4 Mayıs 2012 Cuma

Dede Korkut Hikayeleri

Dede Korkut Hikayeleri
Dede Korkut Hikayeleri, ayrı ayrı on iki hikayeden oluşmakla birlikte, bir çok hikayede aynı kahramanların bulunuşu, olayların aşağı yukarı aynı çevrede geçişi ve Dede Korkut’un her hikayede mutlaka ortaya çıkışı bakımından, hikayelerin hepsinin birbiriyle ilgili olduğunu göstermektedir.Hikayeler Kuzeydoğu Anadolu dolaylarındaki Müslüman Oğuzların hayatını anlatır
Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır.
Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular şlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır.
Kitabın asıl adı “Kitab-ı Dede Korkut Ala Lisan-ı Taife-i Oğuzan” dır. Anlamı Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı’dır.

Dede Korkut Hikayeleri, İslam öncesi Türk uygarlığını aydınlatan zengin bir kültür kaynağıdır. Dede Korkut Hikayeleri; Türk dili, Türk edebiyatı, Türk tarihi, folklor, toplum bilimi ve mitolojiye kadar pek çok konuda yararlanabileceğimiz önemli şaheserlerimizden biridir.
Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.
Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir;
1- Kutsal Kişiliği ,
2- Bilge Kişiliği.
Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut’un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır Destanlar: Kitapta on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır.
Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçe’ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.
Dede Korkut Hikayeleri, köklü bir sözlü edebiyat geleneği olan Türk halkının ortaklaşa meydana getirdiği destani hikayelerdir. Destanlar; milletlerin din, erdem ve milli kahramanlık maceralarını anlatan manzum hikayelerdir. Bu açıdan bakıldığında Dede Korkut hikayeleri, “Milli destan” niteliği taşımaktadır. Milli destanların milli bilincin oluşmasında önemli bir rolü vardır. Dede Korkut Hikayeleri, bu yönüyle milli bilincin, milli kimliğin oluşması için çocuklarımıza mutlaka okutulması gereken vazgeçilmez eserlerdendir.
Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türkleri’nin tabiat şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı sürekli üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker. Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini de göstermesi açısından, son derece önemlidir. Allah, doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her anında kendisini gösterir. Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız önemli dersler vardır. Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir. Dede Korkut aslında büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir. Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Bayındır Han, Kazan Han, Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve diğerleri toplumda olması gereken ideal insan karakterlerini temsil ederler. Bu insanlar, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır.
Dede Korkut, bütün Türk kavimlerinin fert fert kahraman olmasını arzu etmiş olmalı ki, hikâyelerinde zayıflığa, çaresizliğe ve ümitsizliğe yer vermemiştir. Rivayetlere göre Onun ölümü bile evliyalığını, bilge kişiliğini göstermektedir: Çeşitli Türk boylarının kanaatine göre o, rüyasında mezarının hazırlandığını görmüş ve gittiği her yerde öleceği ona rüyasında bildirilmiştir. Seyhun Irmağı’nın Aral Gölü’ne döküldüğü yerin yakınlarında, ırmağın üzerine hırkasını sererek orada ruhunu Allah’a teslim etmiştir. Bugün pek çok yerde onun mezarının olduğu söylenmektedir. Tıpkı Yunus Emre ve Karaca oğlan gibi milletimiz, onun mezarına da sahip çıkarak kahramanlarını kendi içinde görmek istemektedir.
Hikayelerinde aslında günümüz türk toplumunda halen daha güçlü bir biçimde varlığını sürdüren birtakım değerler göze çarpmaktadır. “namus”, “ataerkillik”, “kadınlara olan bakış”, “kadın imajının türk toplumu’ndaki yeri” ve benzeri birtakım değerler aynen aktarılmıştır. türk toplumu’nun, dede korkut zamanlarından beridir ne kadar değiştiğini, ayriyeten hangi yönleriyle hiçbir değişim göstermemiş olduğunu görmek için önemlidir.
İç oğuz’a dış oğuz’un asi olduğu destan”, dış oğuz’un, iç oğuz tarafından verilen bir geleneksel davete çağırılmadığı için iç oğuz ile arasını bozması ve sonunda ortaya çıkan olayları anlatmaktadır.
Bütün bu olayların anlatılmasının altında ise, namertçe yapılmış işlerin türk toplumunda af görmeyceğini anlatmak ve “namerçe davranışlar sergilemek kötüdür” mesajını vermek yatar.
Eserde işlenen bu mesaj, eserin hikayesinin gelişiminde bile rahatlıkla görülebilir. aruz’un, namertçe bir davranış sergilemesinden ve adının çıkmasından sonra “iyi güler” tarafından öldürülmesi, bu tezi doğrular. “namert” kelimesi de sıkça geçmektedir. hatta kazan, aruz’a bir yerde “namertlikle er öldürmek nasıl olur, ben sana göstereyim” der. bu cümleden anlaşılacağı gibi namertlik, kazan’ın, yani iyiyi temsil eden gücün gözünde kötüdür ve cezalandırılmalıdır.
Bir başka örnek de beyrek’in son sözlerinden bir tanesinin içindedir. beyrek, “aldatarak er tutmak karı işidir, karıdan mı öğrendin sen bu işi kavat” diyerek, aruz’un yapmak üzere olduğu namertliği, o zamanın türk toplumunda fiziksel bakımdan daha güçsüz kabul edilen kadınlara benzetmiş ve bir bakımdan da namertlikten vazgeçip gerçek bir dövüşte kendisini yenmesini istemiştir.
Beyrek öldüğü sırada geçen “kara kana bulandı” cümlseinde kanın kara olması ve namertliğin sonunda olmuş bir olay olarak gösterilmesi, “namert aruz’un” çok kötü bir şekilde ölmesi gibi parçada geçen bölümler, verilmek istenen mesajı güçlendiren öğelerdir.
namertliğin kötü olduğu mesajını bir “mesaj” yapan bir de yan motifler bulunmaktadır. yapılan için bir namertlik olarak nitelendirilmesi için, bu işe maruz kalmış kişinin iyi bir insan olması gerekmektedir. beyrek’i iyi yapan şey, beyine sadık olması ve beyinin sözünden ve yolundan çıkmamasıdır. bu, beyrek’in aldığı aruz’a katılması teklifini reddetmesinden anlaşılabilir.
Eserde sıkça tekrar edilmiş bazı motifler bulunmaktadır. insanların yemin ederken kuran-ı kerim’e el basmaları, dini bir motif olduğundan dini değerlerin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmaktadır. bir de ölenin arkasından ağlama ritüeli bulunmaktadır ki bu da türk toplumundaki “ölüye saygı, ölüyü yüceltme, atalara saygı” değerlerini sembolize ettiği gibi, “ağıt yakmak, ölünün arkasından ağlamak” gibi günümüzdeki anadolu toplumunda da halen daha gözlenen davranışlar görülmektedir. bu motifin bu kadar sıkça kullanılmasının sebebi, destanın ana mesajı üzerinde de bir etki yapmış olması ve onu desteklemiş olmasıdır. bu destekleme şöyle gerçekleşir; ölünün ardından ağlamak önemlidir, çünkü ölüyü değerli kılar. beyrek’in ardından herkesin bu kadar çok ağlaması, beryek’i de değerli bir insan kılar. daha önce de belirtildiği gibi, beyrek’in değerli ve iyi bir insan olması, onun ölümünü de “namertçe işlenmiş bir cinayet” haline getirmiştir. oysa ki aruz’un ölümünün arkasından kimse ağlamamıştır, çünkü o bir namerttir, kötü adamı temsil eder ve yüceltilecek iyi bir yönü bulunmamaktadır.
Bütün diğer hikayelerinde olduğu gibi, örnek olarak seçtiğimiz bu hikayenin de dil ve anlatımı bir o kadar önemlidir. her destan, manzum olarak yazılmak zorundadır. nitekim bu eserde de bu böyle olmuştur, fakat “yazar” (halk), bu destanda, diğer dede korkut destanlarında da olduğu gibi, hem manzum, hem de nesir olarak yazmıştır. bunun sebebi destanların ağızdan ağıza geçmesi ve akıllarda daha kolay kalmasının istenmesidir. özellikle bu konuşma bölümlerinde görülmektedir. konuşmalar, olayı açıklayıcı önemli bölümler olduklarından, manzum yazılmaları ve bire bir akılda kalmaları gerekmektedir, oysa olayın akışı o kadar zor ezberlenecek birşey değildir, çünkü yapılan eylemlerin akılda kalması, sebeplerin ve fikirlerin, yani soyut şeylerin akılda kalmasından daha zordur.
bütün değerleri, bütün motifleri ile bu destan, bir tane mesajı vermek için oluşturulmuştur. “namertçe yapılmış şeyler kötüdür ve cezalandırılmalıdır” teması, bütün hikaye boyunca sürmüş ve açıklanmıştır. bu destan, amacına ulaştığından dolayı ve bütün destan unsurlarını taşıdığından dolayı iyi bir destan olarak anılabilir, çünkü destan hem tek bir konu üzerinde yoğunlaşmış, hem manzum tarzında yazılmış, hem de sonuna “dede korkut” adlı kişiyi bir karakter olarak ekleyip “dede korkut destanları” arasında yerini alarak bir destan olduğunu kanıtlamıştır.
Her bireyin, ruhsal gelişim sürecinde, kimliğinin oluşması için örnek alacağı, model tiplere ihtiyacı vardır. Günümüzde ne yazık ki sanal kahramanları kendilerine model seçen çocuklarımız, ileride bir kimlik bunalımı yaşamakta ve milli bilinçten yoksun yetişmektedir.
Dede Korkut destanlarının kahramanları, iyiliği ve doğruluğu öğütler. Güçsüzlerin, çaresizlerin, her zaman yanındadır. Hile-hurda bilmezler, tok sözlü, sözlerinin eridirler. Türk milletinin birlik ve beraberliğini, millî dayanışmayı, el ele tutuşmayı telkin eder.
Yüzyıllar boyu, heyecanla okunan bu eserdeki destanlar, Doğu ve Orta Anadolu’da, çeşitli varyantları ile yaşamıştır. Anadolu’nun birçok bölgelerinde, halk arasında söylenen, kuşaktan kuşağa aktarılan hikâye ve destanlarda Dede Korkut’un izleri ve büyük etkileri vardır.
Millî Destanımızın ana kaynağı olan Dede Korkut Kitabı’nın bugün elde, biri Dresden’de, öteki Vatikan’da olmak üzere, iki yazma nüshası vardır. Bu yazma eserlere dayanarak Dede Korkut Kitabı, memleketimizde birkaç kez basıldığı gibi, birçok yabancı memleketlerde çeşitli dillere de çevrilmiştir.

Dede Korkut Destanlarının Genel İç Yapısı
Destanlar olağan üstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, sade olaylar da konu olmuştur. Destan niteliğine tüm Oğuzlar’ı etkilemesiyle ulaşmıştır. Hikayeler basit görünen olaylarla başlamış ama tüm Oğuzlar’ın etkilenmesiyle sonuçlanmıştır.
Hikayelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir. Destanlaşmış tarih olayları anlatılmıştır. Oğuzların dini inançları belirtilmiştir, örneğin Alpler kafirlerle savaşa gitmeden evvel arı sudan abdest alıp, iki rekat namaz kıldıkları belirtilmiştir. Halkın iktisadi durumu da anlatılmıştır. Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikayede görülmektedir. Yalnız, Oğuzlar’da üstünlük zenginlikle, mal mülkle olmaz. Oğuzlar’da üstülük yiğitlikle olur. Erkek gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir. Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir. Verdiği isimler genellikle delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır. Mesala Boğaç Han’a ‘Boğaç’ ismi boğayı boğduğu için verilmiştir. Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa küçük düşerler. Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler. Kazan Han’ın hikayesinde de böyle olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için, ağaca bağlamıştır.
Hikayelerde kadın da söz sahibidir. Kadın da hanlık edebilir. Kadın evlenirken güçlü, yiğit birini arar. Gerektiğinde kadın da savaşır fakat kadının savaşması erkeği küçük düşürür.
Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp’inin nasıl olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan herkese pay düşüyor. Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmiş. Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir. Verilen dersler bu kadarla da kalmıyor. Bunların bir kısmı doğrudan devlete ve yöneticilere bir kısmı da millete verilmek istenen derslerdir.
1- Devlete Verilen Öğütler;
Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına; · Ekonomik güce sahip olma, · Hüner ve erdem sahibi olma, · Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır. Destanlarda vurgulanan bu unsurlar sanırız dünya döndüğü sürece devam edecektir.
Ayrıca Alplere de şöyle öğütler veriliyor; · Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak · Düşman ile savaşta üstün gelmek · Ülkesine sahip çıkmak · Zengin ve eli açık olmak ( ‘Aç doyurmak, yoksul donatmak‘ şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak ) · Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek.

2- Halka Verilen Öğütler;
Destanlarda halka Alpler kadar yer verilmese de. hem çoban gibi kahramanlarla hem de örnek Alplerle halka da bir takım dersler verilmiş; · Devlete sadık olmak , · Misafirperver olmak , · Dedikodu yapmamak , · Dürüst olmak , · Korkak olmamak , · Çocuğunu iyi yetiştirmek , · Üstüne düşen görevi yerine getirmek , · Eşine sadık olmak , · Ana babaya hürmet etmek …
Bazı öğütler de var ki, pek çoğu atasözleri gibi kalıplaşmıştır; · Ecel vakti ermeyince can çıkmaz. · Çıkan can geri gelmez. · Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin. · Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz Dede Korkut Destanlarında Yer Alan Eski Türk Gelenekleri · Ad Koyma : Oğuz Türklerinde bir gencin ad alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu. Bu yiğitliği gösterdikten sonra Dede Korkut’u çağırırlardı. Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle alakalı bir isim verirdi; “… Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin.” · Toy etme ( Toplantı yapıp karar verme) : Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı; ” Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler. · Düğün : Halen devam eden bir geleneğimiz olan düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı. · Kız İsteme : Kız babasından veya abisinden istenirdi. Kız istemeğe büyük ve saygın kişiler giderdi. Dede Korkut Deli Karçar’dan kız kardeşini Bamsı Beyrek’e şöyle istemiştir; “Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek’i Bamsı Beyrek’e istmeğe gelmişim.” · Başlık Alma : Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi. Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için aşırı miktarda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır. ” Deli Karçar der : Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin? Dede der : Verelim dedi, görelim ne istersin? Deli Karçar der : Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm” · Sövüş Etme : Misafir İçin Hayvan Kesme. Oğuzlar bir misafir geldiği zaman onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi. · Düş Yorma : Rüyalarında gördükleri garip durumları Dede Korkut’a yorumlatıp mana çıkarırlardı.
Dresden yazması kısa bir giriş ve 12 öyküden oluşur. Öyküler sırasıyla:
Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri şunlardır:
-Dirse Han Oğlu Boğaç Han
-Salur Kazanın Evinin Yağmalanması
-Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek
-Kazan Beg Oğlu Uraz Beg’in Tutsak Olması
-Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
-Kanlı Koca Oğlu Kan Turali
-Kadılık Koca Oğlu Yegenek
-Basatın Tepegöz’ü Öldürmesi
-Begel Oğlu Emren
-Usun Koca Oğlu Seğrek
-Salur Kazanın Tutsak Olması
-Dış Oğuz’un iç Oguz’a İsyanı
Dede Korkutun hayatı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe ümit ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder