Cumhuriyet
tarihinin ilk İstiklal Madalyası bir çocuğa verilmişti. Dokuz yaşında
savaşan Nezahet Onbaşı,o madalyayı hiçbir zaman alamadı.İşte onun
kahramanlık öyküsü…
Nene Hatun, Halide Edip, Erzurumlu Kara
Fatma, Adile Onbaşı, Kara Ayşe ve daha nicesi… Onlar İstiklal Harbi’nin
sembol kadınlarıydı. O listede adı çok anılmayan; ama daha küçük bir
kız çocuğu iken cephelerde at süren, çarpışan bir de Nezahet Onbaşı
vardı. Babasıyla Geyve Savaşı, Konya İsyanı, I. ve II. İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz muharebelerinde gösterdiği kahramanlıklarla anılacaktı. Yaşı küçük olduğu için Cumhuriyetin kadın kahramanlarının listesine bile çok sonraları girecekti. Çünkü o, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirmeye karar verdiği ilk çocuktu.
Nezahet Onbaşı’nın hikâyesi aslında Çanakkale Savaşı günlerine kadar
uzanıyor. Savaş yıllarında annesi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken ince
hastalığın (verem) kurbanı olur. O günlerde İstanbul işgal altındadır,
küçük kızın babası Albay Hafız Halit Bey ise cepheden cepheye
koşmaktadır. Hafız Halit Bey bir müddet sonra komutasındaki 70. Alay ile
Anadolu’daki Milli Mücadele saflarına katılma kararı alır. Tabii kızını
da yanında götürmek zorunda kalır. Böylece kader Küçük Nezahet’i daha 9
yaşındayken cephelerle tanıştırır.
At sırtında geçen ilk günün gecesinde donma tehlikesi atlatır. El bebek gül bebek büyüyeceği bir dönemde öksüz kalmıştır çünkü.
Hafız Halit Bey küçük kızını kimseye emanet edemeyeceğini düşünerek
adeta cephelerde büyütür. Küçük Nezahet, askerlerden at binmeyi, silah
tutmayı öğrenir. Tam üç sene cephelerde bilfiil babasının katıldığı her
muharebeye katılır. 70. Alay’ın simgesi olur adeta. Cephede Mustafa
Kemal Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün de dikkatini çeker.
BEN BABAMLA ÖLMEYE GİDİYORUM, SİZ NEREYE GİDİYORSUNUZ?
İstiklal Savaşı başladığında Alay Komutanı Albay Halit’e, Yunan
askerleriyle en çetin çarpışmaların yaşandığı Gediz hattını müdafaa
görevi verilir. Minik Nezahet, yanı başında süngü süngüye çarpışan
Mehmetçik’in şehit oluşunu görecek kadar savaşın içindedir artık. Gediz
Cephesi Yunanlılara karşı ilk yenilginin alındığı cephelerden biridir.
Ancak Türk askeri düşmanın lojistiğini kesmek için verdiği mücadeleyi
sonuna kadar sürdürür. Zor anlar yaşanır. Tarihe kaybedilen muharebe
olarak geçen Gediz Cephesi’nde sadece bir alay başarılı olmuştur. O da
Hafız Halit Bey’in kumandasındaki 70. Alay’dır. Küçük Nezahet’i onbaşı
yapacak, daha sonra onu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerindeki
tartışmalara taşıyacak en önemli olaylardan biri de bu sırada vuku
bulur.
Türk askeri Yunan saldırıları
karşısında zor anlar yaşamaktadır. O sırada cepheden kaçmayı düşünenler
bile olur. Yaklaşık 600 kişilik alayı ile en zor sınavı veren Hafız
Halit, umutların tükendiği noktada atıyla askerlerin önünü kesen küçük
kızı Nezahet’i bulur. Minik, ama vatan sevgisiyle dolu yürek cephe
gerisine kaçmaya çalışan askerlerin karşısına duvar gibi dikilir ve
ağzından şu sözler dökülür: “Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz
nereye gidiyorsunuz?”
Babasına destek olmak isteyen bir çocuğun çırpınışlarının ötesindedir gayreti. Atın üstündeki küçük kız, askerlerin yüzüne tokat gibi bir gerçeği, ‘vatan sevgisini ve şehadeti’ haykırınca hepsi geri döner.
Çoğu cephede şehit düşer, ancak Gediz muharebesi kaybedilse de Yunan
askerinin Anadolu’nun içlerine kolay sızması geciktirilir. Küçük
Nezahet, sınavı kazanmıştır. Artık o elinde oyuncaklarıyla askerin
arasında gezen bir kız çocuğu değil, 70. Alay’ın Nezahet Onbaşısı’dır.
İLK İSTİKLAL MADALYASI’NI BU ÇOCUĞA VERELİM!…
Bu kahramanlık hikâyesi Cumhuriyet’in ilânından hemen sonra Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin en hararetli tartışmalarından birine konu olur.
Tarih 30 Ocak 1921′dir. Bir milletvekili Meclis Riyaseti Celilesi’ne
(başkanlık) Nezahet Onbaşı’ya ilk İstiklal Madalyası’nın verilmesini
önerir: “Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin,
muhtelif harp cephelerinde bilfiil müsademata iştirak eden (çatışmalara
katılan) 12 yaşlarındaki Nezahet Hanımın İstiklal madalyasıyla taltif
edilmesine dair takriri… Muhtelif harp cephelerinde bilhassa son Gediz
ve İnönü meydan muharebelerinde bilfiil müsademata iştirak ve her an
efrat ve hatta zabitanı teşci eden (cesaretlendiren) yetmişinci alay
Kumandanı Hafız Halid Beyin kerimesi on iki yaşlarında Nezahet Hanıma
ilk İstiklal madalyasının itasını teklif ve teklifi vakım Heyeti
Umumiye’nin tasdikine arz edilmesini rica ederim. (30 Kanunusani 1337 –
Bursa Mebusu Operatör Emin Bey.)”
Erzurum Mebusu Celaleddin Arif Bey izahat verilmesini ister. Operatör
Emin Bey söz ister ve Nezahet Onbaşı’nın cephelerdeki kahramanlıklarını
bir bir anlatır. Babasını ve askerleri nasıl cesaretlendirdiğini
söyler: “Bu çocuk mutlaka muhtac-ı taltiftir. İlk İstiklal madalyasını
bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık gösteririz. Ha onu arzedeyim,
bütün askerlerimiz buna (Türk Jandark’ı) namını vermişlerdir.” İzmit
Vekili Hamdi Namık Bey itiraz eder, İstiklal madalyalarının Yunan
madalyalarına benzetilmemesi için 12 yaşında bir çocuğa
verilemeyeceğini, sadece hediye ile taltifini önerir.
Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey araya girer, İstiklal Madalyası’nın da
ötesinde küçük Nezahet’in asker yapılmasını, mirimiran (tuğgeneral)
rütbesiyle ödüllendirilip, paşa hanım olmasını teklif eder. Meclis
başkanı hem hararetli hem latifelerle dolu konuşmaların sonunda Emin
Bey’in teklifi gereği ilk İstiklal Madalyası’nın minik kıza verilmesi
gerektiğini söyler. Meclis zabıtlarına bu aynen geçirilir. Tartışmalar
sürer, ordu kumandanlığına sorulması bile gündeme gelir. Meclis’teki bu
tartışmalar aslında küçük Nezahet’in ömrü boyunca peşini bırakmayacak iç
burkan bir hikâyenin temelini oluşturur.
Hem Kurtuluş Savaşı gazisi babası Albay Hafız Halit Uzel Bey hem
kendisi defalarca başvurmasına rağmen İstiklal Madalyası’nı bir türlü
alamaz. Nezahet Onbaşı bir çeyizlik hediye ile de taltif olunur. Çeyiz
de tıpkı İstiklal Madalyası kararı gibi zabıtlara geçmesine rağmen
gerçeğe dönüşmez.
Aradan yıllar geçer. Tam 65 yıl sonra
bir gazetecinin köşe yazısında konuyu gündeme getirmesiyle dönemin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Necmettin Karaduman tarafından bir
takdir beratı verilir. Nezahet Onbaşı, 6 Temmuz 1986′da Dolmabahçe
Sarayı’nda sessiz sedasız bir törenle şükran plaketini aldığında 78
yaşındadır. Aradan 6 yıl geçer ve madalyasını göremeden 84 yaşında
hayata gözlerini yumar.
Nezahet Onbaşı şimdi Anadolu yakasındaki Karacaahmet Mezarlığı’nda
İstiklal Madalyası sahibi kocası emekli Albay Rıfat Baysel ile yan yana
yatıyor. İstiklal Mücadelesi’nin çocuk kahramanı Nezahet Onbaşı’dan
geriye iki kızı İnci ve Oya hanımlar, torunu Şebnem ile onun kızları
Didem ve Gizem kaldı. Bir de İstiklal Madalyası ile taltifini onaylayan
TBMM tutanakları…
ATATÜRK’TEN İLTİFAT
Küçük Nezahet’in birbirinden ilginç anıları da var tabii ki. Padişah
yanlısı Kuvvay-ı İnzibatiye askerleri Albay Hafız Halit’in sorumlu
olduğu alayın Anadolu’daki Milli Mücadele Orduları’na katılmasını (1919)
istemez. İşte küçük Nezahet o çatışmalarda bir askerin yanı başında
şehit oluşuna şahit olur. Yüreğini sarsan bu anıyı çocuklarına sık sık
anlatır.
İlk asker elbisesini
1920′de giyer. Erlerin kullanılmayan kıyafetlerinden minik kıza bir haki
elbise dikilir. Çerkes Ethem ile cephede karşılaşır. Asker elbiseli bu
küçük kızı merak eden Çerkes Ethem, niye bu kıyafetleri giydiğini sorar.
Nezahet’in cevabı, “Ben askerim.” olur. Askerin silahı olmazsa asker
olmaz, diyen Çerkes Ethem çatışmalarda ele geçen bir Yunan filintasını
ona silah olarak verir. 70. Alay’ın adı ‘Kızlı Alay’ diye anılmaya
başlar. Birinci İnönü Muharebesi’nde cepheye gelen Atatürk alayın
sembolü Nezahet’le tanışır. Atatürk’ün sebeb-i ziyareti aslında Alay
Komutanı Hafız Halit’i denetlemektir. Atatürk
komutan çadırında kulaklarında küpe, asker elbiseli olarak Nezahet
Onbaşı ile karşılaşınca çok şaşırır. Yanındakilere sorar, “Kim bu?”
diye. Komutanımız Albay Halit’in kızı cevabını alınca daha da şaşırır.
Sonra ona sorar, “Ne arıyorsun sen burada?” O da vecize haline gelen
sözünü söyler: “Ben askerlerin kalesiyim, dönmek isterlerse karşılarında
beni bulurlar.” Cevap Atatürk’ün çok hoşuna gider. Küçük kızı sever.
Bursa Ahudağ eteklerinde, Bozüyük’te Atatürk’ün özel vagonunda ve
Akşehir’de olmak üzere üç kez daha cephede karşılaşırlar.
SON İSTEĞİ TÜRK BAYRAĞINA SARILMAKTI…
Annesinin son günlerinde yeniden Milli Mücadele günlerini yaşamaya
başladığını söyleyen büyük kızı İnci Üçok (Baysel), Nezahet Onbaşı’nın
ölüm anını şöyle anlatıyor: “Çok rahatsızlanmıştı. Gülhane Askerî Tıp
Akademisi’ne kaldırdık. Hastanede, ‘Bak gördün mü Alay geldi. Karşıda
askerler. Bak kızım babam beni almaya geldi. Alayın hepsi burada.’
diyordu. Onlar son sözleri oldu.”
Büyük kız İnci, “Askerler onun her şeyiydi. Ay yıldızlı bayrağı ve askerleri gördüğünde gözleri dolardı.”
diyor. Annesinin intizamlı bir hayatı olduğunu, Atatürk ve Kurtuluş
Savaşı ile ilgili hatıralarını hep coşkuyla anlattığını söylüyor.
İstanbul Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi Felsefe öğretmeni küçük
kızı Oya Baysel ise tek bir isteğini yerine getiremediklerini dile
getiriyor: “Onun son dakikasına kadar hep
yanında olduk. Tek isteği var yapamadığımız. Öldüğümde Türk bayrağına
sarın demişti. Bir takım asker geldi, cenaze törenine. Ama tabutuna al
bayrağı koyamadık. O günün telaşıyla birileri Bayrak Kanunu var deyip
engellemişti. Biz de unuttuk.”
Nezahet Onbaşı 24 Eylül 1993′te GATA’da vefat eder. Ve eşinin yanına Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilir. O,
ardında birçok kimsenin bilmediği tarih kayıtlarına not düşülen bir
kahramanlık hikâyesi bıraktı. Nezahet Onbaşı’nın alamadığı İstiklal
Madalyası TBMM’nin 69 numaralı Kanunu mucibince Cumhuriyet’in ilk
yıllarında 6 bin 920 kişiye verildi. Madalya alanlar arasında 70.
Alay Komutanı Hafız Halit Bey ve Nezahet Onbaşı’nın eşi Rıfat Baysel de
vardı. Bugün Meclis Kütüphanesi’nin raflarında yer alan 6 defterin
kayıtlarına göre İstiklal Madalyalı kahramanların ilk 1500′ü Atatürk’ün
silah arkadaşları, milletvekilleri ve cephede yer alan komutanlara
verilmiş. Sonra erlere, halk kahramanlarına, Maraş’a, Antep’e, Urfa’ya
İstiklal beratı ve madalya verilmesi kararlaştırılmış. Kayıtlara
ilk İstiklal Madalyası olarak geçen tek taltif Nezahet Onbaşı’ya yani
bir çocuğa aitti. Ancak o madalyasını alamadan hayata gözlerini kapadı.
TBMM’NİN İLK İSTİKLÂL MADALYASI TARTIŞMASI…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 140. oturumunun 1. Celsesi’nde
Nezahet Onbaşı’ya İstiklal Madalyası verilmesi şöyle gündeme gelir.
Gündem Maddesi 4.
- Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin, muhtelif harp cephelerinde
bilfiil müsademata iştirak eden (çatışmalara katılan) 12 yaşlarındaki
Nezahet Hanımın İstiklal madalyasiyle taltif edilmesine dair takriri.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine
Muhtelif harp cephelerinde bilhassa son Gediz ve İnönü meydan
muharebelerinde bilfiil müsademata iştirak ve heran efrat ve hatta
zabitanı teşci eden (cesaretlendiren) yetmişinci alay Kumandanı Hafız
Halid Beyin kerimesi on iki yaşlarında Nezahet Hanıma ilk İstiklal
madalyasının itasını teklif ve teklifi vakım Heyeti Umumiye’nin
tasdikina arz edilmesini rica ederim. (30 Kanunusani 1337- Bursa Mebusu
Operatör Emin Bey.)
CELALEDDİN ARİF BEY (Erzurum) – İzahat verirlerse iyi olur efendim.
OPERATÖR EMİN BEY (Bursa) - Efendim,
bu Nezahet Hanım denilen küçük hanım, mini mini hanım, sekiz yaşında
öksüz kalmış. Babasından başka kimsesi olmadığı için onun kucağına
düşmüş ve harbi umumide muhtelif cephelerde bu çocuk harp içinde
büyümüştür. Hafız Halit Bey denilen zat da gayet kahraman bir
kumandanımızdır. O kahramana layik bir çocuktur. O çocuk kendi eliyle
yüzü mütecaviz bir zabitan sarsıldığını görse hemen yanına koşar, haydi
beraber çarpışalım der, onunla beraber çarpışır. Babasında ufak bir
tereddüt görse hemen babasına koşar, aman baba hiç müteessir olma, annem
vakıa ölmüştür, seni de vururlarsa ben yetim kalmam. Bana millet bakar,
haydi babacığım diyerekten bu suretle teşvik eder ve kim bir parça
sendelerse Nezahet Hanım mutlaka onun yakasına yapışır. Bu çocuk mutlaka
muhtacı taltiftir. İlk İstiklal madalyasını bu çocuğa verirsek büyük
bir kadirşinaslık gösteririz. Ha onu da arzedeyim, bütün askerlerimiz
buna (Türk Jandark’ı) namını vermişlerdir.
HAMDİ NAMIK BEY (İzmit)- Efendim
Emin Bey biraderimizin buyurdukları Halit Beyle kerimesini bendeniz de
tanırım. Hakikaten böyledir. Türklerin bir Jandark’ı addolunabilir.
Yalnız bendeniz diyorum ki; pek kıymettar addettiğimiz İstiklal
madalyalarını Yunan madalyalarına benzetmemek için 12 yaşında bir çocuğa
verilmesini caiz görmüyorum. Bendeniz; muvafıksa Büyük Millet Meclisi
namına bu kıza büyüdüğü zaman cihazını temin edecek bir hediye (çeyiz
kastediliyor) takdim edelim. (Hay hay sesleri)
TUNALI HİLMİ BEY (Bolu) – Efendim
bendeniz ilk defa olarak olmak üzere Osmanlı tarihinde bir paşa hanım
görmek istiyorum. Kendisine mirimiran rütbesinin tevcihini teklif
ediyorum. Yalnız nişan değil, bir rütbe. (Handeler)
REİS – Operatör Emin Beyin teklifi veçhile Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının şimdiden tevcihini…
HAMDİ NAMIK BEY (İzmit) – Efendim
izahat vereceğim. Malumu aliniz İstiklal madalyası tevdiinde Divan-ı
Riyaset’in tetkikat icrası kanun iktizasındandır. Bir defa ordu
kumandanlığından sorulsun, tetkik edilsin, doğrudan doğruya Meclis karar
vermez.
REİS - Kanunu mahsusu mucibince
Divan-ı Riyasete havalesini tensip buyuranlar el kaldırsın. Efendim bir
daha arzediyorum. Anlaşılmadı. Takririn Divanı Riyasete tevdiini kabul
buyuranlar lütfen el kaldırsın. Kabul edilmiştir.
DR. SUAT BEY (Kastamonu) – Evvela kabülünü nazarı itibara alalım.
TUNALI HİLMİ BEY (Bolu) - Efendim benim de teklifim nazar-ı dikkate alınsın, mirimiran olsun.
MEHMET RAGIP BEY (Amasya) – Aksini reye koymaya mecbursunuz. Yok ayağa kalkacaksınız diyeceksiniz efendim.
YAHYA GALİP BEY (Kırşehir) – Riyasete karşı bu kadar itap edilmez….
REİS - Beyefendi; sükuta davet
ediyorum. Nizamname beni mecbur etmez. Şüphelenirsem aksini reye korum.
Şüphe yoktur, ekseriyet vardır.
….
Tartışmalar bu şekilde noktalanır. Ancak Divan
Başkanlığı’na sevk edilen İstiklal Madalyası’nın takdimi meselesi
Nezahet Onbaşı’nın ömrü boyunca hayata geçirilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder