SAYFA 85
Aşağıdaki metinde geçen isimlerin altını çiziniz.
CEVAP:
Dönüş adlı romanda roman kahramanı Seyyit YILMAZ, kişiliğiyle ön plana
çıkmıştır. Erzincan'ın Kemah ilçesinden İstanbul'a göç eden ve Narin
Tekstilde, biraz da araya adam koyarak güç bela gece bekçiliği işini
bulan Seyyit YILMAZ, aslında Türk insanının tarım toplumundan sanayi
toplumuna geçişinde yaşadığı bütün gelgitleri yansıtmaktadır.
Metindeki özel isimleri uygun başlıkların karşısına yazınız.
CEVAP:
Sosyal statü adları: Türk
Kişi adları : Seyyit YILMAZ
Coğrafya adları : Erzincan, Kemah, İstanbul
Kurum-kuruluş adları: Narin Tekstil
Eser adları : Dönüş
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki yargıları doğru-yanlış (D/Y) şeklinde değerlendiriniz
(D) Olaylar tema çerçevesinde meydana gelir.
(D) Cins isimler bazen özel isim olarak kullanılabilir.
(Y) Öyküleyici anlatımda kişi öğesi insan dışındaki varlıklardan olamaz.
(Y) Psikolojik tasvirlerde genellikle somut isimler kullanılır.
(D) Öyküleyici anlatımda zaman, mekân, kişi ve olay olmak üzere dört unsur vardır.
(D) Varlıkların sayısının birden fazla olduğunu (- ler/lar) ekini kullanmadan da ifade edebiliriz.
(D) üçüncü şahıs anlatımda anlatıcı olayı dışarıdan gözlemleyen birisidir.
(Y) "Güneş, balçıkla sıvanmaz." atasözünde "-çık" eki kelimeye küçültme anlamı katmıştır.
(Y) Hâkim bakış açısında, anlatıcı olayın içerisinde bir kahramandır.
(Y) Oykülemede olay her zaman kronolojik olarak ilerler.
(Y) Öyküleyici anlatım, "öğretici metin" ve "sanat metinleri"nde kullanılır.
(Y) Topluluk isimlerinin çoğulu yapılamaz.
Ø Sınıfa getirdiğiniz metinlerdeki özel isim,cins isim, tekil isim,
çoğul ve topluluk isimlerinin altını renkli kalemle çiziniz.
B. Aşağıdaki boş bırakılan yerleri uygun şekilde doldurunuz.
v Olay zinciri ile olay örgüsü arasındaki fark: Olay örgüsü, kurmaca metinlerde; olay zinciri ise, kurmaca olmayan metinlerde vardır.
v Beş duyu organımızla algılayamadığımız varlıkların isimleri soyut isimdir.
v Özel isimlere gelen "-ler, -lar" eki kelimeye topluluk, aile, millet anlamı katarsa bitişik yazılır.
2. Solgun yüzünde kaygı taşır her geçen
I II
Hep saz benizlidir, bu yıl eylül çocukları
III IV V
Yukarıdaki dizelerde numaralandırılmış sözcüklerden hangisi isim görevinde değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
(Not: Bu soru kitapta dizgi hatasıyla çıkmıştır. Altı çizilmesi gereken
kelimeler ve numaralar birbiriyle karışmıştır. Düzeltilmiş şekli
yukarıdaki gibidir. Aksi takdirde sorunun iptal edilmesi gerekir.
3. "Somut bir isim anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanabilir."
Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde böyle bir özellik vardır?
A) Sabahın erken saatlerinde balık avlamaya gittiler.
B) Bütün ağaçlar bahar aylarında güzelleşir.
C) Batı Anadolu'nun bu küçük kasabası oldukça şirindir.
D) Adam akşama kadar çalıştı, hâlâ yorulmadı.
E) Dün akşam, ağzındaki baklayı nihayet çıkardı.
4. Sofraya hep birlikte otururduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer
sofrasına, ayaklarımızı altımıza alıp yan oturarak yaklaşırdık. Sofra
örtüsünü dizlerimizin üzerine çekerdik. Babam bağdaş kurarak baş köşede
otururdu. Beni sağına, kız kardeşimi de soluna alırdı. Karşısında annem
otururdu. Babam, yemeğe başlamadan içimizden biri yanılıp da yemeğe
uzanacak olursa hiç acımadan kaşığının tersini, uzanan elin sırtına
indirirdi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?
A) Betimleme - öyküleme
B) Öyküleme - örnek verme
C) Betimleme - açıklama
D) Açıklama - öyküleme
E) Açıklama - örnek verme
5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somut bir isim mecaz anlama gelerek soyut an
lam kazanmıştır?
A) Saçların beyazlayınca anlarsın gençliğinin kıymetini.
B) Çok yorgun ve hasta olduğundan dünkü davete katılmadı.
C) Kuraklıkta ağaçların bile yaprakları kavrulmuş, kararmıştı.
D) Onun kafasında ne tilkiler dolaştığını sen asla tahmin edemezsin.
E) Çok kitap okuyunca aklım karışıyor zihnim yoruluyor.
6. Çalışmalarımız sonuç verdi. Meler mi oldu? Ot bitmeyen bozkırlar,
ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, an kovanları gibi
uğuldamaya başladı. Toprağın derinliklerinde uyuyan sular yeryüzüne
çıkarıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren arılar
yetiştirildi. Sofraları, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme sanatından yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme
7. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi farklı yolla oluşturulmuş bir birleşik isimdir?
A) Dağlardan her yaz kuşüzümü toplardık.
B) Akşam olunca gökyüzünü sığırcıklar kaplardı.
C) Eskiden ebegümeci ilaç yapımında kullanılırmış.
D) Bu şirin derede alabalıktan bol bir şey yok.
E) Geceleri ateşböceği yakalamaya bayılırdık.
8. Kapıyı arkasından çekince açılan boşluğu doldurarak içeriye doğru
yürüdü kar. Tüm bedeni birden kuşatarak... Sabaha değin sürüp
doldurmuştu evin duldada kalan önünü. Kapının yarı boyuna çıkmıştı çığ.
Rüzgâr köşe bucak dolaştı evi bir anda. Hemen çocukların yataklarına
giderek iyice bastırdı yorganı, başlarına değin çekerek. Sonra da küreği
aldı, içeriye doğru göçen karları attı, ardından ahırın yolunu açmaya
koyuldu.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basamaktadır?
A) Öyküleme B) Tanımlama C) Açıklama
D) Tanık gösterme E) Karşılaştırma
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde somut isim kullanılmamıştır?
A) Hepimiz şaşkın şaşkın, kıyıya yanaşmaya çalışıyorduk.
B) Kürek çeken arkadaşlarımın yüzleri sıcaktan kıpkırmızı olmuştu.
C) Dibinde beyaz taşların parıldadığı bir koya yaklaştığımızı gördüm.
D) Yukarıda küçük, tahta bir kulübe vardı.
E) Zihnimde güzel hayaller canlandı birden.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde çoğul isim kullanılmamıştır?
A) Yolumuz bir gün onlara da uğrayacak.
B) Yıllar birer hüzün kırışığı bırakıyor yüzlerde, gönüllerde...
C) Dalgalar temiz sahillere hasret kalmıştı.
D) Sizleri olaylara karışmamanız için uyarmıştım.
E) Bu güzel insanlar niçin uzaklaşıyordu buralardan,
11. Aşağıdaki cümlelerden hangisi tamamıyla isim olan sözcüklerden oluşmuştur?
A) Su kenarları, duvar dipleri çocukların eğlence yerleriydi.
B) Bu sokaklar onun çocukluğunun geçtiği yerlerdi.
C) Önüne çıkan fırsatları dikkatle değerlendirerek bugüne geldi.
D) Bu çocuklar birer altındır, bunu zamanla siz de anlayacaksınız.
E) O. çok eski bir aile dostumuzun yakın akrabasıydı.
12. Korkmadım, korkmuyorum ölümden. Siz çiçek getirin, yalnız çiçek getirin. Bu dizelerde kaç tane isim kullanılmıştır?
A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5
13. Ekmeği bol eyledik / Acıyı bal eyledik I II
Sıratı yol eyledik / Geldik bugüne
III IV V
Yukarıdaki numaralandırılmış sözcüklerden hangisi isim değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. "Soğuk, kelebek, rüya, heyet"
Aşağıdakilerden hangisi bu kelimelerin hepsi için söylenebilir?
A) Somut B) Tekil C) Cins D) Basit E) Soyut
B:BETİMLEYİCİ ANLATIM:(TASVİR ETME) SIFAT(ÖN AD)
HAZIRLIK:
Hazırlık sorularını kendi bakış açınıza göre değerlendiriniz.
SAYFA 89
Ø Bu metindeki altı çizili kelimelerin işlevi; isimleri nitelemek, yani
isimlerin durumunu, rengini, biçimini göstermek veya onları çeşitli
yönlerden belirtmektir.
Ø Altı çizili kelimeleri çıkardığınızda metnin anlamında elbette ki bir
daralma olmaktadır. Çünkü sıfatlar tek başına anlamlı kelimelerdir ve
bulundukları yerlerde de bir anlam taşırlar.
SAYFA 90
METİN İNCELEME:
1)Metinden alınmış aşağıdaki bölümlerde sokak çocuğu (Sermed) betimlenmektedir.
Şakaklarından, ensesinden sarkan düz, parlak, koyu siyah saçlar altında
sarı, süzgün, küçük yüzüne: genişlememiş kemikleri üstünde donuk esmer
rengiyle zayıf izdüşümleri görülen kaslarına; yırtık gömleğiyle paçaları
parçalanmış pantolonunun içinde ince bir değnek gibi du¬ran narin
vücuduna bakılsa belki daha küçük zannedilirdi. Fakat ince yay gibi
kaşlarının altında daima uyanık bir zekâ parlaklığıyla gülümser, bütün
sokak çocuklarında vaktinden önce ortaya çıkan hayat tecrübesi ile
görmekte, anlamakta düşünce gücünü gösterir gözleri, belki on iki
yaşından daha büyük ola¬bileceğini zannettirirdi.
Bütün sokaklar onundur; bu büyük şehir onun için bitmez tükenmez
koridorlardan, hollerden, avlulardan meydana gelen geniş bir evdir; onun
içinde istediği gibi -ellerini içi yırtılmış ceplerine sokarak daima
kesilmeye muhtaç saçlarının tepesinde ıslana ıslana bozul¬muş püskülsüz
fesiyle, çorapsız ayaklarına daima büyük gelen yırtık potinleriyle- bu
geniş evin dehlizle¬rinde, avlularında, sofalarında dişlerinin arasından
ıslık çalarak rüzgârların önüne düşer; bir öz güvenle etrafı seyrederek
gezerdi!..
Ø 2)Sokak çocuğu Sermed’in ve yaşadığı sokakların ayırıcı özellikleri verilmiştir.
Ø 3)Yazar, hikâyede geçen sokak çocuğunu genellikle insanlardan
ayrılan, farklı yönleriyle betimlemiştir. Mesela; “zayıf izdüşümleri
görülen kaslar”, “paçaları parçalanmış pantolonunun içinde ince bir
değnek gibi duran narin vücut” ve “ince yay gibi kaşlar” betimlemeleri,
yazarın sokak çocuğu için yapmış olduğu özel betimlemelerdir.
Ø 4)Yazar, insanların ve diğer varlıkların ayırıcı özelliklerini
sıralarken gözlem gücünden, sıfatlardan ve benzetmelerden
yararlanmıştır. Bu kelimeler, isimleri niteleme ve belirtme özellikleri
taşımaktadır.
Ø 5) Olaylar anlatılmadan önce hikâyede geçen kişi ve mekânların
tanıtılması, okuyucunun olayları gözünün önünde canlandırmasına yardımcı
olmakta, okuyucunun olay, mekân ve kişi arasındaki irtibatı sağlamasını
kolaylaştırmaktadır.
Ø 6) Gözlem özellikleri:
v Gözlem, "iç gözlem' ve "dış gözlem" olmak üzere iki şekilde olur.
Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir.
Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem
sayılır.
v Gözlem sırasında ayrıntılar belirlenmeli, gerekli notlar alınmalı ve düşünce ile bağ kurularak değerlendirme yapılmalıdır.
v Gözlem, sadece gözle yap¬ılmaz; akıl, hayaller ve diğer duyu organları da gözlem yapmada önemlidir.
v Gözlem, bilgi toplama ve ana düşünceyi geliştirme yollarının
kaçınılmaz bir boyutudur. Ancak gözlem "bakma" değil "inceleme"dir.
Gözlem yapacak bir kişi, konuya ilişkin ön bilgiye sahip olmalıdır.
v Öykü, roman, tiyatro gibi olay ağırlıklı türlerle makale, fıkra gibi düşünce ağırlıklı türlerde gözlemden yararlanılır.
v Gözlem sonucunda görünen her şeyin nakledilmesi, okura verilmesi
gereksizdir. Bu yüzden genel fikir vermek için seçici davranmalı. Bir
korku duygusu verilmek isteniyorsa daha çok kötü duygular anımsatan
nesneler ve objelere dikkat çekilmelidir.
v Yazar, gözlem sonucunda dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği
intibaları kendi evreninde canlandırır ve dil vasıtasıyla okura sunar.
Okuyucu görmediği bu evrenin içine girer ve onunla özdeşleşir, bu
evrenin kendine özgü gerçekliğine katılır.
SAYFA 91
7. Evet. Yazarın sıfatlar (nitelik, şekil, durum bildiren kelimeler),
ayırt edici özellikler ve benzetmeler kullanarak yapmış olduğu gözlemler
neticesinde Monsieur Grandet'yi hayalimizde canlandırabiliriz.
8. Sizce Balzac bu karakteri güzel canlandırmış mıdır? Düşüncelerinizi sınıfla paylaşınız.
9.
Monsieur Grandet'nin ruhsal özelliklerinin ve karakterinin betimlendiği bölümler:
Grandet'nin davranışları açık ve yalındı. Söyleyecek az şeyi vardı.
Genellikle düşüncelerini kısa cüm-lelerle açıklar, alçak sesle söylerdi.
Devrim zamanından yani bir yerde halkın adamı olarak görülmeye
başlandıktan beri, hazret uzunca bir konuşma yapmak ya da bir tartışmaya
katılmak zorunda kaldı mı yorgun bir havayla kekeliyordu. Bu kekeleme,
ne dediğinin belirsizliği, düşüncesini boğduğu sözcükle-rin akışı,
mantıki bir kanıt üretmedeki çarpıcı beceriksizliği hep eğitimin
yetersizliğine veriliyordu. … Monsieur Grandet'nin topu topu dört
cümleciği vardı, üstelik bunlar cebir formülleri gibi her durumda
kullanılır, günlük hayatta ve iş hayatında karşılaşılan her sorunu
çözerlerdi. "Bilmiyorum." "Yapamam." "Bunun¬la ilgili bir şey yapmayı
düşünmüyorum." "Bakalım." Hiçbir zaman açıkça "Evet." "Hayır."
sözcüklerini söylemez ve yazılı hiçbir şey vermezdi. Eli çenesinde
sesini çıkarmadan dinler, kendisiyle konuşulduğu zaman öbür eli
dirseğinin altında, tartışılan iş her ne ise bir kere bu konuda görüşü
belirlendi mi, asla onu açıklamazdı. Hasmı konuşmayı üst perdeden bir
tavırla yürüttükten sonra artık onu avucuna aldı¬ğını düşünerek bu kez
kendisi Grandet'ye kararının ne olduğunu sorunca beriki oldukça sakin
"Karım¬la konuşmadan hiçbir şeye karar veremem." derdi. Bütünüyle emir
kulu durumuna indirgediği karısı iş¬lerinde de en elverişli perdeydi.
Hiçbir ziyarette bulunmaz, evinden başka yerde yemek yemez ne konuk ne
de ev sahibi olmak ister¬di. Gelişlerinde gidişlerinde öyle belli
belirsiz ve sessizdi ki sanki kas enerjisini de tutumluca kullanma¬ya
çalışıyordu. Sahipliğe olan saygısının derinliğinden ötürü başkasına ait
bir şeye dokunmamaya, ye¬rinden oynatmamaya özen gösterirdi. Gene de
alçak sesine, dikkatli ve içinden pazarlıklı davranışlarına karşın,
konuşması ve alışkanlıkları, özellikle evindeyken yani başka
yerlerdekinden daha az denetim al-tındayken, tam bir fıçıcı gibiydi.
…
Yüzünden, tehlikeli bir kurnazlık, hesaplı bir doğruluk, gün be gün,
duy¬gularını para biriktirmek ve dünyada kendisine bir şey ifade eden
tek varlık olan kızı, tek varisi Eugenie üzerinde yoğunlaştıran bir
adamın bencilliği okunuyordu. Hâlinde, davranışında, duruşunda,
tavrında, kendisiyle ilgili her şeyde; giriştiği hiçbir işten başarısız
çıkmayan birinin kendine güveni vardı. Görünür¬de uysal ve yumuşak
konuşan biriydi ama Monsieur Grandet'nin demir gibi bir ruh yapısı
vardı.
Her zaman aynı modaya göre giyinirdi. Onu bugün görmek 1791 'de görmek gibiydi. …
10) Monsieur Grandet'nin fiziki özelliklerinin betimlendiği bölümler:
…
Fizik olarak Grandet, kısaca boylu, tıknaz, dört köşe biriydi,
bacakları kalın, dizleri ağaç gövdeleri gi¬bi güçlü, omuzlarıysa
genişti. Yuvarlak, güneş yanığı, çiçek bozuğu bir yüzü vardı. Çenesi
düz, dudak¬ları kıvrıntısız, dişleri de beyazdı. Gözlerinin durgun, ölü
gibi bakışı kabaca kertenkele bakışı denilen tür-dendi. Derin çizgili
alnı, yüzden insan doğasını keşfeden bir uzman için hiç de anlamsız
sayılmayacak biçimde çıkıntılıydı. Sarımsı saçları artık kırlaşmaktaydı.
Monsieur Grandet hakkında şaka yapmanın ne ciddi bir sorun olduğunun
farkına varmamış birtakım gençlere göre de bu saçlar altın ve gümüş
gibiy¬di. Burnunun ucu kalındı ve üzerinde damarlı bir yumru vardı, her
nedense halk arasında bu yumrunun kötülük dolu olduğu söylenirdi.
…
Hantal pabuç¬larının deri bağları vardı. Yaz-kış kalın yün çoraplar,
gümüş tokalı kaba, kestane rengi çuha pantolon, kadife çizgili ve
boğazına kadar düğmeli, uzun, bol kestane rengi bir ceket, bir kuaker
şapkası giyer ve siyah bir boyun bağı takardı. Eldivenleri bir
jandarmanın kullanacağı kadar sağlamdı.
11) Betimlemenin özellikleri:
§ Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu niteliklerin
duyu organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya,
onları sözcükler aracılığıyla resimlendirmeye “betimleme” denir.
§ Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına
yönelik bir anlatım vardır. Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya
çevrenin, duyu organlarımız üzerinde bıraktığı izlenimler belirli bir
plana göre okura aktarılır.
§ İnsan betimlemesine portre denir.
§ Kişi betimlemesi fiziki özelliklere göre yapılıyorsa buna “fiziki
(dışsal) portre”; kişisel özelliklere göre yapılıyorsa buna “ruhsal
(içsel) portre” denir.
§ Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, şiir gibi türlerde kullanılır.
§ Kelimelerin daha çok yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir.
§ Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır.
a. Sanatsal Betimleme:
• İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
• Gözlem gücünden yararlanılır.
• Nitelik ve ayrıntı bildiren kelimeler bol bol kullanılır.
• Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
• Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
• Amaç sanat yapmaktır.
b. Açıklayıcı Betimleme:
• Bilgi vermek amacıyla yazılır.
• Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
• Ayrıntılar objektif olarak verilir.
• Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
• Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
• Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
SAYFA 92
12. Metinden bu haliyle neler anladığınızı belirtiniz.
13.Metin bu haliyle tekrar okunduğunda daha anlamlı olmaktadır:
Taşkent'te sıcak bir öğle sonu millî kızların kucak kucak sunduğu
çiçekler arasında ve çiçek demetleri gibi Özbek kıyafetleri içinde uçağa
bindik. Hava açık, yolculuk son derece rahat. Üzerinde uçtuğumuz arazi
alabildiğine değişik manzaralı. Yer yer sulama kanalları görülüyor.
Uçsuz bucaksız tarlalar görülüyor. Renk renk bahçeler görülüyor. Zaman
zaman kasabaların ve köylerin üzerinden geçiyoruz. Sonra çöl başlıyor.
Kırış kırış çöl. Küme küme kum tepecikleri, kıvrım kıvrım gölgeler
meydana getiriyor. Yeşil yeşil ve çizgi çizgi düzlükler altımızdan âdeta
geriye kayıyor. Tepecikler, tepeciklerin üstüne binmiş... Renkler,
renklerin içine girmiş. Mor, morumtrak; kırmızı, kırmızımtrak renkler.
Sarılı yeşilli ve aşı boyası rengi gölgeler. Ne şehir ne köy ne de
medeniyete ait en ufak bir belirti var. Saatlerce uçuyoruz ve nihayet
Bakü üzerindeyiz.Yol boyu coşkun halk. Kadınlı erkekli, gençli
ihtiyarlı, on binlerce insan yollara dökülmüş. Ağlayanlar var, yer yer
alkışlayanlar var mahzun mahzun, çekingen çekingen duranlar var.
14. Bu kelimeler, sıfatların özelliklerini göstermektedir. Sıfatlar,
isimleri niteler veya onları çeşitli yönlerden (sayı, işaret, soru ve
belirsizlik) belirtir.
15. Bu sıfatlardan “on binlerce”, “bir” ve “üzerinde uçtuğumuz”
kelimelerinin dışındaki tüm sıfatlar “nasıl” sorusunun karşılığıdır.
Bunlar, metne anlam bütünlüğü ve zenginliği kazandırmaktadır.
1.ETKİNLİK
Ø Fahim Bey’in fiziksel özellikleri:
- Temiz giyimli olması
- Esvaplarının, yüzünün kehrüba sarısına yaraşan sarımtırak renklerin birinde olması
- Üstünde daima saz rengi, hardal rengi, bal rengi, kaz sarısı,
devetüyu, kavuniçi, kestane, krem, bej, turuncu renklerde veya bun¬ları
andıran bir renkte bir esvabının, pelerininin, pardösüsünün yahut
paltosunun olması
- Giydiği sarı renkli şeylere akraba olan kehrüba gibi sararmış bir benzinin olması
- Dudaklarını uçlarına kadar kaplayan kesik, sert bıyıklarının zaman ile gayet temiz bir beyaza bürünmüş olması
Fahim Bey’in ruhsal özellikleri:
- Her zaman ciddi olmakla beraber sevimli ve gösterişsiz olması
- Kalbinin iyiliğine şa¬hadet ediyor gibi bir yüzünün olması
- Hep iyiye çekerek anlattığı şeylerde, sesinin hakikatleri örtmek isteyen bir perdeden duyulması
- Yaşlılar, tecrübeleri arttıkça, her şeyin abes olduğunu göre anlaya
artık büyük bir laubaliliğe düştükleri ve sözlerinin arasında en açık
saçık kelimeleri bile kullanmaktan çekinmedikleri hâlde ihtiyarların bu
bozgun hâlinin ona sirayet etmemiş olması
- Muntazam, teşrifatlı, nezaketli olması
- Sözleriyle herkese iltifat ve ati¬ye itimat etmesi
- Memleketin geçirdiği çeşitli günlerinde hep, akıntıya karşı emniyetle kürek çeker gibi vakarlı, mütevekkil olması
- Dudaklarında ve sözlerinde bir sükûn ve şefkat olması
- Yüzünde bir asalet olması
2.ETKİNLİK
Ø Evet. Davranışlardan yola çıkarak bir insanın psikolojik durumunu
anlatmak da bir betimleme sayılabilir. Çünkü insanın fiziksel durumu ve
davranışları aslında onun ruhi özelliklerinin bir yansımasıdır. Yani iç
dışın aynasıdır. Söz konusu psikolojik durumların anlatılması da yine
yapılan gözlemler sonucu nitelik bildiren kelimeler, yani sıfatlar
sayesinde olacaktır. Bunun sonucunda da ruhi betimleme ortaya
çıkacaktır.
SAYFA 93
3.ETKİNLİK
Basit sıfatlar
Samimi, mor, bir, genç, ufak, yeşil, kırmızı, millî, sıcak
Türemiş Sıfatlar
Morumtrak, uçtuğumuz, sarılı, yeşilli, kırmızımtrak, coşkun, mavimsi, değişik
Bileşik Sıfatlar
Aşı boyası rengi, kıvrım kıvrım, renk renk, tıklım tıklım, on binlerce,
yeşil yeşil, kadınlı erkekli, çizgi çizgi, uçsuz bucaksız, gençli
ihtiyarlı, küme küme, çiçek demetleri gibi, kırış kırış
4.ETKİNLİK
Ø “aç”, “çe¬kingen” ve “ürkek” kelimeleri, ekeylem (ekfiil) alarak
cümlede yüklem olmuştur. Yani bu kelimeler, “halk” isminin anlam olarak
sıfatlığını kesinlikle sürdürmekte; ancak şekil olarak “halk” ismin
önünde olmadığı için alışageldiğimiz bir sıfat olarak
değerlendirilmemektedir.
Ø “mavimsi” kelimesinin aldığı “-msi” eki, “küçültme” ekidir. Bu ek,
“mavi” sıfatına “-e yakın” anlamı katarak, “mavi” sıfatının anlamında
bir küçültme, yani daraltma yapmıştır.
Ø “Mavimtrak”, “kırmızımtrak”
5.ETKİNLİK
SAYFA 94
Ø Öznel benzetmeler, alışılmış ve alışılmamış bağdaştırmalar yoluyla
sanatsal betimlemeler yapılmıştır. Yazar, bu betimlemelerle sanat
yapmayı, okuyucuya estetik zevk vermeyi amaçlamıştır.
Ø Okuyucuya bilgi vermek.
Ø “Ege’nin Öfkesi” adlı metin daha sanatsal ve edebîdir. Çünkü metinde sanatsal betimlemeler var.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin daha gerçekçidir.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin bilgi vermek amacıyla
yazılmıştır. Çünkü metinde açıklayıcı betimlemeler yapılmış, verilen
bilgiler ise nesnel gerçeklere dayanmaktadır.
Ø “Ege’nin Öfkesi” adlı metindeki betimlemeler; soyut, öznel ve
sanatsaldır. “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde geçen
betimlemeler ise somut, nesnel, öğretici, açıklayıcı ve bilimseldir.
Ø “Ege’nin Öfkesi” adlı metin, gerçeği bir fotoğraf gerçekliğiyle vermektedir.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metin, daha nesnel ve somut
özellik taşımaktadır. Çünkü bu metin öğretici bir metindir.
Ø “Marmara Bölgesi’nin Coğrafi Konumu” adlı metinde yazar kişisel görüş ve düşüncelerine yer vermemiştir.
Ø Sanatsal ve açıklayıcı olmak üzere iki tür betimleme vardır:
Sanatsal Betimleme:
Roman, hikâye, hatıra, gezi yazısı, masal, fabl gibi metinlerde kullanılır.
Gözlem gücünden yararlanılır.
Nitelik ve ayrıntı bildiren kelimeler bol bol kullanılır.
İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar sübjektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmaktır.
Ø Açıklayıcı Betimleme:
Makale, deneme, eleştiri, mülakat, fıkra, söyleşi gibi metinlerde kullanılır.
Bilgi vermek amacıyla yazılır.
Genel ayrıntılar üzerinde durulur.
Ayrıntılar objektif olarak verilir.
Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir.
Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz.
Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz.
6.ETKİNLİK
Ø Yukarıdaki açıklama ve metin inceleme sorularına verdiğiniz cevaplara
göre açıklayıcı ve sanatsal betimlemenin özelliklerini belirleyip
bunları verilen kavram haritasına yazınız.
5.etkinliğin son sorusuna verilen cevapta açıklayıcı ve sanatsal betimlemenin özellikleri maddeler halinde verilmiştir.
9.etkinlik
Aşağıdaki paragraflarda betimleme yapılırken hangi duyulardan
yararlanıldığını bulunuz. Her duyuyla ilgili cümlenin altını farklı
renkte bir kalemle çiziniz. Bulduğunuz cümlelere göre aşağıdaki tabloyu
doldurunuz.
* Bayram ziyaretleri sırasında Bağdat Caddesi’nden
geçerken Caddebostan civarındaki bir pizzacının vitrininde şu yazıyı
gördüm: Free Delivery. Ne demek? Ücretsiz teslim. Birden tepem attı. Be
adam dedim, seni doğuran hatun, ninnini İngilizce mi söyledi?
Karacaahmet’i geçip Bağlarbaşı’na geliyoruz. Sağda kocaman bir yazı:
Academic Hospital. Sözüm ona bir Türk hastanesi! Yabancıların kurduğu
Amerikan, Fransız, Alman, İtalyan hastanelerinin adının dahi önce Türkçe
sonra kendi dillerinde yazılı olduğu bir ülkede.
v Işıklar çakıyor, hemen ardından, uzaklar gök gürültüleriyle inliyor.
Şimşekler yeniden çakıyor, bu kez daha yakından. Yağmur başlıyor, yer
gök inliyor. Yankılar çok güçlü, bütün doğa kükrüyor. Geceyle başa
çıkabilmek için çare kalmamış gibi. Durmadan şimşekler, gök gürültüleri,
sağanak...
*Bir küçük koyun, apartmanların yukarısında otlamakta,
ufak bir kır kahvesinin masaları üstünde karıncalar geziniyor. Sinekler
kahve fincanının etrafına konuyorlar. Çok uzaklardan bir uçak geçiyor.
Kır kahvesinin masalarından birinde oturmuş, kahveci çırağının yarısını
dökerek getirdiği orta kahvemi yudumluyorum. Kahvenin asmalarının
tırmandığı leylak ağacından yer yer ferahlatıcı, yer yer saçlarımı
dağıtan leylak esintileri geliyor, saçlarımı dağıtıyor.
* Sabahtan beri yollar benim arkadaşım. Çocukluğumun
yurduna varabilmenin coşkusu sinmiş adımlarıma. Bu yüzden attığım her
adım bir sonrakinin habercisi gibi. Ağaç diplerine dökülmüş pür
kurularına bastıkça pür örgüsü çıtırdıyor. Çocukluğumun birazı da
çıtırtıların içinde... Dağlarda sessiz, yüksek sis bulutları uçuyor
hızla. Koyaklar pırıltılı, sular lekesiz, bulutlar anılarımı
karıştırıyor.
1. Paragraf :Görme , Duyma
2. Paragraf :Görme, Duyma
3. Paragraf :Görme,Koklama,Tatma,Dokunma
4. Paragraf :Görme,Duyma,Dokunma
SAYFA 96
10.etkinlik
Görme ile ilgili ayrıntılar - VAR
Duyma ile ilgili ayrıntılar - VAR
İşitme ile ilgili ayrıntılar - VAR
Koklama ile ilgili ayrıntılar - YOK
Dokunma ile ilgili ayrıntılar - YOK
Hatırda kalmış olayları hatırlama - VAR
Hatırda kalmış varlıkları hatırlama - VAR
Hayal gücünden yararlanma - VAR
“Vurgun Yiyen Mahir Balıkçı” adlı metinde geçen deyim ve ad aktarmalarını gösteriniz.
CEVAP:
- Işıklarla yıkanan tapınak gölgeleri
- Zarif yelkenliler
- Güneş, ışıklarını hiç esirgemeden
- Yaşlı dünya
- Dünyanın yüzü
- Suyun karnı
- Nil'in merhametsiz koynu
Okuduğunuz ve dinlediğiniz betimleme örneklerinde kullanılan deyim ve ad aktarmalarının özelliklerini sınıfça tespit ediniz.
CEVAP:
Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel):
Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcük yerine kullanılmasına ad aktarması (mecaz-ı mürsel) denir.
İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır.
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl.” dizesinde parça-bütün
ilgisi kurulmuştur; çünkü dalgalanacak olan bayraktır. Hilalse onun
parçasıdır. Bu durumda parça verilmiş; ama bütün kastedilmiştir.
“Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.” cümlesinde neden - sonuç
ilgisi kurulmuştur; çünkü yağmur bereketin nedenidir. Sonuç verilmiş;
ama neden kastedilmiştir.
“Ayağını çıkarmadan girebilirsin.” cümlesinde verilen ayak(iç), kastedilen ayakkabı(dış)dır.
“Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.” cümlesinde verilen Ankara(yer), kastedilen iktidar(yönetim)dır.
“Orhan Veli’yi okur musun?” cümlesinde verilen Orhan Veli, kastedilen onun eserleridir.
Deyim Aktarması (İstiare):
Bir sözcüğün benzetme amacıyla başka bir sözcük yerine kullanılmasına
deyim aktarması (istiare) denir. Deyim aktarması dört yolla gerçekleşir:
1. İnsandan Doğaya Aktarma: İnsana ait bir özellik, insan dışındaki bir varlığa aktarılır, yani kişileştirme yapılır.
Örneğin; “Rüzgârın serin eli yüzümü okşadı.” cümlesindeki “el” ve
“okşamak” kavramları aslında insana aittir; oysa bu cümlede rüzgâra
aktarılmıştır.
“Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor.” cümlesindeki “anlatmak”
eylemi aslında insana ait bir özelliktir ve bu cümlede tekerleklere
aktarılmıştır.
2. Doğadan İnsana Aktarma: Bir doğa varlığına ait özellik, insana aktarılır.
Örneğin; “Bizim çocuk artık olgunlaştı.” cümlesindeki “olgunlaşmak”,
aslında meyvelere ait bir özelliktir; oysa bu cümlede insana
aktarılmıştır.
“Ali eskisi gibi değil, duruldu.” cümlesindeki “durulmak”, aslında
coşkun akan sulara ait bir özelliktir; oysa bu cümlede insana
aktarılmıştır.
3. Doğadan Doğaya Aktarma: Bir doğa varlığına ait özelliğin, insan dışında başka bir doğa varlığına aktarılmasıdır.
Örneğin; “Yüce dağların başında, salkım salkım olan bulut.” dizesindeki
“salkım”, aslında üzüme ait bir özellikken bu cümlede buluta
aktarılmıştır.
“Minik fare kükredi.” cümlesindeki “kükremek”, aslında aslana ait bir özellikken bu cümlede fareye aktarılmıştır.
4. Duyudan Duyuya Aktarma: Beş duyumuzdan birine ait (görme, işitme,
tatma, koklama, dokunma) bir kavramın başka bir duyuya aktarılmasıdır.
Örneğin; “Soğuk bakışları hepimizi ürküttü.” cümlesindeki “soğukluk”,
aslında dokunma duyusuna ait bir kavramken bu cümlede görme duyusuna
aktarılmıştır.
“Tatlı bir ezgi geliyor uzaklardan.” cümlesindeki “tatlı” sıfatı,
aslında tatma duyusuna aitken bu cümlede duyma duyusuna aktarılmıştır.
SAYFA 96
11. etkinlik
Gözlem “iç gözle”' ve “dış gözlem” olmak üzere iki şekilde olur.
Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi iç gözlemdir.
Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış gözlem
sayılır.
Aşağıdaki tabloyu "Vurgun Yiyen Mahir Balıkçı" ve "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" metinlerinden hareketle doldurunuz.
CEVAP
İç Gözlem : Züleyha, Nil'in, şafağın görülebileceği bu en derin noktasında biraz dinlenmek, güneşi karşılamak istedi.
Züleyha'nın içi acıdı ve içinden, mahir dalgıçlar da vurgun yer demek ki diye geçirdi.
Evimizin bütün ruhu, kederleri ve neşesi orada görünür, her günün
hâdiseleri tavana, duvarlara, döşemeye bir leke, bir çizgi, bir buruşuk
ve bazen de ancak bizim görebileceğimiz gizli bir işaret ilave eder.
Bu sofa canlıdır; bizimle beraber kımıldar, değişir, bizimle beraber
dağılır, toplanır, bizimle beraber uyur uyanır; bu sofa aramızda sanki
üçüncü bir simadır ve güldüğü, ağladığı bile olur.
Her zamanki âdetimle alt kat sofada epeyce durarak hareketsiz etrafıma bakındım.
Dış Gözlem : Sabaha karşı, incecik bir mekiğe benzeyen
kayığıyla Nil'in üzerinde gezintiye çıkmıştı.Bir yere geldiler ki
Züleyha kayıkçıya durmasını işaret ettiYan tarafta hafif ve sağlam bir
tekne vardıBalıkçılardan en genç ve tecrübesiz olanı, teknenin kenarına
yaklaştı ve Züleyha'ya baktı.Ağzından, burnundan ve kulaklarından kanlar
boşanmaktaydı.Eşiklerinde soluk yüzlü, çıplak ayaklı, ürkek ve sessiz
çocukların. ellerinde ekmek kabuğuyla ve çerden çöpten yapılmış
oyuncaklarla, ağır ağır. düşünerek ve gülmeden oynadıkları bu evlerin
arasında kendi evimi ararım.Bu sofa dört köşedir: Ortada sokak kapısı,
iki yanında birer pencere. Pencerenin yanında bir ot minderi. Minderin
yanında yemek masası. Masanın yanında iki sandalye.
SAYFA 98
10. etkinlik
Metindeki sıfatları bulunuz.
CEVAP:
Bazı, bir, paslanmaya yüz tutmuş, uzun, eski, güzel, çirkin, neşeli,
üzgün, bu, yarı aydınlık, tozlu, her, gülümseyen, uzak, birkaç, her,
ayrı, gelen, böyle, sandık sandık, o, heyecan verici, yolunu şaşırmış,
muzdarip, loş, tozlu, buruk, kaybolan.
Bulduğunuz sıfatlardan hangileri isimleri; işaret, sayı,
belgisizlik veya soru yoluyla belirtmiştir? Belirtme sıfatlarını
sınıflandırınız.
CEVAP:
İşaret sıfatı: bu, böyle, o
Sayı sıfatı: …
Belgisiz sıfat: bazı, bir, her, birkaç, her
Soru sıfatı: …
Bu çalışmadan hareketle niteleme sıfatlarıyla belirtme sıfatlarının farkını belirtiniz.
CEVAP:
Niteleme sıfatları, isimleri nitelik yönden belirtir; yani isimlerin
rengini, durumunu, biçimini, kısaca nasıllığını gösterir. Belirtme
sıfatları ise, isimleri işaret, sayı, belgisizlik veya soru yoluyla
belirtir.
13. etkinlik
Şiirden varlıkların rengini, durumunu ve biçimini gösteren kelimeleri bulunuz.
CEVAP:
“Yorgun, beyaz, ölgün, titrek, hırçın, yabancı, bekleyen, kimsesiz, katı, solgun, açılan.”
Bu kelimeler hangi sorunun cevabı olabilir? Niçin?
CEVAP:
Bu kelimeler, niteledikleri isimlere sorulan “nasıl?” sorusunun
cevabıdır. Çünkü bu kelimeler; isimlerin rengini, durumunu ve biçimini
göstermektedir.
SAYFA 99
14. etkinlik
Metindeki sıfatları yapılarına göre sınıflandırınız.
Basit : O, bir, çirkin, bu, başka, sakar, her, fukara, kuru, viran, ilk
Türemiş : Tahtadan, çinkodan, kurma, dolu, çehresindeki, büyük, olan, akan, ıssız, gelen, yüksek
Birleşik : Çalpara, can sıkıcı, her çeşit, her cins,
ferman dinlemez, sırma cepkenli, altı aşınmış, bir çift, yenleri
kısalmış, bir tek, dizleri çıkık, oyuna sarf edecek, bir dilim, Arnavut
kaldırımlı, boz renkli
SAYFA 100
18. etkinlik
Aşağıdaki tabloyu inceleyin, boşluklara açıklama ve örneklere uygun cümleler yazınız.
CEVAP:
19. etkinlik
20. etkinlik
Metinde geçen "yeni" kelimesinin aldığı ekin kelimeye nasıl bir anlam kattığını belirtiniz.
CEVAP: Pekiştirme anlamı katmıştır.
Bu ekle küçültme eklerini kelimeye kattığı anlam bakımından karşılaştırınız. Sonuçları defterinize yazınız.
CEVAP:
Pekiştirme ekleri (-m, -p, -r, -s), kelimeye “pek, çok, fazla, aşırı”
gibi anlamlar katar; küçültme ekleri (-msi, -mtrak, -cik, -ce, -cek)
ise, kelimenin anlamında “kısma, daraltma ve küçültme” yaparak, kelimeye
“-e yakın” anlamı katar.
21. etkinlik
Tabloyu iki şiirden seçeceğiniz örneklerle doldurunuz.
Küçültme Sıfatları Pekiştirme Sıfatları
Katrecik, incecik, acımsı Yemyeşil, kıpkızıl, sırılsıklam, paramparça, permeperişan
Ölçme ve Değerlendirme
A. Betimleyici anlatım ile ilgili aşağıdaki özellikleri doğru-yanlış (D/Y) olarak değerlendiriniz.
( D) Gözlem yoluyla edineceğimiz birikimler ana düşünceyi geliştirecek canlı, etkili, öznel bilgilerdir.
(D) Gözlemlerle beslenmemiş bir anlatım, ana düşünceyi
yansıtamaz. Bu nedenle gözlem, bilgi toplama ve ana düşünceyi
geliştirme yollarının kaçınılmaz bir boyutudur. Ancak gözlem “bakma”
değil “inceleme”dir. Gözlem yapacak bir kişi, konuya ilişkin ön bilgiye
sahip olmalıdır.
(D) İyi bir gözlemle desteklenmiş yazı ürünleri
yazarını okuyucu ile buluşturmada önemli bir rol oynar. Bu nedenle
şairler, hikayeciler, roman ve oyun yazarları gözleme büyük değer
verirler.
(D) Öykü, roman, tiyatro gibi olay ağırlıklı türlerle makale, fıkra gibi düşünce ağırlıklı türlerde gözlemden yararlanılır.
(D) Başarılı bir betimlemede sadece göz değil beş
duyunun hepsi kullanılır. Objenin tadı, rengi, kokusu ve uyandırdığı ruh
hâli verilir.
(D) Betimleme bilgilendirme amaçlı da kullanılır. Bu gibi betimlemelerde kesinlik vardır ve kişisel görüşlere çok başvurulmaz.
(Y) Heyecan uyandırmayı amaçlayan edebî tasvirlerde nesnel bir tavır benimsenir.
(D) Görünen her şeyin nakledilmesi, okura verilmesi
gereksizdir. Bu yüzden genel fikir vermek için seçici davranmalı. Bir
korku duygusu verilmek isteniyorsa daha çok kötü duygular anımsatan
nesneler ve objelere dikkat çekilmelidir.
(D) Yazar dış dünyadan duyu organlarıyla edindiği
intibaları kendi evreninde canlandırır ve dil vasıtasıyla okura sunar.
Okuyucu görmediği bu evrenin içine girer ve onunla özdeşleşir, bu
evrenin kendine özgü gerçekliğine katılır.
(D) Betimleme gözleme dayanır. Tek başına bir yazı
türü değildir. Diğer türlerle birlikte başka anlatım metotlarıyla, daha
çok hikâye ile birlikte kullanır.
(D) Gözlem sırasında ayrıntılar belirlenmeli, gerekli notlar alınmalı ve düşünce ile bağ kurularak değerlendirme yapılmalıdır.
(D) Bir futbol maçının gençler üzerindeki etkisine
ilişkin yazı hazırlamak isteyen kişi, evinde televizyon seyrederek
gözlem yaparsa inandırıcı olamaz. Böyle bir yazı yazılmadan önce birkaç
futbol maçına gitmek ve olayları gözlemleyerek notlar almak gerekir.
(D) Gözlem "iç gözlem", "dış gözlem" olmak üzere iki
şekilde olur. Kişinin kendi duygu, düşünce ve davranışlarını incelemesi
iç gözlemdir. Bizim dışımızdaki varlıklara yönelik gözlemlerimiz ise dış
gözlem sayılır.
B. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
v Sıfatlar neden isimlerle birlikte kullanılmaktadır? Örnekler vererek açıklayınız.
CEVAP:
Sıfatlar isimlerden önce gelerek onları renk, durum, hareket, biçim,
sayı, işaret ve soru yönlerinden tamamlar; onları niteler veya belirtir.
Örneğin; aşağıdaki parçada altı çizili sözcükler, önlerindeki adları
nitelemiş ya da belirtmiştir:
“O zaman gördü ki, küçük çocuk, memleketlisi, mini mini yavru
ağlıyor... Yanaklarından gözyaşları birbiri arkasına, temiz vagon
pencerelerindeki yağmur damlaları nasıl acele acele, sarsıla çarpışa
dökülürse öyle, bağrının sarsıntılarıyla yerlerinden oynayarak,
vuruşarak içlerinde güneşli mavi gök, pırıl pırıl akıyor.”
v İşaret zamirleriyle işaret sıfatlarını birbirinden nasıl ayırabiliriz? Örnekler veriniz.
CEVAP:
İşaret zamirleri işaret edilen ismin yerine geçerken, işaret sıfatları
ismin yerini işaret eder ve isimle beraber kullanılır. Ayrıca işaret
sıfatları hiçbir zaman çekim eki almaz:
Bu köy, yıllar önce bir yangın geçirdi.(İşaret sıfatı)
Burası yıllar önce bir yangın geçirdi. (İşaret zamiri)
Çocuklar o ağacı sulamışlar. (İşaret sıfatı)
Çocuklar onu sulamışlar. (İşaret zamiri)
O öyküyü bir solukta okumuştum.(İşaret sıfatı)
O, beğenerek izlediğim bir filmdi: (İşaret zamiri)
C. Aşağıdaki boş bırakılan yerlere uygun sıfatları yazınız.
Kedi zarif ve temiz bir hayvandır. Yalnız irilerini, kabarık
tüylülerini demek istemiyorum, en çelimsizinde, sakatında bile bir
zariflik vardır. Hele temizlenmesine bayılırım. Hani ön ayaklarından
birini şöyle yana sarkıtıp da göğsünü yalaması vardır, baktıkça içim
açılır.
Bundan daha orijinal bir şey biliyor musunuz?
D. Aşağıdaki soru sıfatlarını cevaplayıp bu sözcüklerin hangi sıfat türünden olduğunu yazınız.
Hangi kediyi beğendiniz?
- Şu kediyi beğendim. (işaret sıfatı)
Sizin evinizin kaç odası var?
- Bizim evimizin dört odası var. (asıl sayı sıfatı)
Nasıl kitaplardan hoşlanırsınız?
- Sürükleyici kitaplardan hoşlanıyorum. (niteleme sıfatı)
Neredeki okula gidiyormuş?
- Şehrin girişindeki okula gidiyormuş. (işaret sıfatı)
Kardeşin kaçıncı sınıfa gidiyor?
- Kardeşim 5. sınıfa gidiyor. (sıra sayı sıfatı)
Dolaptan kaçar dilim pasta aldınız?
- Dolaptan ikişer dilim pasta aldık. (üleştirme sayı sıfatı)
Ne biçim bir adam bu?
- Saygısız bir adam bu. (niteleme sıfatı)
E. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerlere uygun sıfatlarla doldurunuz.
Seni akşam eski arkadaşın aradı.
Ertesi gün bütün bunlar başıma geldi.
Yaşlı adamın öldüğü her hâlinden belli oluyordu.
Yanımızdan hızla geçen araba ileride kaza yapmış.
Bir dilim ekmek alıp yemeye başladı.
O çocuğu bir yerden tanıyorum.
F. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi bir gözlemde algılarımızın dışında kullanacağımız unsurlardan değildir?
A) Hatırda kalmış olayları ifade etmek
B) Hatırda kalmış varlıkları hatırlamak
C) Hayale dayanmak
D) Gördüklerimizin arkasındakini sezmeye çalışmak
E) Duyu organlarımızla elde ettiğimiz bilgilerle anlatımı desteklemek
2. (I) İşte, yine bir kuyu başı göründü. (II) Kafile duruyor, uykuyu
çoktan unutmuş herkes. (III) Sadece yarım saatçik dinlenmek istiyorlar.
(IV) Hemen oracığa eriyip su kesilmiş kurşun gibi yayılıyorlar. (V) Az
sonra vadinin arkasından bir başka muhacir kafilesi görünüyor.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
3. (I) Öyküleme tekniğinde yazarın amacı, okuyucuyu bir olay içinde
yaşatmak; betimlemede ise okuyucunun görmediği bir görüntüyü, olayı,
yeri okuyucunun kafasında canlandırmaktır. (II) Öykülemede yazar
özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sözcüklerle
âdeta resim yapar; betimlemede ise olay akışı vardır. (III) Betimlemede
olaylar birbiri üzerine gelişir ve zaman durmadan geçer. (IV)
Öykülemede genellikle haber kipleriyle çekimlenmiş fiiller kullanılır.
(V) Öyküleme tekniğinin en önemli iki özelliği; zaman akışı ve bir
romandan alınmış izlenimi vermesidir.
Aşağıdakilerden hangisi ruh çözümlemesi olan betimlemenin adıdır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV. D) IV. ve V. E) III. ve V.
4. Ünlü sanayici son yolculuğuna, yaptırdığı o büyük camiden sessizce uğurlandı.
I II III IV V
Numaralanmış sözcüklerden hangisinin türü diğerlerinden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
5. Aşağıdakilerden hangisi betimlemenin işlevlerinden değildir?
A) Bilgi vermek, tanıtmak
B) Sanat ve simgesel işleve sahip olmak
C) Gerçeği sadece gözlem yoluyla aktarmak
D) Yaşanmış olayların sahnesini tanıtmak
E) Olayların sahne ve aksesuarını tanıtmak
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmamıştır?
A) Yalan yanlış şarkılar söylerdin en fazla.
B) Dur, geçme! Dediğimiz en güzel anda gittin.
C) Çiçeği burnunda bir patron olmuşsun.
D) Her akşamki yoluma koyulmuş, gidiyorum.
E) Çekip giderken yine seni düşünüyorum.
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soru anlamı bir sıfatla sağlanmıştır?
A) Hangi insan yapabilir böyle bir saygısızlığı tabiata, tüm canlılara?
B) Ne bileyim, nasıl anlatayım size küçücük bir kuşun kanat çırpmasındaki heyecanı?
C) Herkes benim gibi ağlar mı bulutların çekip gitmesine?
D) Nereden geldi bu yalnızlık hissi yine bana. Yemen'den mi Hint'ten mi?
E) Ne zaman çöller yeşillenir, bilen duyan var mı dünyada?
8. Hangi gazeteye baksam her sayfası reklam... Bunların hatalarını
gizlemek için bol bol resim koymalarından bıktım. Bu kötü gazetelerin
fiyatı ta nerelere yükseldi.
Bu parçada aşağıdaki sıfat türlerinden hangisi yoktur?
A) Soru sıfatı B) Niteleme sıfatı C) Sayı sıfatı
D) Belgisiz sıfat E) İşaret sıfatı
9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat kullanılmamıştır?
A) Açıkgöz insanları yönetici yaparlarmış.
B) Kar yağınca ortalık birden bembeyaz oldu.
C) Bir çorak yer oldum, başaksızım ben.
D) Benim de birkaç dakikalık saltanatım olacak.
E) Hüzünlü gönlüm mutlulukla dolacak.
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikileme diğerlerinden farklı görevde kullanılmıştır?
A) Eğri büğrü yollardan geçerek geldik bu kasabaya.
B) Bahçesinde kırmızı kırmızı güller yeni açmış gibiydi.
C) Çocuk mini mini elleriyle yazı yazıyordu.
D) Adam ne yapacağını uzun uzun düşündü.
E) Çocukluğunda bile kısa kısa hikâyeler yazardı.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem belirtme hem niteleme sıfatı kullanılmıştır?
A) Ben bir garip diyara geldim.
B) Kimse bu hâlimi bilmez benim.
C) Güzel, temiz dilim var benim.
D) Bu dilimi şu insanlar bilmez benim.
E) Deli gönlüm asla uslanmaz benim.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat kullanılmıştır?
A) Aç katık istemez, uyku yastık istemezmiş.
B) Çınar ağacının koyu gölgesinde oturuyordu.
C) Bu hafta sonu onlar balık tutmaya gidiyor.
D) Ağaçların sarı yaprakları artık dökülüyor.
E) Anlatılan hikâyeleri herkes zevkle dinliyordu.
[size=12]C. Coşku ve Heyecana Bağlı (Lirik) Anlatım - Zamir (Adıl)
[/size]
SAYFA 107 - Hazırlık
Metindeki boşlukları parantez içindeki uygun sözcüklerle doldurup tekrar okuyunuz.
CEVAP:
O gitti bilmem nereye? Galiba Plevne'ye gitti ve gelmedi. Ve bir daha hiç gelmedi.
Ben, bundan yirmi sene evvel, bugün sizin olduğunuz gibi, ey aziz
kardeşlerim, bir şehidin yetimi olmuştum. Benimki de sizinkiler gibi
hayatını barut dumanına sarmış, gitmişti. Bugünkü siz, yirmi sene evvel
bensiniz; ben, sizin hissiyatınızı, bütün ruhunuzu bilirim. Ben o
yaranın samimi bir aşinasıyım. O yarayı seviniz; o, sizin ebedî bir
nişane-i iftiharınızdır. Söyledim, söyledim, çocukluğumun bütün kalb-i
melulünü söyledim. Çünkü herkes size vermek istiyor; ben, sizden olmak,
âlâmınıza iştirak etmek suretiyle sizin derdinizin bir kısmını almak
istiyorum.
Cenap SAHABETTİN
Bu kelimelerin metindeki işlevini ve iki metin arasındaki anlam farkını belirtiniz.
CEVAP:
Bu kelimeler ismin yerini tutan kelimelerdir, yani zamirdir ve
anlamlıdır. Bunlar cümleden çıkarıldığında cümlenin ya anlamı değişir ya
daralır ya da anlamsızlaşır.
Metin İnceleme - 1.metin
1. "Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor" şiiriyle yukarıdaki
şiiri karşılaştırınız. Bu iki şiirde aynı duygu yoğunluğunu bulabildiniz
mi? Niçin?
2. Lirik anlatım türünün özelliklerini yazınız. Lirik anlatımın diğer anlatım türlerinden en önemli farkını belirtiniz.
CEVAP:
· Coşku ve heyecana bağlı (lirik) anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır.
· Aşk, ayrılık, hasret, özlem, gurbet, dini hassasiyet gibi duygusal konular işlenirken kullanılır.
· Okurun duygularına, kalbine seslenir.
· Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır.
· Sanatsal özellikler sergilenir.
· Dil, “heyecanı dile getirme” işlevinde kullanılır.
· Daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro ve deneme türlerinde kullanılır.
· Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici
anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; coşku ve heyecana
bağlı anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır.
3. Yukarıdaki şiirde ismin yerini tutan kelimeler kullanılmış mıdır? Bunların metindeki görevi nedir?
CEVAP:Yukarıdaki şiirde ismin yerini tutan kelimeler: ben, sana, seni, kimseler.
SAYFA 108
1. Şiirde kelime ve cümle seviyesindeki tekrarları bulunuz. Bunların
anlatıma ne kazandırdığını tartışınız. Sonuçları sınıfta belirtiniz.
CEVAP : Cümle seviyesindeki tekrarlar:
- ben sana mecburum
- bilemezsin
- bilmiyor
Kelime seviyesindeki tekrarlar:
- ne vakit bir
2. Her iki şiirde (Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor- Ben
Sana Mecburum) heyecan, mutluluk veya mutsuzluk ifade eden; dini
duyarlılık, derin düşünce, yüceltme gibi hâlleri dile getiren söz ve söz
öbekleri var mıdır? Belirtiniz. Varsa bunların özelliklerini
açıklayınız.
CEVAP:
“Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” isimli şiirde aşağıdaki mısrala
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder