeyi hedeflerler…
Anadolu’nun Tanınmış Mutassavvıfları, İlk Türk Mutasavvıflar:
*Hoca Ahmet Yesevî (Öl.1167) :
Anadolu Türklerinin geliştirdiği tasavvuf edebiyatının ilham
kaynağıdır. Onun Divan-ı Hikmet adlı tasavvufî eseriyle ve Orta Asya’dan
Anadolu’ya gönderdiği öğrencileriyle Türk Tasavvuf edebiyatının XIII.
yy.da temelleri atılmıştır. Bu edebiyat, Bektaşîlik tarikatiyle
gelişmiş, Yunus Emre ile en mükemmel anlatım yeteneğine ulaşmıştır.
*Yunus Emre:
Dinî-tasavvufî konuları ayrımsız bir insan sevgisiyle anlatmıştır.
XIII asrın ikinci yarısıyla XIV. Asrın başlarında yaşamış olan Yunus
Emre, şiirde çığır açmış büyük sufî ve şairdir. Yunus Emre; Divan, Aşık,
Tekke ve Tasavvuf Edebiyat tarzlarının her üçünde de etkili olmuştur.
Eserlerini sade bir dille söylemiş, hem heceyi hem aruzu kullanmış,
lirik şiirin en güzel örneklerini vermiştir.
Diğer önemli temsilciler:
13. yy: Mevlânâ, Sultan Veled
14. yy: Âşık Paşa
15. yy: Süleyman Çelebi, Hacı Bayram Veli, Eşrefoğlu Rumî
16. yy: Pir Sultan Abdal
TASAVVUF TERİMLERİ
Mürşit:
Tasavvuftaki kamil insan örneğidir. Müridin “babası” niteliğindedir..
Mürit:
Tasavvufta mürşide tabi olan bireydir. Arapça bir kelimedir ve anlamı “öğrenci”dir.
İnsan-ı Kamil:
Olgun insandır. Sabrı, tahammülü diğer insanlardan kat kat fazladır.
Kendini bilen, sorumluluk sahibi, güzel karakterli, Allah yolunda
ilerleme gayesi içindeki insandır.
Tövbe:
Mürşitin önünde yapılan tövbeyle bireyin müritliği başlamaktadır.
Tövbe-i Nasuh: İşlediği günahların farkına varıp bireyin tövbe etmesi ve bir daha hiçbir şekilde o günahlara yönelmemesi için ettiği tövbedir.
Büyük Tövbe: Tarikat yenilenmesi ve günahların silinerek aynen sevap hanesine geçirilmesidir.
Küçük Tövbe: Tarikat yenilenmeden günahların affedilmesi için yapılır.
Tarikat:
Tasavvuf düşüncesinin ve öğretisinin uygulandığı düzenli kurumsal yapılardır. Arapça’da “yol” anlamına gelmektedir.
Râbıta:
“Rabt” kökünden türemiş olup “birleştirmek, bağlamak” anlamına gelir.
Tasavvufta müridin konsantre olup şeyhini aklına getirmesi, ondan
yardım istemesi ve ondan feyz almasıdır.
Vird:
Tasavvufta belirli sayıda Allah denilerek nefsin durulmasını hedefleyen zikir çeşidine vird denir.
Şeriat:
Arapça kökenli bir sözcük olup; “yol, mezhep, metod, âdet, insanı bir
ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol” anlamına gelir. İslam
dinindeki terimsel anlamı ise “ilâhî emir ve yasaklar toplamı”,
“İslam’ın kutsal kitabı Kur’an’ın âyetleri, İslam’ın son peygamberi olan
Muhammed’in söz ve fiilleri (sünnet/hadis) ve İslâm bilginlerinin görüş
birliği içinde bulundukları hususlara dayanan ilâhî kanun”dur.
Fenafişşeyh:
Bu makamda bulunan mürit yaptigi her işi şeyhinden bilir. Nereye
baksa hep onu görür, daima onun huzurunda bulunduğu hissiyle ahlakını
düzeltip güzelleştirir. Bu makamdan sonra fenafirrasul gelmektedir.
Fenafillah:
Tasavvufta, insanın kendine ait sandığı birimsel varlığının Allah’ın
varlığı dışında bir varlık olarak mevcut olmadığını ve hakikatte tüm
özelliklerinin Allah tarafından varedildiğini farketmesi suretiyle
erişilebilecek yüksek bir mertebe, bir bilinç hâli. Doğu dinlerindeki
nirvana kavramına denk olduğu söylenir.
Nefis:
Arapça bir kelime olan nefs’in sözcük anlamı, “ruh, bir şeyin
kendisi, akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü
istekler”dir.
Tasavvufî olarak da, “kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti
bulunan latif buharlı bir cevherdir.” şeklinde tanımlanır. Kötülüğü
emreden manasında anlaşıldığı gibi, Allah tarafından insana üflenen ve
“ruh-ı Rahmani”, “ilahi ben” manasında da kullanılmıştır.
Nefsin Mertebeleri:
Nefsi Emmare: Kötülüğü emreden ve bundan zevk alan nefistir.
Nefsi Levvame: Kötülük yaptığında bundan pişman olup af dileyen nefistir.
Nefsi Mülhime: Bu kademede nefis Allah’tan ilham almaya başlar.
Nefsi Mutmainne: Tatmin olmuş nefistir.
Nefsi Radiyye: Allah’tan razı olmuş nefistir.
Nefsi Mardiyye: Allah’ın razı olduğu nefistir.
Nefsi Kamile: Olgunluğa ermiş nefistir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder